Güncel - Aktüalite,  Siyaset

Olaylar ve Yorumlarım

1926 yılında kabul edilen TÜRK Medeni Kanunu

17 şubat 1926‘da kabul edilen TÜRK Medeni Kanununu ile ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal sayesinde;

a) Ailede kadın-erkek eşitliği sağlandı.
b) Evliliklerde resmi nikah zorunluluğu getirildi.
c) Tek eşle evlilik esası getirildi.
d) Kadınlarımıza istediği mesleği yapma hakkı tanındı.
e) Mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma konularında kadın-erkek eşitliği tanındı.

17 şubat günü TBMM kabul edilen bu yasa; ülkemiz için büyük önderimiz sayesinde yüzyılların gerici / yobaz anlayışına karşı yapılan en büyük devrimdir. Bu büyük devrim için çok büyük gayretleri olan Mahmut Esad Bozkurt‘u rahmetle ve saygı ile anıyorum…

Ancak bu günlerimizde ülke olarak o devrim yasasının kabul edilişinin yıldönümünden ne kadar gerilere düştüğümüzün acısını yaşıyoruz (bugün birkaç yobaz kafalı insan özel bir okulda Ata’mızın resimlerini yırtmaya teşebbüs edebiliyor).

İsrail ile diplomatik ilişkilerimizi düzeltirsek;

Türkiye İsrail ilişkileri; geçmiş günlerde adına halk arasında sinir küpü denen bir alet vardı, oynayanlar bir tarafını düzeltirken diğer tarafı bozulurdu. Ben İsrail devleti ile kurulacak diplomatik ilişkileri böyle değerlendiriyorum. Son iki gündür İsrail Suriye’yi bombalıyor!!! Bu bağlamda, İsrail ile diplomatik ilişkilerimizi düzeltirsek;

a) Suriye ile ilişkilerimiz bozulur.
b) Hamas ile ilişkilerimiz bozulur.
c) İran ile ilişkilerimiz bozulur.
d) Suriye ye sahip çıkan Rusya ve Çin ile ilişkilerimiz sıkıntıya girer, yani lafın kısası sinir küpü oluruz.

 

“Anavatanın Sicilyası Kıbrıs: Karapara yıkama merkezi”

Sayın Miyase İlknur’un Cumhuriyet gazetesindeki Anavatanın Sicilyası Kıbrıs: Karapara yıkama merkezi başlıklı yazısına buradan ulaşabilirsiniz. Başarılı gazetecimizin Kuzey Kıbrıs ile ilgili bu yazısını mutlaka
okumadıysanız, okumanızı öneriyorum.

Sayın İlknur bu araştırmalarında; Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetinin nasıl kanlı çete savaşlarının merkezi haline geldiğini, mafya çetelerinin, kumar ve kara para çetelerinin, uyuşturucu ticaretini ele geçirmek için yapılan kanlı savaşları araştırmacı gazeteci görevi ile dizi halinde yayınlanan yazısını sürdürüyor…

Öncelikle iletmek istiyorum ki Kuzey Kıbrıs’ın kısa geçmişine göz atarsak bunu hiç hak etmemiştir!

a) EOKA ismiyle bilinen Rum çetesi 24 aralık 1963 senesinde, Lefkoşe’de Kıbrıs Türk alayında görevli olan tabip binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Münevver ve çocukları Murat, Hakan ve Kutsi’yi banyo küvetinde katletmişlerdir. Bu ev şu anda Barbarlık Müzesi olarak kullanılmaktadır.
b) Türkiye’nin Barış harekatı öncesi Kıbrıslı Türklerin durumu çok acıydı; bazı köylerin halkının tamamı diri diri toplu mezarlara gömülmüşlerdir!!! (Türk ordusunun barış harekatı sonrası bu toplu mezarlar açılmış ve korkunç görüntü ortaya çıkmıştır.)
c) Şanlı Türk ordusunun barış harekatında ise ordumuz 498 şehit vermiş, Kıbrıslı Türkler ise 70’i mücahit olmak üzere 1672 şehit vermişlerdir.
d) Gerek Fazıl Küçük ve çok yakın dostum olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucusu Rahmetli Rauf Denktaş‘ı rahmet ve saygı ile anmak isterim.

