Biyografi,  Tarih

Yozgat ve Kaymakamı Kemal Bey

Yozgat, Milli Mücadele yıllarında istilaya uğramamış illerinden birdir. Ancak halkının fakir, yoksul olmasıyla birlikte, savaşın bütün acılarını ve sıkıntılarını çekmiş bir şehirdir. Yozgat Milli Mücadele yıllarını; malı olan malından, maaşı olanın maaşından, ördüğü çoraplardan, kazaklardan, dişinden tırnağından, savaşan ordusunun akla gelebilecek her türlü ihtiyaçlarına cevap vermekle geçirmiştir. “Ben savaşmıyor olsam da vereceğim birkaç lokmayla Mehmetçik benim adıma da savaşsın” diyorlardı. Yozgat halkının milli davaya gösterdiği önem ve cephe gerisinde gösterdiği fedakarlıkları neticesinde Atatürk’ten övgü ve güven almıştır.

Ermeniler

Osmanlı’nın 18. yüzyıla kadar Ermeni meselesi diye bir sorunu yoktu. “Hasta Adam” dedikleri Osmanlı Devleti’nin üzerindeki Türk topraklarda gözü olan devletlerin, Ermenileri kullanmaları, amaçları doğrultusunda silahlandırmaları bu problemi ortaya çıktı. Örneğin Rusya, Doğu topraklarımıza kadar inmişti. Bolşevik devrimi gerçekleşmesinin ardından topraklarımızdan çekilirken boşalttıkları yerlerine silahlandırdıkları Ermenilere bıraktılar. Diğer Emperyalist devler gibi Rusya da Ermenilere devlet kurmaları adına toprak vadetmemişti. Osmanlı İmparatorluğu yıkılacak, kendilerine kalacak topraklarda devletlerini kuracaklardı. Ermeniler bu kandırmalara hevesler içinde gönüllü katılmaları bu sorunu daha da büyüttü.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı ermeni-ceteleri.1-1.jpg

Yozgat’ta birçok Ermeni, ihtilal yapmak adına kurulan Hınçak Komitesi’ne bağlı faaliyetler sürdürüyorlardı. Boğazlayan ilçesinde “Ermani Askain Moinon Cemiteti” adı altında açtıkları şubede, İngilizlerle bağlantı içinde olup Türkler aleyhine propaganda faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Merzifon’da başka bir yapılanma ile “Küçük Ermenistan İhtilal Komitesi Merkezi” adı altında da faaliyet gösteriyorlardı. Çevre il ve ilçelerde yaydıkları yalan propaganda hikayelerinin ardından Türk halkına yönelik ilk fiili faaliyetlerini Osmancık postanın önünü kesip posta sürücüsüne ve muhafızına saldırmakla gerçekleştirdiler. Bir başka Ermeni çetesi de Yozgat’a giden başka bir posta arabasının önünü kesip muhafızını katlettikleri gibi, Derbent Karakolu’nu basıp nöbetteki muhafızları da katlettiler. Osmanlı Devletinin azınlıklara tanıdığı özel imtiyazlara sahip olmaları Ermenilere yetmemiş olacak ki, Türk milletinin bu kötü günlerinde kurdukları çetelerle, soygun ve katliamları yapmaktan, gün geçtikçe artarak devam etmekten vaz geçmediler.  Osmanlı Devleti bu olaylar karşısında Türk halkını Ermenilerden koruma adına 14 Mayıs 1915 tarihinde çıkardığı “Tehcir Kanunu” adı altında, casusluk ve hıyanet içinde tespit ettikleri Ermenileri tek tek ya da toplu olarak başka illere sevklerini kanunlaştırdılar.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı KAYMAKAM-KEMAL-BEY-013.webp

