Biyografi,  Mizah

Neyzen Tevfik Kolaylı

 

Tevfik KOLAYLI, ya da yaygın bilinen adıyla Neyzen Tevfik, taşlamaları ile tanınan Türk neyzen ve şairdir. Taşlama kitaplarının yanı sıra, çeşitli taksimler ve saz semailerinin bestecisi olarak da bulunur. 24 Mart 1879, Bodrum doğumlu. Babası Hasan Fehmi Kolaylı. Annesi Emine Kolaylı. Ailesinin yaşadığı Urla’da bir neyzenden nota bilgileri alarak kendini bu alanda geliştirdi. İzmir İdadisinde bir süre okuyarak bitirmeden ayrıldı. Mehmet Akif’ten Fars’ça öğrenerek İzmir Mevlevihane’sine girdi.

Bir süre sonra İstanbul’a yerleşen Tevfik, Galata’nın yanı sıra Kasımpaşa Mevlevihane’sinde işine devam etti. 1902 yılında Bektaşi Dervişi oldu. Bu sıralarda şiire ilgi duyan Tevfik Mehmet Akif ve şair Eşreften etkilendi. 1908 yılından 1913 yılına kadar Mısır’da bulundu. Neyzenlikteki ustalığına rağmen, yergi ve taşlamaları ile ünlendi.

1946’da, basın yararına düzenlenen bir konserde çalar. Yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüler. Konser öncesi Ney’ini merak edenler, konser sonrası onu dinlemenin bir şans olduğunu dile getirirler. 1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen’in eserlerini, onun gözetiminde, Azab-ı Mukaddes adı ile kitaplaştırdı. 1951 yılında ”Onu affettim” adlı bir filmde önemli bir rolde oynar. “Atlayan şarkı” adlı bir başka filmde ise Suzan Yakar’la oynar. 1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile jübilesi yapılır.

1930’larda İstanbul Belediyesi’nin bağladığı yardım aylığını saymazsak, Neyzen’in düzenli bir geliri olmaz. Yaşamı 28 Ocak 1953’de son bulur. Beşiktaş Sinan Paşa camiinde çok büyük bir kalabalık toplanır. Neyzen’i Bilinmeyene uğurlar İstanbullular.

Eserleri: Hiç, Azâb-ı Mukaddes, Nihavent saz semaisi, Şehnazbuselik saz semaisi, Taksimler, Taş plâklar…

KİM BİLİR BELKİ DE HİÇLİKTEN  HEPLİĞE

Neyzen toplum kurallarının dışında bir yaşam sürmüştür. Paraya düşkünlüğü yoktu. Gericiliğe savaş açmıştı. İslam’ın yozlaştırılmasına ve anti ATATÜRK deyişlerine sinirlenir ve hazırcevaplığıyla bilinirdi.

Tevfik içkiye olan ilgisiyle de bilinmektedir. Bazı anıları şöyledir:

