Şiir,  Tartışma,  Toplum

Pahalı Özgürlük

Yüreği ezilmiş,

Gözleri büzülmüş,

Acının derin yolları

Yüzünde yollar açmıştı.

 

Avuçları kurumuş toprak

Bakışları yanardağ gibiydi

 

Şöyle bir el atıp masaya

Ceketini çekti omuzuna

Acılı bir porsiyon gülüşü ile

Eğri duruşunu dik sanıp yürüdü

 

Ayakları dağlardaki taş gibi,

Ve yürüyüşü çok yavaştı.

 

O kısaldıkça kısalan bastonu,

Oldukça sevecen tuttu,

Yol arkadaşı, sessizdi, dostuydu,

Ve asla bırakmayan dayanağıydı.

 

Sırtında bir kambur,

Dere yatağı gibi çizgileri kavisliydi.

 

Hiç mi gülmedin dedim

Bir kez dedi.

Hiç mi sevmedin dedim

Bir kez dedi.

 

Kimin kimsen diyecek oldum

Ben varım ya, yeter dedi.

 

İçerisine gömdüğü acıların

Toprağını kaldırmadı,

Cesaretiyle övünmedi,

Yalnızlığına ağlamadı.

 

Bari adını söyle dedim.

Yorgun gözlerini aralayıp,

Topraklı avuçlarını kaldırdı

Taşlaşmış bacaklarını kırıp,

 

Ben bu topraklarda yaşıyorum,

Ben aslında senim dedi.

 

Sen de seyredip geçersen zamanı

Sen de dinleyip geçersen, yalanı

Sen de görüp kötülüğü, çevirirsen kafanı

Ben olacaksın dedi.

 

Yılların birikimini çarpıp yüzüme

Güzel bir gelecek diledi

Ben hiç yaşamadım

Sen gelecek olanları yaşat dedi, uzaklaştı.

 

Bir ağaç için, bir canlı için parklardaydım

Havada uçuşan coplar kırıldı belimde

Vurdukça yoruldular,

Vurdukça korktular.

 

Bir gün duracaklar biliyorum

Bir gün utanacaklar

Kendilerini sorgulayıp

Birlikte kaybedilen günlere ağlayacaklar.

 

Sen yaz hesabı torunum

Coplar, esaretler, ölümler

Kayıp gitmiş, bulunamayan hayatlar

Bu kadar mı pahalıydın ey özgürlük.

Bu kadar mı yakıcıydın ey aydınlık

 

NOT: Bir makaleyi şiirsel bir anlatım içerisinde aktarmayı denedim. Sürükleyici, ana fikri güçlü ve okunurken yormayan basit cümleleri peş peşe sıralamaya gayret ettim. Umarım keyif almışsınızdır.

 

 

Siz de fikrinizi söyleyin!