Deneme,  Ebeveyn,  Siyaset,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu

Diğer bir deyişle “Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Kültürel Mübadele Komisyonu” diyerek süslenen ve 1949 yılında Türkiye ile ABD arasında imzalan, Türk milletine hiçbir zaman açıklanmayan ihanet temelli ikili anlaşmalardan sadece biri…

Sonsuza dek kapanmaması amacıyla; 4 Türk üye, 4 Amerikalı üye ve bir Amerikalı Başkan’dan oluşan bu komisyon ile aralanan Milli Eğitim kapımız, bu hain teşebbüsle günümüzde sonuna kadar açılmış durumda…

Her şeyden önemlisi; bu komisyonun Türkiye tarafında, ellerindeki yetkinin ve gücün bu yoksul millet tarafından verildiğini umursamayan işbirlikçiler ya da Türk çocuklarını koruma kabiliyetinde ve gücünde olmayan basiretsiz bürokratlarının bulunmasıdır.

Bu tertip elbette evlatlarını seven siyasi iradeli bir Türk yetkilinin kabul edeceği ve uygulamaya koyacağı bir durum değildir.

Bilinmelidir, Türk çocuklarının eğitimi ve geleceği yabancıların ellerine teslim edilemez!..

“Vatanı korumak çocukları korumaktan geçer” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü unutulmamalıdır!..

Gaflet, Dalalet hatta Hıyanet içinde olanların elleriyle karartılan, sadece evlatlarımızın geleceği değil, Türk’ün varlığına kastedilen bir teşebbüstür, işin özü de budur!..

Kurucusu Senatör J. William Fulbright’ın;

“40 yıl önce Amerikan Senatosu’na önerme ayrıcalığını yaşadığım uluslararası burs programı, liderliği, öğrenmeyi ve kültürlerarası anlayışı geliştirmeyi hedeflemiştir ve halen hedeflemektedir. Bu mütevazı programın paha biçilemez hedefleri vardır, çünkü uluslararası ilişkilerin geçmişteki içi boş ve güce dayalı sistem yerine daha medeni, akılcı ve insani temeller üzerine kurulmasını başarmıştır” sözlerindeki mütevazi olarak nitelediği sistemi paha biçilmez bir değer, ulusları da içi boş bir güç olarak görüyor. Oysa Emperyalizm’in beğenmediği, ulus devletlerinde görülmeyen ama kendisinin tereddütsüz uyguladığı bir yöntem var; altın kupada zehir sunmak! Tüm yarı sömürge haline getirdikleri ülkelerde, bıkmadan halklara uyguladıkları yegane teşebbüstür bu. Bugüne kadar da çok iyi becerdikleri muhakkak.

Siz, bu zehre “bir anda insanı felç edip öldüren zehirdir” demeyiniz sakın, çünkü değil. Öyle bir zehirdir ki, vücudun tüm hücrelerine nüfuz eder ve yıllar sonra uzuvlar felce uğrar, çalışamaz duruma gelir. Mütevazi dedikleri bu yumuşak sistem usulca işgale dönüşmüştür. Artık zaman, onlar için bu yapılan sinsi çalışmalarının meyvelerini toplayacakları anların başlangıcıdır. Bu kan emici sülükler semirirken siz, ne öldüren ne de insanca yaşatan bir hastalığa yakalanmış olursunuz.

İşin özü; milli eğitimimiz için 4 Türk üyeye karşılık 5 Amerikalı üyeden meydana gelen bu oluşumun izahı “ABD’nin tahakkümü altına girmek” tir ki; buradan Türk çocuklarının yararına bir eğitim kararı çıkmaz. Çıkan her karar, ABD kararı olacağından, yararlanan, faydalanan tek taraf ABD tarafı olacaktır. Türk çocukları; kendi öz kültürü, örfleri, adetleri ve geleneklerine, yapısına ve karakterine uygunlukta bir eğitimle değil; sadece ABD’nin çıkarlarına hizmet edecek gayri milli sistemlerle büyüyecek ve yetiştirilecektir. Milli bir temeli olmayan bu yapının üzerine eğitim inşa edilemez, yıkılır.

Yüce Atamıza kulak verelim;

“Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder…

Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan (yabancılardan) nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın (yabancıların) emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan (yabancıdan) almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal (bağımsızlık) vardır ki, ecnebilerin nasihatleri ile, ecnebilerin planları ile yükselebilsin?

Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir…”

Şimdi gelelim 1949’da temelleri atılan ve “şerbet” diye Türk halkına içirilen bu zehrin sonuçlarına;

Yıl 2014;

Artık bir siyasi proje olduğu sır olmayan AK Partinin, çürümüş zihniyetini ortaya koyan, çocuklarımıza eğitim adı altında uyguladığı mülakattan birkaç örnek:

– Hangi cemaate bağlısın?
– Cemaate gidiyor musun?
– Seni cemaat mi yerleştirdi?
– Dershaneye gittin mi?
– Lise de hangi dershaneye gittin?
– Abiler hakkında ne biliyorsan anlat
– Hayatında hiç hırsızlık yaptın mı?
– 17 Aralık sürecini nasıl görüyorsun?
– Başbakan için ölür müsün?
– Efgan Ala için ölür müsün?
– Cuma’ya gidiyor musun?
– Kız arkadaşın var mı?
– Kız arkadaşınla hiç yattın mı?…

Bu kültür Türk’ün neresinde, Türk bu kültürün neresinde?..

Uzatmadan, tekrar Atamıza dönelim;

“Bu millet, yüzyıllardan beri bu gibi gericilerin, cahillerin, ikiyüzlülerin, çıkarcıların, serserilerin sözlerine inanmak saflığını gösterdiğinden dolayıdır ki, bugün çamurdan ve sazdan izbelerde oturmaya mahkum, çıplak ayaklarıyla ve çıplak bedenleriyle çamurların, karların, yağmurların amansız darbeleri altında yeniden aklını başına toplamak zorunda kalmıştır.”

Çareleri çok uzaklarda aramayınız!…

Çare; Türk’ün yabancıların sistemleriyle, nasihatleriyle yabancılaşmakta değil, Cumhuriyet’te ve Tam Bağımsız Türkiye olmaktadır!..

Mehmet R. Aşar, 22 Haziran 2021, İstanbul

Siz de fikrinizi söyleyin!