Şiir,  Toplum

Yetişemezsek

yetişemezsek kan kaybedecek ağaçlar, böcekler

suya düşecek insan umudu

başka türlü bir dünya

başka türlü bir yeryüzü düşü suya düşecek

kimsesi yok karacaların, sincapların

kimsesi yok bizden başka

 

yetişemezsek iyileştiremeyecek yarasını serçe

ölüm çukurları açılacak dağlara

ve siyanürle boğazlanacak dereler

gidecek yeri kalmayınca uçurumdan atacak kendini karınca

boyunu kısacak dağlar

fidanlar küsecek büyümelere

gök mavisini yitirecek / akşam alacasını

kara kara düşünecek toprak

ve kendi içine dökecek gözyaşlarını ırmak

 

yetişemezsek türküsünü unutacak tohum

duyamayacağız bir daha gürültüsünü çiçeklerin

yemişler kendini yiyip bitirecek

indirecek bayrağını gelincikler

dalları terk edecek dalları bastı kiraz

haziran gömecek kendini bir çukura

yaralı kalacak yine temmuz

 

yetişemezsek domatesin kırmızısı

şeftalinin suyu, zeytinin huyu değişecek

buğday bahane arayacak hasat vakti gelince

nar tane tane küsecek bahçelere

 

yetişemezsek şarapnel parçaları alıp götürecek

oyuncaklarını çocukların

salıncaklar görmezden gelecek onları

eskisi gibi kocaman açamayacaklar kollarını

iştahları kalmayacak

motorları maviliklere sürmek için

devrim çağrıştıran gülüşü solacak kadınların sonra

cumartesi olacak anneler

korkuya kapılıp ölümle örtünmeyi başaramayacak

otlar / baharda yeşeremeyecekler bir daha

 

yetişemezsek

kelebekler gücenecek çiçeklere

ateş böcekleri kendini ateşe verecek kimseler görmeden

gökyüzünde asılı kalacak bir köpeğin derin derin bakışları

bulutlar bırakacak yağmurdan söz etmeyi

güneşe çıkmayacak balkonlar

 

yetişemezsek bir kuyu

bir sürü sözcükle firar edecek dünyadan

ve iyi kalpli şiirlerin yolunu kesecekler

fırtınada boğuldu süsü verilecek

sevdiğimiz roman kahramanlarına

masallar bırakacak masal anlatmayı

sis ortasında boğulacak söylenceler

çıkmayacaklar ortaya

 

yetişemezsek bir çakıl, bir derenin

yatağını değiştirebileceğine olan inancını kaybedecek

kafa sayısı kadar düşünceye, yürek sayısı kadar sevgiye

ve öte gerçeklere olan özleme

el koyacaklar çevirip bir istasyonda

 

yetişemezsek kana bulanacak yeryüzü

ve kim bilir ne kadar daha sürecek saltanatı haramilerin

geçilmeyecek ortalıkta kandan beslenen kenelerden

ayaklar altında sürünecek insan emeği / güz nuru

 

yetişemezsek / ya yetişemezsek

öyleyse sıkı tutmalıyız adımlarımızı

çünkü gelecek yapılan ve yaratılan bir şey

 

yetişemezsek insanlıktan düşecek insanlık

kendini yere atıp parçalayacak

aşkı anlatan tablo

duvardaki

 

yetişemezsek

yetişemezsek

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!