Deneme,  Ebeveyn,  Edebiyat,  Tartışma,  Toplum

Üslup

“Bir düşünceyi ifade edecek çeşitli kelimeler arasında yalnız bir tanesi doğru, yalnız bir tanesi güzel, yalnız bir tanesi yerindedir. Üslup demek bu kelimeyi keşfetmek demektir.”

Cemil Meriç’in tanımındaki üslup tanımını çok beğendim. Her insanın üslubu; farklı yaşayışlarından ötürü, kelime keşifleriyle, farklılık gösterir (benzerlik olsa da!).

“Destur var mı” denilirdi eskilerde, bir izin istenirdi. Üslup, bu soruyu soran insanlarda saygılı oluşlarını belirleyici bir nitelik kazandırırdı.

Üslubunuz güzelse eğer, çevreniz kalabalıktır, saygınlığınızdan imrenilerek sevgi kazanırsınız.

Gazi Mustafa Atatürk’ümüzün, halka üslubundaki sevgi ve şefkatle seslenişlerindeki seçtiği kelimeler, ülke babası olduğunu bizlere hissettiriyordu. Bizlere miras bıraktığı eserlerdeki üsluplarında öğüt başta gelir.

Bazen eski haberleri ya da televizyon programlarını izliyorum. Bazı program sunucuları, misafir ettikleri konuklara sordukları sorular çok mühimdi ki eğitim sisteminin yansımasıydı muhtemelen. Nerede o TRT sunucularındaki kalite. Nasıl bilge konuşurlardı, o naif diksiyonları ile.  Kelimelerin nakış gibi işlendiği cümleleri bir zamanlar izlediğimiz tüm programlarda dinliyorduk. Günümüzde üslubumuz çürümüş, paslanmış halde. Fakat, üslup mirastır. Atalarımızdan yadigardır.

Zeki Müren’in üslubundaki güzel Türkçeyi ve naifliğin günümüzde benzeri bulunmamakta. Bir diğer yanda ise, eski zamanlarda sokaktaki çocuklardan tutun da esnafa kadar, hepimiz daha güzel üslupluyduk. Oysa, üsluplu olmanın modası olmaz.

Üslubunuz konuştuğunuz vakit, sizi anlatan tümcelerden oluşur. Sokakta herkes lak lak eder, fakat sokaktaki laklakçılardan Laklakçı Sokrat’ı ayıran üslubuydu. Sorularındaki ahenkli diziler, kanıtım olsun.

Üslubunuz sizi tanımlar. Misal, halk ağzı (şive) samimiyet katarken kültünüzü de aktarıyor olabilirsiniz. Anlattıklarınız da sizi tanıtır. İnsana mı, olaya mı, yoksa olguya mı konuştuğunuz da mühimdir. Ne konuştuklarımız çok mühimdir.

Karşımızdaki anlatım yaptığımız kim ya da kimselere; kendimizi anlattığımız kadarız, anlaşıldığımız kadarız.

Bazen bir üslupsuzluk yüzünden intihara sebep olunur, bazen öyle üslup kullanılır ki cana can katar. Hani insanların damarını buluyorsunuz denir ya, o sanatsal üsluptur işte.

Toplum olarak en çok ana haberleri takip ediyoruz, o ana haberlerde çok az gerçek spiker kaldı. Büyük izlenme rekorları kıran ana haberlerde, haberleri sunan sunucularda güzel Türkçe yok! Diksiyonları yeterli düzeyde değil. İzlediğimiz haberlerdeyse, siyasilerin birbirlerine hakaretleri de halka yansıyor.

Günümüzdeki üslupsuzluklar, alıp başını giderken; zamana karşı dirençli olamayan o güzel insanlar, yaşlandıkça güzel atlara binip gittiler. Sahi, sürekli darbeler vurulan eğitim sistemimizle geldik bu günlere. Nasıl yeniden üslubumuzu geliştireceğiz? İstesek başarabiliriz, çok okuyarak başlayabiliriz.

İnsan kendini yetiştirdi mi, en naif üslupları üretebilir.

Liyakatsizlikle ataması yapılmış kayyumlar gibi; çoğu kimse, bulundukları konumda üsluplarını güzel kullanamıyor. CHP genel başkanı bile, Cumhuriyet tüzüğü ile üslubuyla ışık olmuyor. (Hasretlerimden bir diğeri.) Diyanette, tüm dinlerin anlayışı ile yürütülürken, ülkemizdeki farklı dinlere mensup kişilere de hitap etmeliyken; yalnız sünni mezhebine hizmet ediyor. Onu da başaramıyor! İslamdan bir haber, hükümet taraflı söylemleri sayesinde kula kulluk, biatçı zihniyetler artarken, toplumda dinsel sorunlar artıyor. Diyanet başkanının, ensest ilişki için yöneltme yaptığı üslupların yansımalarını, fazlasıyla okuduk okuyoruz.

Toplumda artan üslupsuzluklarda, hakaretler ve ölenlerin arkasından söylenen saygısız cümleler ile birlikte, küfürlü söylemleri sanatlaştırmaya çalışan güruhu kınıyorum. Kimileri, günümüzde uygulanan politikayı beklercesine, hazır olda duruyormuş da haberim yokmuş…

“Üslup değişirse her şey değişir.”

