Biyografi,  Siyaset,  Tarih,  Toplum

Sinan Cemgil’in Kısa Metrajlı Büyük Yaşam Öyküsü

“Bu oğlum Sinan… Bunlar da onun arkadaşları (Kadir ve Alpaslan), kardeşleri…. onlar da oğullarım… Bu çocuklar, bu oğullar; bu ülkeyi, halkı, sizleri sevdiler. Başka bir istekleri yoktu. Her biri birer dehaydı. Her biri üstün zekalı birer güzel insandı. Dileselerdi, düzenin adamları olsalardı, şimdi burada cansız yatmazlardı. Birer milyoner olurlardı. Ama onlar, halkı, sizleri sevdiler. Sizin sorunlarınızı omuzladılar. Size yalan söylüyorlar. Onlar eşkıya değildi.” Nazife Cemgil (Sinan Cemgil’in annesi)

“Varlıklı bir aileden geliyoruz, benim oğlumun hiçbir parasal sorunu yoktu. Bir okuma sorunu da yoktu, Türkiye’nin en güzel üniversitesini en yüksek puanı tutturarak girdi. Bitirdiğinde de memleketin en yüksek kademesine gelebilirdi, ama sizin için öldü!” Adnan Cemgil (Sinan Cemgil’in babası), oğlu Sinan Cemgil’in cesedini izleyen köylülere bu sözleri dedikten sonra; köylüler suçluluk psikolojisiyle başlarını öne eğer…

Kurtuluş Savaşı’da Muğla’nın Kuvay-i Milliye başkanlığını yapan Erzurumlu dedesinin torunu, felsefe öğretmeni annenin ve edebiyat öğretmeni babanın oğlu. Ailesi devrimci genleriyle, çok küçük yaşlarda hapishane de gördü (babası TMBB’nin karar almaksızın Menderes Hükümetinin Kore’ye asker göndermesini protesto ettiğinden babasıyla hapisi gördü; sahi ne işi vardı askerlerimizin orada? Haklı bir savaşı bugünlerde de anlamamak mümkün değil…), annesiyle aynı dava yüzünden sürgün de gördü…

ODTÜ’de Mimarlık Fakültesine girdiğinde, siyasetle ilgilenmeye başladı. Dönüşüm dergisinde eşi olacak Şirin Yazıcıoğlu ile tanışır ve aşık olur. Dönüşüm dergisini satarken yakalanır göz altına alınırlar. Aynı yıl, ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü’nün kuruluşuna katılır, hatta bir süre de genel başkanlığını yapar ve Türkiye İşçi Partisi’ne de üye olur.

1967 yılında ilkokul yapma amacıyla Muş’un Korkut ilçesine giden ODTÜ kafilesinde yer alan Sinan, arkadaşlarıyla birlikte halk kültürü üzerine de incelemelerde bulunur. Bu incelemelerden geriye kalan, kafilenin diline persenk olan Çift Jandarma (https://youtu.be/_lf44sJXJUQ) türküsüdür.

Sinan’ın Amerikalı öğretim görevlisinin; Yıllardan beri ODTÜ’de İngilizce eğitim görüyorsunuz. Nasıl İngilizce bilmezsiniz? sorusuna verdiği yanıt bugünlere kadar gelmiştir:

“Biz, ODTÜ’de İngilizce üç kelime öğrendik: Yankee go home.” 

Sinan Cemgil’in İngilizcesi çok iyiydi; Fransızca, İspanyolca, İtalyanca ve Latince de biliyordu. Arkadaşlarına Dante’nin şiirlerini okuyup, defterine hep okuduğu ya da hoşuna giden sözleri de not alıyordu. O vakitlerde, her yanda Amerika’nın artan etkisiyle, üç kelimeyle Amerikan öğretim üyesine, nasıl posta koyduğunu da az önceki paragrafta iletmiştim.

O çok espritüel, taklit yapmakta çok başarılı, çok kültürlü ve çevresince çok sevilen biriydi. Teorik liderliğiyle lider oldu. O kadar bilgeydi ki ODTÜ’de ilk kez ona Hoca diyen çevresiyle, Hoca demek adet oldu.

