Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Toplum

Milli ve Şanlı Günlerimiz, Kemalizm’in Hedef Alınması ve Ülkemize Küresel Isınmaya Karşın Çözüm Önerilerim

Milli ve Şanlı günlerimizle dolu geçen haftamıza;

8 Eylül Manisa’nın Kurtuluşu; benim doğduğum şehir; ilkokul, orta okul ve lise yıllarımı geçirdiğim, hatta siyasi hayatımın en onurlu günlerini yaşadığım MANİSA’nın düşman işgalinden kurtulduğu gün!!!

Manisa (ki gerek Çanakkale de gerekse kurtuluş savaşımızda pek çok şehit vermiş ve Yunan işgalinden sonra tüm şehir işgalciler tarafından yakılmış) kurtuluş günümüz kutlu olsun.

Bu arada Kurtuluş Savaşı’mızın en önemli günlerinden olan Sivas Kongresi’nin yıl dönümü; manda ve himayenin reddedildiği, YA İSTİKLAL YA ÖLÜM sloganıyla yola çıkan Ata’mızın Rumeli ve Anadolu müdafaa-i hukuk cemiyetlerinin bir bayrak altında toplandığı gündür o gün ve Ata’mız Gazi Mustafa Kemal’e göre Halk Fırkasının kuruluş günüdür. Sonraki dönemlerde İzmir’in Kurtuluşu olan 9 Eylül bu cemiyetin kuruluş günü olarak kabul edilmiştir. İzmir’in Kurtuluşu bu yıl harika kutlandı! Tebrik ediyorum İzmirlileri…

İki konudaki yorumlarımı şimdilik erteleyeceğim Aslında her ikisinin de ülkemizi çok etkileyeceğini düşünüyorum. Birincisi 11 Eylülde yapılacak İsveç seçimleri; Türk/ İslam karşıtlarının konumu. Diğeri ise İngiltere’de başbakanlığı kazanan Liz Truss’un yeni kabinesinin ülkemize yaklaşımları ne olabilir?

ABD emperyalizminin ülkemize dayattığı Ilımlı İslam ile Emperyalizmin her türlüsünü reddeden Kemalizm’i hedef alması

Ilımlı İslam ve fanatikleşen bazı güçlerin işlediği cinayetlerde daima kendilerini Kemalist olarak ifade edenler hedef alınmışlardır.

Bedreddin Cömert, Bedri Karafakioğlu, Abdi İpekçi, Prof. Dr. Muharrem Aksoy, Çetin Emeç, Tarık Dursun, Doç. Dr. Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı.

Yaşamını kaybeden ve isimlerini sayamadığım aydınlarımızın hepsi kendilerini Laik Cumhuriyet yanlısı ve Kemalist olarak ifade etmişlerdir!!!

Ancak tüm bunlar şu gerçeği asla değiştirmemiştir Atamızı sonsuza kadar emanet ettiğimiz Anıtkabir’i bir ayda 1 milyon 734 bin kişi ziyaret etmiştir…

İklim krizi ve küresel ısınma

Uzun yıllar küresel kuraklık (sanrım 20 yılı aşkın) toplumu uyarmak için yazdığım yazıları takipçilerim bilir. Ancak son yıllarda iklim krizi ve küresel ısınmanın dünyamızı olağanüstü etkilemeye başladığını gözlemliyoruz.

Önce şu gerçeği ifade etmek isterim. Yaşadığımız ve güneş sisteminin “mavi gezegeni” olarak bilinen dünyamızın dışında hiçbir yerde yaşama şansımız belki de binlerce sene yoktur; işte bu nedenle dünyamızı kurtarmak zorundayız.

Basında çıkan ve bilim dünyamızın uyarılarını içeren yazıların başlıklarını paylaşacağım:

a) Avrupa sıcaklardan kavruluyor İngiltere, İspanya, Fransa ve Portekiz alarma geçti ve bu ülkelerde orman yangınları aşırı ölçüde arttı.

b) Ölümcül aptallık; Cambridge Üniversitesinden on bir akademisyenin uyarıları “hazırladıkları rapora göre” en verimli alanlar sular altında kalacak, küresel açlık yaşanacak ve bunlar insanlığın sonu olabilir. (Gerekli önlemleri alamaz isek!)

