Toplum

Ev Hanımı-Ev Kadını; Biçim Mi Yoksa Zorla Giydirilmiş Bir Gömlek Mi?

Housewife: Ev hanımı.

Aile toplumun temel taşı! direği! vb. Afili kutsiyet yüklenmiş sözler söylenir ya; bakalım bu günümüz de ne kadar geçerli ve kutsal inceleyelim.

Aile kavramının ilk çağrıştırıcısı ve yapıştırıcısı kadındır. ”Kadınsız aile olmaz” fikri, Türk topluluklarında ve aile yapısında genel kabul görür. Kadın yüz yıllardır aileyi ayakta tutan “Yuvayı Dişi K Yaparsözünün ilk ve tek muhatabı varlıktır. Yeri gelir ana olur yeri gelir abla yeri gelir 50 yıllık gelin. Hepsini toplarlar adına ev hanımı, ev kadını dedikleri kutuya koyarlar. Ev hanımının akla yatkın bir tanımı da yoktur. Sorumluluk alanları böylesine uçsuz ve çeşitli bir başka varlık da bulamazsınız.

Hiç ev hanımı aslan, kedi, köpek, çita, eşek vb. gördünüz mü? Bunların da kendilerine göre evleri var halbuki… TDK göre ev hanımı. Ev kadını demek…

Hanımlık bir konumdur. Kadın dediğimiz de ise cinsi bir duruma işaret ediyoruz. Ev Hanımı o zaman kadının bulunduğu konumdur.

Kadını öncelikle ev sınırı içinde betimleyen, sığ alana hapseden ev de yapılması gereken işleri yapan aile bireylerinin hizmetlerini gören ücretsiz karın tokluğuna çalışan ve iş branşı tanımlanmamış kadın.

Bu söylediğim işleri parayla maaş karşılığı yapanlara kaba tabirle hizmetçi, modern tabirle yardımcı kadın deniliyor. Evdeki işleri parasız yapan kadına hizmetçi rolü biçilmesiyle kalsa iyi. O’na bir de annelik rolü verilir. Sonra okulda “veli” rolü verilir. Çocukların psikoloğu, kocanın yaveri, komşuların ağırlayıcısı gibi bir çok rolü vardır ama hak ettiği bir sıfatı yoktur. Adı ev hanımıdır.

Apartmanlara ev denildiğini duydunuz mu hiç!? Ya da rezidanslara akıllı evlere. Oralarda oturan ve bu rolleri orada da sürdürmek zorunda olan ev kadını/hanımın tanımı o zaman da rezidans hanımı mı olmalı?

Yıllardır ağzımızdan düşürmediğimiz “ev hanımı”. Aklınıza ilk gelen, “evde ev işleriyle uğraşan, kendini eşine ve çocuklarına adamış, en güzel yemekleri yapan, her işi mutlaka bir düzene oturtan, her zaman her konuya bir çözüm bulan, yeri geldiğinde evin reisi, yeri geldiğinde evin hizmetçisi rolünü yüklediğimiz ve çalışmayan kişi” oluyor genelde.

Türk toplumlarında aile en önemli sosyal birlik olduğundan, ailenin temelini teşkil eden kadın, Türk destanlarında ve Türk felsefesinde öyle yüce bir mertebeye kurulmuştur ki kadını öylesine yüce bir varlık haline getiren töreye ve kültüre hayran olmamanın imkânı yoktur. Kadın, erkeğin biricik yoldaşı ve çocuklarının anası olmak gibi önemli bir vazifeyle görevlendirilmiştir. Daha da önemlisi Türk Milleti’nin tek bereket kaynağıdır. Kendisine verilen bir takım haklardan dolayı hanların, hakanların, cengâverlerin önünde saygıyla eğildikleri bir şeref abidesidir.

En eski Türk inancına göre; “Han ile Hatun” gök ile yerin evlatlarıdır. Kadın burada yedinci kat göktedir. Kadına, böylesine bir kutsallık veren törede kadının dövülmesinin, horlanmasının imkânı yoktur. Zaten Türk kültüründe ve destanlarında böyle bir durum göze çarpmamaktadır. Türk destanlarında kadın erkeğin daima yanındadır. Onların güç ve ilham kaynağıdır. İslamiyet öncesi Türk toplumlarında kadınsız bir iş görülmezdi. Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde “hatun” da hakanla beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur siyasi ve idari konumlardaki görüşlerini beyan ederdi. Mesela büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete Han’ın hatunu imzalamıştır.

Peki, hanım sözcüğü nereden gelmiştir? Genel kabul görmüş bilgilere göre;  “bir gün Cengiz Han, çevre hanları toplantıya çağırır. Bütün hanlar, halka oluşturacak düzendeki minderlere otururlar. Hakan’ın gelmesini beklerler. Cengiz Han yanında eşi Börte ile gelir ve  O’nu sağ tarafına oturtur. Gelenek gereği soldan başlayarak hanlar kendilerini tanıtırlar. Son konuk da kendini tanıtınca sırada Börte Kadın vardır. Burada sözü Cengiz Han alır ve “ ben hepinizin hanı Cengiz Han’ım. Bu da benim Han’ım  Börtedir“ der. İşte, saygıyla kullandığımız “ hanım “ sözcüğünün günümüze kadar ulaşan, tarihteki yolculuğu böyledir denir.