1968’le birlikte yoğunlaşan öğrenci eylemlerinde, üniversitedeki hareketin doğal önderi olur. ODTÜ’de Toplumcu Gurup içinde yer alır. 1968’de ODTÜ’deki boykota ve 1969’daki ODTÜ işgaline önderlik eder.

Toprak reformunun gerçekleştirilmesi istemiyle hazine topraklarını işgal eden Elmalı köylülerini ziyaretinin Türkiye İşçi Partisi Genel Merkezi tarafından tepki ile karşılanması, TİP’ten istifasını getirir.

Sosyalist Devrim-Milli Demokratik Devrim tartışmalarında Milli Demokratik Devrim’i savunsa da Hüseyin İnan’la birlikte Türk Solu ve Aydınlık odaklı MDD yorumlarından ve bu çevredeki tartışmalardan uzak durur ve farklı bir yol açmak için arkadaşlarıyla birlikte harekete geçer.

Şi­rin ile Si­na­n’­ın ya­kın­laştıran 1966’da­ki Var­to Dep­re­mi sı­ra­sın­da ol­du, her ikisi de gö­nül­lüydü. 8 Şubat 1969 yılında henüz öğrenciyken Şirin Yazıcıoğlu ile evlenir. An­ka­ra Sıh­hi­ye Mey­da­nı­’n­da­ki bir bod­rum ka­tın­da ya­şa­ma­ya baş­la­dı­lar.

O dönemlerde, Robert Komer (Vietnam Kasabı) Türk yakın siyasi tarihinde belirleyici bir iz bırakmıştır. 6 Ocak 1969’daki ODTÜ’yü ziyareti sırasında, rektörlük binasının kapısında duran diplomatik plakalı 1968 model Cadillac otomobili, temsil ettiği Amerikan değerlerine karşı duran, Komer’in Vietnam geçmişinden haberdar ODTÜ’lü öğrenciler tarafından araba ters çevrilerek yakıldı. Söylentiye göre arabayı ateşe veren Deniz Gezmiş’in yakın arkadaşlarından Taylan Özgür iken, benzin deposuna sıkıştırılıp ateşe verilen eşarp da o dönemin bir diğer önemli ismi olan Sinan Cemgil’e aittir. Olaydan üç gün sonra Deniz Gezmiş ve (Hüseyin İnan, Yusuf Aslan’ın da içinde bulunduğu) yedi kişi hakkında verilen tutuklama kararı sonrasında, 3.000’den fazla öğrenci bir dilekçeyle kendilerinin de eyleme katıldığını bildirmiştir.

Taylan, 23 Eylül 1969 yılında Öğrenci Birliği Kongresine katılmak üzere İstanbul Üniversitesine geldiği sırada kolluk kuvvetleri tarafından Beyazıt Meydanı’nda arkasından vuruldu. 21 yaşında hayatını kaybeden Taylan Özgür’ün cinayeti halen aydınlatılmadı. Ablası Hale Kıyıcı kardeşinin katledilmesini şöyle anlatıyor:

“Kardeşim Taylan’ın İstanbul Üniversitesinin bahçesinde öldürülmediğini gazete arşivlerine bakarak bile öğrenebilirdiniz. Yaralı vaziyette Kumkapı Toplum Polisi karargâhında 2,5 saat dövülerek tutulduğunu, ODTÜ’den İstanbul’a nasıl geldiğini, yanında olup da katili en yakından görüp davada tanıklık yapmayan Mim. Sait Kozacıoğlu’nun adını geçirememek, danışmanlarınızdan Fahri Aral’ın savcılıkta tanıyıp da, mahkemede tanıyamadığını söyleyerek yargılanan kişinin beraatine neden olduğunu, sağır sultan bile duydu.”

Sinan Cemgil’in eylemde birlikte yer aldığı çok sevdiği arkadaşı Mustafa Taylan Özgür’ün İstanbul’da öldürülmesi üzerine Ankara’da Atatürk Anıtı önünde toplanan kalabalığa, aranıyor olmasına karşın şöyle hitap edecektir:

Bir devrimci kardeşimiz polis kurşunu ile kahpece öldürülmüştür. Devrimci şehitlerin matemini tutacak zamanımız yoktur. Devrimcilerin postunu ucuza satmayacağız.”