Kaymakam Kemal Bey

Devletin aldığı bu kanuna itibar etmeyen Ermeniler, Boğazlayan kasabasının köylerini ateşe verdiler. Devletin Ermenilerin Türk halkına yaptığı bu vahşetlere müdahale için görevlendirdiği Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey, Jandarma Komutanı ve emrindeki jandarma erler olay yerine geldiklerinde Ermeni çeteler tarafından ateş açıldı. Çatışma çıkarmak Ermenilerin işini geliyordu, çünkü arkalarını Ruslardan sonra İngilizlere dayıyor para ve silah yardımı alıyorlardı. Sonunda Mondros Mütarekesinden destek alan İngiliz yetkili Mr. Brown, ‘Ermenilerin sürgünde kötü muamele gördü’ yalanını ortaya atarak Padişahı ikna etti. Kanlı olayları durdurmak adına birlikte bir suçlu aradılar ve buldular. Suçlunun Boğazlayan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey olduğu kanısına vardılar. Suçu: “görevini kötüye kullanarak Ermenilerin ölümüne sebep olmak” iddiasıyla idamla yargılamaya karar verdiler. Temin ettikleri yalancı şahitler ve uydurulmuş hikayelerle, kurmaca bir mahkeme karşısında, sadece görevini yapmakla yükümlü  devlet memuru Kaymakam Kemal Bey’i, iğrenç iftiralarına karşı kendini savunma yapmak zorunda bıraktılar:

Boğazlayan Kasabası Kaymakamı Mehmet Kemal Bey

Kemal Bey:

“Düne Kadar bir hakimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz.

Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi, Müslümanların yüreklerini sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur. Ermeniler ise Rus ordularının kah önüne geçerek kah arkasında kalarak ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek, facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı. İddia edildiği gibi Yozgat vilayeti dahilinden sevk edilen Ermeni Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dahilindedir.

Ancak savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyordu. Ben kurban olamam. Siz kurban seçmekle değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevi taşıyan yüksek bir heyetsiniz. Mutlaka kurban aranıyorsa herhalde bütün bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir.”

Kemal Beyin bu sözlerinin akabinde yalancı şahitler tekrar devreye girdiler. Uydurulmuş yalanlar ve iftiralarla mahkeme heyetini etkilemeye devam ettiler. Kemal bey:

“Hepsi yalandır uydurmadır. Reis Paşa, ben ne bunların söyledikleri Keller Köyüne gittim ne oradan geçtim. Burada vukuu bulunduğu söyledikleri cinayetlerden de haberim yok. Hele parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek; rica ederim bu vahşeti kim yapar? Bu derece şeni bir işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum. Esasen birini ispat edemezler. Çünkü hepsi iftiradan bir ibarettir. Benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilemem. Fakat bu ana kadar bu mevzuda hiçbir şikayet gelmemiştir. İlk defa burada mahkeme huzurunda bu şikayetler ile karşılıyorum.”

“Sevgili vatandaşlarım!

Ben bir Türk Memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki; ben masumum. Son sözüm bugün de budur yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buysa kahrolsun adalet!”

Kalabalık halk büyük bir gürültüyle Kemal Bey’e cevap verdi:

“KAHROLSUN ADALET!…”

Ve idam sehpasındaki Kemal Bey’in son sözleri:

Benim sevgili kardeşlerim! Asil Türk milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır. Allah vatan ve milletimize zeval vermesin. Amin!”

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı Bo%C4%9Fazl%C4%B1yan-Kaymakam%C4%B1-Mehmet-Kemal-beyin-cenazesi-557x340.jpg

İngilizler, Hint’te, Mısır’da, İrlanda’da aynı amaçla benzer faaliyette olan kişileri, kahraman ilan ederken, biz suçlu dedik!..

Oysa mahkeme heyetinin huzuruna sanık diye getirdikleri Kemal bey için verilecek yazılı bir ceza yoktu. Biliyoruz ki; Türk milli vicdanında bu gibi kişiler için verilecek vicdani bir ceza da yok ve olmayacak!

  • Buna rağmen Yargıçlar Kurulu bir ceza verdiyse, milli vicdan bunu hangi saygıyla karşılar?
  • Yüce Türk milleti, bağrında yetişen Kemal Beylerini “vatani görevini yapmış adamlar, büyük adamlar” diye nitelemeye devam edecektir.
  • Bu Yargıçlar Kurulu’nu da “düşman süngüsü altında, vicdanlarına aykırı ve ülke çıkarına ters karar veren bir kuruldur” demeyi sonsuza kadar sürdürecektir.
UNUTTUĞUMUZ BİR MİLLİ ŞEHİT;  BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI KEMAL BEY

Boğazlayan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in aziz ruhu şad olsun.

Varlığını, Türk varlığına armağan eden yüce Türk evlatlarına saygıyla…

Mehmet R. Aşar

Siz de fikrinizi söyleyin!