Bekleyişlerin Kucağında Mor Benekli Kadınlar – Müjdat Güven
Esir düşmüş neferidir umudun bahar ve ne acı beklemek baharı umutla asırlara denk. Duydum ki kefenle gelinlik kardeş kılınmış bize minarelerden yüksek yerlerce. Oysa kalleşmiş damlarımıza tüneyen bütün baykuşlar bir kış boyunca.
Sanmıştım ki tek ve bir olan Allah’tır yalnız. Ne çok tek ve bir varmış tapınılan, şu tek ve bir dünyada oysa.
‘’düşün ki dünya
tek ve bir
bir yanında leylaklar açmış,
bir yanı tarumarve senin gözlerinde mavidir tomurcuklar
benimkiler daha kırmızı.’’
Oysa geçmek bilmez yaralarımız merhemsizlikten değil, merhametsizliktendir.
Ve bize atılmış bir kazık gibi duran memleket gibi gelir, oysa durmadan kucağımıza acılar doğuran memleketsizliktir.
Bilmezler.
Öyle çok şeyde de gözümüz yoktu ve muhakkak ki güzel yaşayacaktık kendi dünyamızda, bizim olanda da gözü olmasaydı dünyayı yiyip bitirenlerin.
Bir tek kadınlar kurtarabilir bizi.
Gözü yaşlı, yüreği yaslı, bu kiralık ölümlere değmiş bütün kadınlar.
Omuzlarında bunca yük ile ayakları altında ezilmeyecek bir cennet var mı bilmem, ama yüreği cehennem olmuş kadınlar.
Zalimlerin kemikleri eriyene dek ayaklarının altında yanacağı ömrü bir kemik aramakla geçmiş kadınlar.
Bekleyişlerin kucağında mor benekli kadınlar.
Oğulların cenazesine bayrakların gölgesinde feryat edemeyen kadınlar.
Acının ve umudun yurdu; yazmalarıyla savaş bitiren beyaz leçekli kadınlar…
‘’kadınlara
kılı kırk yarar yaralarım
nice bahaneler armağan ettiğim
ölümümden medet umanlar
çokça ardımdadır hepçürümüş bekleyişlerin kucağında
çeşit çeşit bayraklarla makyajlayıp
aynı acıları pay ediyorlar
ey ülkemin göz pınarlarıgel gör ki
kızıl ırmaklar bizim varoşlarda
söküp bütün delikanlıları
taşıyor onların kıyılarına
çırılçıplak kayaçlar gibi
kalıyor acılarımız
siz yiğit kadınlara… ‘’
Ey benim saçlarının kınasında kanım olan, yakılmış, yağmalanmış, teşhir edilmiş , kör kuyulara atılmış, çeşit çeşit bayraklarla makyajlanmış, kurban edilmiş bedenime hasret, hızmasında bir cihan derdi yüklenmiş, ilk yurdum kadın;
bir akşam üstüydü son gülüşlerin ki bahar
ötesi gece yarısı, zemheri ortası
kirpiklerinde Nuh’tan kalma bir tufan
ve avuçlarında Nemrudi yangınlar
bir akşam üstüydü son gülüşlerin ki bahar…
Ah benim yorgun yüreği lâl acılarla cebelleşen, umudumun mor benekli aynası;
Kalk ve azad et bu barbarlıklardan bizi!
Müjdat GÜVEN
Gökkuşağı Dergisi Mart 2022