28 Ocak 1970 yılında doğan oğluna söz verdiği gibi arkadaşı Taylan’ın adını verir.

Toprak reformunun önemini biliyor ve gerçekleşmesi için çaba veriyordu arkadaşlarıyla. Hazine topraklarını işgal edenleri bu gençler takip ediyor ve çok üzülüyorlardı. 12 Mart 1971 muhtırasından sonra, arkadaşlarıyla birlikte Ankara’yı terk eden Sinan Cemgil, 17 Mart’ta Deniz Gezmiş’le Yusuf Arslan’ın Gemerek’te yakalanmaları üzerine Adıyaman civarındaki Nurhak dağına çıktı. Buradan arkadaşlarıyla birlikte gerilla kampı kurmalarının nedeni Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını korumak için devam edeceklerdi.

Cemgil ve arkadaşları, mayısın sonunda Adıyaman’da İnekli köyü muhtarının ihbarı üzerine kuşatıldılar. Sinan, 31 Mayıs 1971’de askerlerle çıkan çatışmada; Alparslan Özdoğan ve Kadir Manga ile birlikte vuruldu.

Ülkemizin ilerlemesi için 27 yaşında köylüleri uyandırmaya arkadaşları ile gittikleri Nurhak Dağları’nda Jandarma tarafından öldürüldüğünde; sırt çantasından 4 kitap, bir de kuru soğan çıktı. 

Sinan Cemgil ve arkadaşlarının amaçları elbette toplumu ilerletmekti, fakat o devrimci arkadaşlarının gerek Mahir Çayan gerek Üç Fidan için de fayda sağlamak, onları kurtarmak için de güçlenmeyi hedeflemişti. Ama, o çok sevdiği arkadaşlarının acısını görmekten korkarken; kendi ve dostlarının ölümüyle, kurtarmak istediği arkadaşlarına ölümüyle yasını yaşatmıştı.

27 yaşında, yaşlı bir tabut sessizce taşınsa da mezara, daha sonraki birçok protestoda ölümsüzlüğü hep genç kalacaktı. O 27 yaşında, üniversite öğrencisi, 15 aylık oğluyla, güzel ve çok yetenekli karısıyla yaşasaydı; Halk için Ezilmeseydi, uzun ömrüyle birlikte sevdikleri ile yaşlansaydı, ne güzel olurdu! Ama yolu kapatan Amerikanlar vardı, kendisi de antiemperyalistti; benim fikrim de hiç gerçekleşmeyecek bir olasılığın hayaliydi…

Ve artık Sinan Cemgil’in arkadaşlarının ölümleriyle hayat devam edecekti!..

“Siz­ler ki hü­zün var
yü­zü­nüz­de ye­re eğik
göz­le­ri­niz acı­nı­zı gös­te­ren,
ne­re­den ge­lir­si­niz,
ren­gi­niz acı­nın ren­gi­ne dön­müş böy­le..!” Dante

Sinan Cemgil’in söylediği türküsüyle https://youtu.be/ieuxtVI-uPg yazımı tamamlıyorum. Onu hasretle, sevgiyle, özlemle ve şefkatle anıyorum.

Yazımı hazırlarken faydalandığım kaynaklar ve okunmasını değerli bulduğum (fakat yazıma ekleyemediğim yalnız okuyup hoşlandığım) kaynaklar dahilinde;

1-Taylan Cemgil’in yazdığı kitap için röportajı. http://halkinkurtulusu.net/?p=2434

2-https://tr.wikipedia.org/wiki/Sinan_Cemgil

3-https://www.evrensel.net/haber/362014/taylan-ozgur-kimdir-nasil-olduruldu

4-https://www.sozcu.com.tr/2014/yazarlar/soner-yalcin/bir-amazon-kadini-sirin-cemgil-579059/

 

 

 

 

 

 

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

Siz de fikrinizi söyleyin!