Ulu Tanrım
Tanrım,
Uykusunda uyandığımız
Kaç gecemiz
Kaç gündüzümüz
Geçti seninle aramızda
ne oldu bize..?
Biz miydik günahkâr,
Günahkar mıydı günahlarımız…
Halbuki;
Güzel çocuklardık biz,
Sokak aralarında
Yakar top,
Çelik çomak,
Bilye oynardık…
Elbiselerimizin düğmelerini koparır,
oyun oynardık…
Bizi kovalayan
Analarımızın gölgesinde,
Sonra bir şeyler oldu,
Sokaklar bize küstü,
Sonra sonra
Vazgeçen geçene;
Sevdiğinden,
Sevildiğinden,
Kendinden,
Çaresizliğinden
fırtınalar koparan
Sessizliğinden,
Söylenmiş
Ya da
Henüz anlatılmamış
bir hikâyeden,
Kendimize kılıflar uydururduk.
Herkes halinden
bezgin,
bitkin…
Yüzler solgun,
Kalpler ağır,
ruhlar yorgun.
Kime bu kırgınlık.?
Neye bu öfke.?
Nasıl sızdı içimize bu acı.?
Bize ne oldu Tanrım.!?
Gör bizi.!
Acı bize.!
Bizi bağışla.!
Bir gönüle yaslandık
Fukaralığımızda,
Kendimize bile anlatamadığımız.
Saklanmaya çalıştığımızda,
duvarlara ihtiyacımız
olmaz derdik,
Anlamadık bir türlü
Her kerpiçten duvar olmayacağını..!
Yaslanılmayacağını bilemedik,
Bile bile
sırtımızı
dayadık,
Yuvarlanıp giden hayatımızdı,
Yıkık dökük.
Harap,
Bitap..!
Çok sonra anladık..!
Bir kuşun kanadında gizlenmiş,
Uçup giden hayallerimizdi,
Seyre daldığımız..!
Ali Taşkale ✍️