Bu yazımı okuduktan sonra, sizden ricam; onar senelik aralıklarla eski programları geriye doğru izleyerek devam ediniz, daha sonra farkı anlayıp kendinizi çok gerilemiş bulacak ve kendinizi geliştirmek isteyeceksiniz. Çünkü, çağımızda üslubumuzu kaybettik. Ülkemizdeki çoğunluk için bu söylediklerim geçerli, ben dahil.

***

Bana Aptal Muamelesi Yapamaz ve Beni Aptallaştıramazsınız!

Güncel izlediğim Türk filmlerinde, dizilerde, haberlerde bir salağa laf anlatır gibi, üslup kullanılıyor. Tüm yayın organları birlikte çalışır gibi hareket ediyorlar. Misal, izlediğiniz her hangi bir diziyi düşünün. O dizide, bir olayı izliyoruz; daha sonra olayın defalarca anlatıldığını görüyoruz. Çok basit olayların, çok fazlaca üzerinde durulurken; minicik detayları anlamayacağımız zannedilircesine bir eğilme görüyorum.

Misal, en çok izlenen seri film Recep İvedik. Ayırt edici özelliği olan üslupta aşırı küfür kullanımıdır. Amaç, toplumu Recepleştirmek istendiğidir. Recepler arttıkça, toplumun refah seviyesinin artacağı da su götürmez gerçektir.

Bu ülkede herkes, yalnız ilkokul ikinci sınıftan terk değil! Bu ülkedeki herkes, kültürsüz ya da mantıksız değil. Bu ülkede herkes, henüz delirmedi ve bu ülkede herkesin zoraki aptal yaratılma yönünde medya çalışır gibi. 

Bırakın bir filmde, biz anlayalım. Zaten zor bir anlatım kullanılmıyor! Kültürel sınıfı yüksek insanlara uygun izlenecek bir şey bulamıyorum. Çok yönlü anlatımlardan uzak, dedikodu dolu diziler vaktimi alıyor; sonuç olarak vaktimi epeydir boşuna televizyon karşısında harcamıyorum. Küfürlü söylemler sinirlerimi bozmuyor, çünkü işitmiyorum.

Beni ve benim gibileri nasıl buldukları, üsluplarından belli! O yüzden karşı tarafla barışamıyorum. Çünkü, bu hayatta en çok katlanamadıklarımdan birisi; aptal yerine konmaktır!

Beni aptallaştırmak için yapılan tüm müdehalelerden, kirli bakteri misali kaçıyorum. Kendimi koruyorum.

Üsluplar kötüleştikçe, toplumun seviyesi düşüyor. Artık herkes, seviyeli üslup takınmalı! Tıpkı atalarımızdan yadigar olan konuşma üslubuyla.

Bana ait özgün bir üslup peşinde keşiflerdeyim. Tüm yeteneğimden fazlasını bu konuda geliştirmeye çalışıyorum. Benzersiz ve özgün bir üslubum olmalı. Tıpkı; Edip Cansever, Özdemir Asaf, Yaşar Kemal, Tomris Uyar, Aziz Nesin, Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Tezer Özlü, Orhan Kemal ve diğer hayranı olduğum sanatçılarımız gibi…

***

Konuyla ilgili yazdığım, bazı sözlerimi de bu yazıma not etmek istedim.

Kelimeler birleşmiyor, barışmıyor; bu yüzden, güzel cümle kuramıyorum.

Küs olduğum kelimelerden suskunluğum.

Kelimeler düelloda, kaybeden gözyaşıyla susacak.

Cümlelerdeki noktayı işitin; virgülü, ünlemi, üç noktayı…

Teslimiyetçi bir bağlaç bu ‘elbette’.

Her uzun hikayenin kısa şekli mümkün, her spekülatif anlatımının evresini hissetmek de mümkün.

Sözler, siyah beyaz.

Toprak gibi çıplak ve giyinmesiz, sözler düşünüyorum.

Doğru nota ile yalnız güzel güfte mümkün, tam ve doğru güfte peşindeyim.

Her yerde kendimiz olmak, hepimizin meselesi olmalı.

Bilgelikten yazmadım hiç, o kadar acıyla yontuldum ki her harfimde ayrı bir yoğunluk bastırdı.

Bütünlükten uzaklaştıran anlama kıtlığıdır.

Destur>Üslup>Saygı>Bilgi! Çünkü, ne kadar bilgili olursanız olun, desturla karşılanır, üslupla tanınır, saygınızla sınıflandırılarak, bilgeliğiniz önem arz eder. Ne kadar bilge olursanız olun, sıralamalı hareket etmezseniz, dinlenmezsiniz. Dinlenmediğiniz için de bilgeliğinizi kullanamazsınız. Anlaşıldığınız kadarsınız!

Bir insan, bir güne imza atamıyorsa; o gün kalbi atmamış kabul edilmeli.

Saygıyı icat etmek için illa saygısız mı olmalıyız?

Elden ele birleşerek gitsin bu yalnızlık.

Tükenmez huzur, sınırlar kaldırıldığı zaman başlar.

Üretemediğimiz çözümlerden çaresizleştirince benliğimizi keşfederiz.

Bana ben ağır geliyor, kendimi kaldıramıyorum.

IQ ÇOK PROBLEM ÇOK!

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

3 Yorum

  • reparreklam

    Oyle bir Dünya’da yaşıyoruz ki kelimeler, cümleler hatta harfler, sayılar intihar ettiler. Ben sizi anlarken sizde beni anlıyorsunuz.siz varsınız bende varım ama çoğumuzun üslubu ne yazık ki yok edildi.

Siz de fikrinizi söyleyin!