Türk topluluk ve tarihinde kadın Börte Hatun gibi yüceltilirken kapitalizmin çarkları arasında kadın birden bire nasıl oldu da ev işleri yapan bir rolün içine atıldı? Dahası erkek egemen toplumun Şehvet, Şöhret ve Servet düşkünlüğü yüzünden kadınlar pavyon, gazino, bar ve çeşitli eğlence yerlerinin en şart unsuru haline geldi. Reklamların ara yüzü, cinsel obje ve malzeme haline geldi.

Aslında sorunun cevabı çok basit. Kadın hakları görmezden gelinen erkek egemen yasaların kurbanı olmuştur. Dinlerin rolü bu yönde çok fazladır. Bu konuya çok fazla girmek istemiyorum. Sizler dinlerin kadınların bakış açısını zaten biliyorsunuz.

Kadının statüsü ne olmalıdır? Kariyeri, etiketi, titri iyi bir mesleği yoksa ne olacak? Bakın Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu bu konu da ne diyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların güçlendirilmesi amaçlarına yönelik faaliyet gösteren küresel bir hükümetler arası kuruluş olan Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu, kadın hareketinin tarihsel deneyimlerinin ve hükümetlerin kadın konusuna yaklaşımlarının somut göstergelerini sunan dikkate değer bir platformdur.

Kadınların güçlenmesi ve sürdürülebilir kalkınmaya bağlantısı Kabul Edilmiş Kararları

Sadece ilk 2 kararı alalım.

1. Kadının Statüsü Komisyonu, Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu’nu, Genel Kurul’un yirmi üçüncü özel oturumunun sonuç belgelerini ve Dördüncü Dünya Kadın Konferansı’nın onuncu, on beşinci ve yirminci yıldönümlerinde Komisyon tarafından kabul edilen deklarasyonları tasdik eder.

2. Komisyon, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Çocuk Hakları Sözleşmesi ve onlara ait İhtiyari Protokoller ile diğer ilgili sözleşmeler ve antlaşmaların, toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek ve kadın ve kız çocuklarının güçlenmesi ve insan haklarının ve temel özgürlüklerinin tamamından hayatları boyunca yararlanmalarını sağlamak için uluslararası yasal bir çerçeve ve kapsayıcı bir tedbirler dizisi sağladığını tasdik eder.

Bir şey anlayan var mı?

Bu çok uzun sözde maddeler içeren kadını koruyucu, kollayıcı ömür boyu garantiler veren hükümetler arası kabul görmüş maddeler. Ne kadarı hangi ülkede uygulanıyor o ayrı konu. Türkiye’de ne kadarı uygulanıyor o önemli. Kadınlarla ilgili onlarca dernek-vakıf olmasına rağmen kadının adı hala ev hanımı. Çalışan kadınlar ev hanımı ibaresini reddetseler de eve gidince bu gömleği bilinmeyen bir el onlara giydiriyor.

Bu konuda daha çok yazılar, makaleler hatta hakemli yazılar bulabilirsiniz ama bana göre ev hanımı ve cinsiyet karşıtlığına göre ev erkeği de olmalı. Hayat müşterekse evlilik bir tür hizmet edinim ve alım sözleşmesiyse erkek de eve gelince o sorumluluk gömleğini giymeli. O zaman belki ev hanım deyimi zayıflar ve kadın istemediği gömlekleri giymek zorunda kalmaz. Sağlıcakla kalın.

Eleştiri ve görüşlerinizi

Gazeteci / Yazar / Danışman Dursun UZUN

0533 265 75 63 nolu whatsapp hattına yazabilirsiniz.

https://xn--gndemarivi-9db80j.com/aptallik-zeka-sorunu-mu-ahlak-sorunu-mu/?amp=1

https://xn--gndemarivi-9db80j.com/mankurt-kafa-yapisi/?amp=1

30 yılı aşkın süredir gazetecilik yapıyor. 2010 yılında Karıcığım Sevgilim Olur musun adlı kitabının ilk baskısıyla yazarlığa adım attı. Kitabın ikinci baskısı uzun bir gazetecilik/danışmanlık ve siyasi coğrafyadan sonra 2019 Kasım ayında yapıldı. Şu anda ülkenin her yerine ulaşıyor. Diğer eserleri Şehrin Çıkışlarını tutun (şiirler) Altta kalanın canı çıksın (Öyküler) Çakal kapısında yatırılan aslan Melda (roman) Çocuk kitapları 12 kitap Eğitim yayınları / Sosyal sorumluluk projeleri/kamu spotları 55 yaşında Tokat/zile doğumlu Mersinde yaşıyor. Evli Atatürkçü 3 çocuk babası...

Siz de fikrinizi söyleyin!