  1. Bir arkadaşı onu meyhaneden çıkarken görür ve eski bir dostu olarak sitem edip çıkışmak ister. “Vallahi Tevfik Efendi, seni meyhaneden çıkarken görmek, beni son derece üzdü” der. Neyzen cevap verir. “Hemen geri döneyim öyleyse.” Söz edildiğine göre Tevfik’in Atatürk’e olan sevgisi o denli çökmüş ki; onun vefatından sonra günlerce evden çıkmamış.
  2. Neyzen ciğerciye gider. Parası yoktur. İçeri girip 2 porsiyon ciğer yer. Tersine param yok der. Garson kızar “Bulaşıkları bu gece sen yıkayacaksın” der. Kâğıt ister Neyzen. Bir şeyler yazar garsona verir, ”Arka sokaktaki şu numaraya ver parasını al” der. Garson gider, adamı bulur ve kâğıdı verir. Adam okur ve güler. “Kaç porsiyon yedi” der. Garson da 2 der. Adam 3 porsiyonluk para verir. Garson “Beyim benim okumam zayıftır. Ne yazmış” der. Adam okur “Ciğerci yaktı ciğer paremi – pe*evengin ver paresini” .
  3. Hayri Yenigün’un anısı: Hayri bey bir gün Büyük Postane arkasında Tefeyyuz kütüphanesinin karşısındaki İsmail’in Koltuk meyhanesine uğrar. Neyzen’in nerede yatıp kalktığını sorar. İsmail tarif eder: “Burada Hoca Paşa Camii’nin bir tabutluğu vardır. Orada bir tabuta girer üstünü de örter, rahatça uyur. Tabutlara bak oradaysa bulursun” der.
  4. Abdülhamid dönemi; Sarıklıların kahvelerde oturması yasaklanır. Neyzen, Fevziye Kıraathanesinde başında sarık ile nargile içer. İçeriye birkaç polis, komiser ve birkaç hafiye girer. Başlarında da Mesihat (Şeyhülislamlık) müfettişi girer. Neyzen’i karakola götürmek isterler. Ayağa kalkmaz. Bir yandan da ünlü küfürlerini ardı ardına söylemeye başlar. Yedek polisler de gelir. Neyzen’i yaka-paça çıkarmak isterler. Pabuç pahalı gelince bir anda masanın üzerine çıkıp “Padişahım çok yaşaaa, şevketünle yaşaa” diye bağırmaya başlar. Bütün polisler kaçar. Sokağa da halk dolmuştur arbedeyi seyretmek için. Eeee kolay mı “Padişahım çok yaşa” diyen birini darp etmek? Hele yüzlerce şahit varken.
  5. Tanıdığı bir subayı ziyaret etmek için kışlaya gider. Subayın ricası ile Ney çalmaya başlar. Askerler de etrafında toplanır. Sonra kalkıp oynamaya başlar. Pantolonun düğmeleri acıktır. Biri de seslenip “Efendi amca edep yerin açıkta kalmış” deyince Neyzen ellerini yukarıya kaldırıp “Çok şükür Tanrım nihayet edebim olduğunu söyleyen bir kulunu yolladın” diyerek cevaplar.
  6. Neyzen Dolmabahçe Saray’ın da Atatürk ile rakı içmektedir. Atatürk yeni duyduğu bir fıkra ile Neyzen’e takılmak ister. “Neyzen, eşeğin önüne 1 kova su ile 1 kova rakı koyarsak hangisini içer” der. Neyzen’de “Rakı’yı paşam” der. Atatürk şaşırır ve “Pes Neyzen, sebebini sormayacağım.” der ve kahkaha ile gülmeye başlar.
  7. Neyzen bir gün dostu Dr. Mazhar Osman‘la karşılaşır. Doktor “İçmeye devam ediyor musun” der. Neyzen de “Neden sordun? Beni tedavi mi edeceksin, içki içmeye mi davet ediyorsun?”
  8. Neyzen’in beli ağrımaktadır. Tanıdık bir doktora gider. Doktor “Şişe çektir iyi gelir” der. Birkaç gün sonra Doktor tekrar, kaldırımda elinde şişe ile yatmakta olan Neyzen’e rastlar. Doktor “Ne yapıyorsun burada?” deyince, Neyzen “Sen şişe çek demedin mi? Devamlı ben de şişe çekiyorum” der.
  9. Birinci dünya savaşında iki gözünü birden kaybeden bir dostu ile sohbet ediyor. Kör “Neyzen dünyanın durumunu nasıl görüyorsun” deyince, Neyzen “Sen nasıl görüyorsan aynı” der.
  10. Basın çevrelerinde tanınmış bir hanım Neyzen ile karşılaşır. “Aşk olsun Neyzen, benim için a*üfte demişsin” der. Neyzen karşılığında “Beni tanıyamamışsın. Ben herkesin bildiği bir şeyi söylemem” der.
  11. Savaş vurguncularından birinin dedikodusu yapılmaktadır. “Tonla parası var. Bir eli yağda, bir eli balda. Nereye gitse hemen yol açıyorlar.” Neyzen “Gerçekten kenara çekiliyor mu herkes?” diye sorunca “Evet” derler. Neyzen’in hazır cevabı “Demek cebindeki pisliğe bulaşmak istemiyorlar” olur.
  12. Doktor Fahrettin Kerim Gökay, içkinin zararları hakkında konferans vermektedir. Neyzen de oradadır. Doktor “Rakının her kadehi hayatımızı bir saat kısaltır” der. Neyzen narayı basar “Eyvaaah yandıık”. Doktor şaşkınlıkla “Hayrola Neyzen?” diye sorunca, O da “Şimdi hesap ettim. Meğer ben 40 yıl önce ölmüşüm”
  13. Dini bütün bir dostu sorar “Beni tanırsın. Cennetin anahtarı sende olsaydı, beni oraya alır mıydın?” Neyzen adamı süzer ve “Cehennemin anahtarı bende olsaydı senin için daha hayırlıydı. Seni oradan kaçırırdım” der.
  14. Neyzen’e sormuşlar “Çalarken mi neşelenirsin, neşeli olunca mı çalarsın?” Neyzen: “Maliye vekili değilim ki çalarken zevk alayım”.
  15. Neyzen Sultanların sofrasına gitmeyi reddedermiş. Bir gün zorla alıp Yıldız sarayına götürürler. Bakar durum kötü, ney çalmaya başlar. Gece biterken Sultan bir kese altın vermiş. Sabah sokak köpeklerinin boynuna birer tane bağlayıp salmış köpekleri. Altınları fark eden halk köpeklerin peşine takılır. Köpekler ve kovalayanlar yerlerde yuvarlanarak mücadeleye başlamışlar. Neyzen ellerini yukarıya kaldırıp haykırır “Eyyy Allah’ım, öndekiler mi hayvan, arkadakiler mi”?

Neyzen’den son bir deyiş:

Felsefemdir kitab-ı imanım. Taparım kendi ruhumun sesine.
Secde eyler hakikatim her an kalbimin ateş-i mukaddesine…

Siz de fikrinizi söyleyin!