Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

Müştereklerde Birleşelim

Yani diyorum ki: Orta noktayı tespit edelim, bu orta nokta etrafında bir olalım, birlik olalım, kader birliği yapalım. Tabi fazla ileri gidip de maazallah muanaka ve musafahayı abartmayalım. Mesafeyi koruyalım.

Ömür boyu sevmeyeceğim bir kültür, ömür boyu kabul etmeyeceğim bir dil, ömür boyu ısınamayacağım bir yapı bu muanaka ve musafaha! Bunca yaygın ve her derde çare olan Türkçemiz dururken, bu şekilde dil, üslup ve hitap kullanmak aklıma türlü türlü soruları getiriyor. Doğduğun, büyüdüğün ve beslendiğin ülkenin kelimeleri her şeyi daha güzel açıklarken, neden illaki Arapça diktası? Sevmiyorum bu kültürü! Sevmiyorum yahu, anlamıyor musun, sevmiyorum!

Şimdi diyeceksiniz ki müştereklerde yaşayalım diyorsun, ama konu Arapça konusu olunca tepeden tırnağa nefret kusuyorsun! Haklısın! Eleştiride de müşterek olalım, siz beni eleştirin, ben de beni eleştireyim, ama konu Arap medeniyeti olunca.

Bir olaydaki üslup, tavır aslında temsiliyeti belirler. Ne kadar çok Türkçe okur,  yazar ve sohbet edersek, bu dil o kadar fazla ilerler ve gelişir. Devlet ve devleti yönetenler dili temsil eder, dil ise yönetilen halkı temsil eder. Devlet dile ihanet ederse, dil de halkına ihanet eder. Sonra, asimilasyon dönemi başlar.

Arap; etimolojik olarak “Koyun Çobanı” anlamındadır. Bu kelimeyi internette arayın, görürsünüz. Arapça, bu çobanların kendi aralarındaki konuşma dilidir. Türk; etimolojik olarak “güçlü, kuvvetli, kaçan, saldıran, hızlı hareket eden, dağılan, başaran” anlamındadır. Türkçe, bu dağınık ve hızlı hareket eden insanları bir arada tutabilecek tek araçtır. Bu kadar hassas yapıya ihanetin sebebi nedir yahu!

Bir arada olmanın temel kurallarından birisi ortak dildir. Başka dilden olup da, bir arada olabileceklerimiz de var; bu kesimle de aramızda ortak kültür vardır. Ortak dil ve ortak kültür yoksa, yine de ortak duygu ve ortak bakış açısı, ortak örf ve adetlerimiz, ortak hedefimiz, yani medeniyet birlikteliğimiz vardır. Bu bağlamda,  bizlerin müşterek kaderdaşları için sınırı şöyle çizebilirim: Anadolu’nun öz evlatları, kimseye boyun eğmeyen, köle olmayan, esir olmayan, baskı ve zulme direnen, mücadele eden, bildiği doğrularda inat eden, ezilse de pes etmeyen, geçmişteki yaşanılan kötülükleri bilip, gelecekte bir daha yaşanmamasına çalışan herkes…

Bu tanımı 1921’de bu ülke yapmıştı. O zamanın ortak müşterekleri dünyaya örnek olmuştu. Fitne araya girmiş, fitne ortalığı mahvetmiş olsa bile, güçlü bağlar ve güçlü samimiyetler nedeniyle fitne bu müşterek bağı yıkamamıştı.

Sonra ülkece eksenimiz kaydı. Neden eksenimiz kaydı? Türklerin hepsi, geçmişte, içinde biz insanların olduğu dünyanın öküzün boynuzunda durduğuna inanıyordu… Bana kalırsa, keşke hala o düşünceyle kalsalardı. Neyse…

Altımızdaki bu öküz, yani, bize yardım edecek diye güvendiğimiz öküz, bizi medeniyete taşıyacak diye sırtımızı döndüğümüz öküz, bizi Ortadoğu ve Bedevi çukuruna fırlattı. Sürekli depremler yaşamamız bundandır. Bu deprem sarsıntılarını hemen atlatmalıyız ve aslımıza dönmeliyiz.  Ortak müştereklerde bir olmamızın ana kuralı, Türkçe birliği, sevgi birliği, mücadele birliği ve direnç birliğidir. Müşterek bağı daha sıkı yapmalıyız. Yoksa, Bedevi çukurunda boğulacağız.

Bir yorum

  • Hayati Sarnık

    Ali yazın güzel ve anlamlı.Bir anım.Mekke Cidde arasındaki otobanda çeşitli milletlerin lokantaları var.Oraya gidiyoruz.Büyük bir kavşak ta arapça harflerle yapılmış 10 mt.uzunluğunda gibi yat heykeli var.Demirden.Arkadaşa “ne yazıyor”dedim.Baktı ve “Burada 7-8 farklı yazı var.Bu harfleri okuyamadım”dedi.25 yıldır orada çalışan biri.Birşey anlamadım o anda !Mükemmel arapça konuşan ve okur yazardı.Senin yazını okuyunca dil ve yazı birliğinin bir millet için önemini daha iyi anladım.Arap alemi bu yüzden birlik olamayıp sömürülüyorlar.Kültür birliği yok.Hoş kültürde yok ya !Hurma’ya sakın hurma deme dedi.Neden deyince “kötü kadın “demek dedi.”Ne diyeyim”deyince -Turip-dedi.Yalnız Cidde’de -Turaf-derler dedi.Ne yazılarında nede konuşmalarındabirlik yok.

Hayati Sarnık için bir cevap yazınCevabı iptal et