Soruyorum; geçmişinde bu kadar ağır bedel ödemiş olan Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Miyase İlknur’un araştırma yazısındaki Kıbrıs mı Olmalıydı?

Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yalnızlıktan kurtarmalıyız. Tertemiz bir Kıbrıs yaratmak mümkün…

İzmir İktisat Kongresi

İzmir iktisat kongresi; 17 şubat/4 mart tarihleri arasında 1923 yılında yapılmıştır. Bu yazımda Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Paşanın üstün bilgisi ile Türkiye’nin geleceğini nasıl şekillendirdiğini anlatmaya çalışacağım.

İsviçre’nin Lozan şehrinde yapılan görüşmeler tıkanmıştır. Bu kongre süresince özellikle Komünist Rusya daima Türkiye tarafında yer almıştır, bu tavır İngilizleri çok tedirgin etmektedir. Onlara göre ve Lozan müzakerelerine katılmasa bile yakından takip eden ABD de aynı kaygıyı taşımaktadır, çünkü Türkiye komünist rejimi benimserse Dünya dengeleri alt üst olacaktır.

Bu arada Kurtuluş Savaşımız sırasında Rusya’nın Türkiye’ye yaptığı askeri yardımları da bilmektedir ve sonuçta görüşmeler tıkanır Türk heyeti geriye döner.

Ve hemen Gazi Mustafa Kemal 17 Şubat günü İzmir iktisat kongresini toplar, toplantının açılışında şöyle bir öneri getirir “Ameleler (yani işçiler) sol tarafta tüccarlar (yani zengin sınıfı) salonun sağında otursunlar.” der halkımız genellikle Gazi’nin bu tavrını pek anlamasa bile toplantıyı yakından takip eden İngilizler Gazi’nin mesajını almışlardır; Türkiye’nin liderinin kafasında sınıfsız bir toplum yapısı olan Rus bolşevizmini değil Fransız ihtilalindeki halk temsilcilerinin solda aristokratların sağda oturduğu gibi laik bir kültür olduğunu anlaşılmış, İngilizler rahatlamışlar ve derhal Lozan görüşmelerinin başlamasını kabullenmişlerdir; böylece son pürüzlerde çözülmüş ve İsmet Paşa Türkiye’nin Uygar dünyada yerini alan tapusunu alarak yurda dönmüştür.

İzmir’de daha sonraları benzer kongreler düzenlenmek istense de Afet İnan bunun doğru olmadığını Gazi’nin iktisat kongresinin sadece tek ve o günlerin koşullarına göre yapıldığını ifade etmiştir.

Lozan toplantısı bittikten sonra ABD, Türkiye ile ayrı bir barış anlaşması talep etmiştir ve 10 ağustos günü ABD ile ayrı bir anlaşma yapılmıştır (bu olayın hikayesi biraz uzun, çok sonraları Türkiye’nin ABD emperyalizminin tuzağına düşmesine yol açmıştır, tabii ki Gazi’nin ölümünden çok sonra!!! Çünkü Ata’mız emperyalizme hayatı oyunca meydan okumuştur). Yine bu toplantıya katılan Kurtuluş Savaşımızın ünlü komutanı Kazım Karabekir‘in bir işçi kızımızın “Latin harflerine geçilmeli mi?” sorusuna şiddetle karşı çıkması Ata’mız ile ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur.

Gazi Mustafa Kemal, Devrimler konusundaki iradesinden hiçbir zaman en yakın dostlarına bile taviz vermemiştir.

Orhan AYBER

Siz de fikrinizi söyleyin!