c) 500 yılın kuraklığı; Avrupa topraklarının % 64’ü kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya uzmanlar tedbir alınmaz ise kuraklığın daha da şiddetlenerek artacağı uyarısında bulunuyor.

d) İngiltere’de kuraklık ilan edildi, su satışları kısıtlandı.

e) Almanya’nın can damarı Ren nehrini kuraklık vurdu, 1233 km uzunluğundaki nehirde su seviyesi yer yer 40 santimetreye kadar düştü ve şu anda yüksek tonajlı gemiler nehri kullanamıyor.

f) Hollanda için felaket senaryoları; Ülkenin büyük çoğunluğunun deniz seviyesinde olmasından dolayı ülkeyi (Buzulların aşırı erimesi sonucu) büyük felaketler bekliyor. Özellikle dünyada başta hayvancılık olmak üzere yıllık yaklaşık 150 milyar dolar üretim kapasitesi olan bu ülke deniz yükselmesine yenilirse dünyamız açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir.

g) Kurak bir dünya bizi bekliyor; 2050 yılına kadar dünyamızın %75’i kuraklaşabilir.

h) İsviçre küresel kuraklığı ciddiye almayanlar için üç yıla kadar hapis cezası uygulama kararı aldı.

J) İtalya’nın can damarı Po nehri de kuruyor. Ülke küresel ısınma için kırmızı alarma geçti.

Şimdilik bu kadarı ile yetineyim.

Ancak Türkiye için Avrupa’nın düştüğü bu durumdan gerekli dersi çıkartamaz isek ülkemizde de benzerlerini fazlası ile yaşarız.

İklim krizinin sebep olduğu aşırı kuraklık kadar aşırı yağışların da büyük felaketlere sebep olması ki bu örneklere bizim Karadeniz’imizde tanık oluyoruz. Ayrıca en son Pakistan’da aşırı yağmurlarda 1.500’ün üstünde kayıp yaşanıyor. Benzerleri ABD ve Çin’de ve Hindistan’da da yaşanıyor…

Ülkemizdeki iklim krizi, aşırı hava olayları ve küresel ısınma sorunlarının çözümü için önerilerim:

1) Gerek iktidar cephesi, gerekse muhalefet cephesi ülkemizde ki küresel ısınma ve hızla kuruyan nehir ve göllerimiz karşısında ortak hareket etmek iradesini gösterebilmeli. Çünkü küresel kuraklığı ciddiye almak zorundayız.

2) Özellikle güneydoğu illerimiz ki burada sıcaklıklar 40 derecenin üstünde hızla buharlaşmaya sebep olmaktadır ve sınır aşan Fırat ve Dicle sularında aşırı buharlaşma sonucu bu iki nehir ve oluşturduğu barajlarda ileri günlerde sorunlar olabildiği gibi Suriye ve Irak devleti ile sıkıntılar yaşayabiliriz.

3) Bugüne kadar ulusal konularda liyakate önem verilmediği iddia ediliyorsa da aşırı kuraklığa karşı liyakat önemsenmeli. Örnek ülkemizde şu anda tek uluslararası su uzmanı Sayın Dursun Yıldız’ın önerilerini ciddiye almak zorundayız. Ve şu anda belki tasfiye edildikten sonra yerleştikleri tatil yörelerinde yaşayan eski devlet su işlerinin efsane kadrolarını tekrar göreve davet etmeliyiz (Onların yerine kuraklığa karşı yağmur duasından medet umanların yerine yeniden geçmişte çok başarılarına tanık olduğumuz kadrolar görevlendirilmeli).

4) Ülkemizde bol yağış alan bölgelerdeki suları Anadolu’nun suya gerek duyduğu yöreler taşıyabilecek inşaat mühendisleri görevlendirilmeli.

5) Kuraklığa karşın Ziraat Mühendislerimizden iklim krizine uyum sağlayacak ürünler için çalışmalarını desteklemeliyiz.

6) Küresel iklim krizine karşı ülkemizde güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisinden alabildiğince yararlanmalıyız.

7) Kış aylarında ve yazın çok sıcaklar için yapılarımızı yalıtımına özen göstermeliyiz. (Not ülkemizde özellikle çok iyi bir yalıtım maddesi olan perlit madeni konusunda çok zenginiz.)

8) Bütün iki üç katlı binalarımızda çatılara yağan yağmuru değerlendirmeliyiz.

Önerilerim şimdilik bu kadar…

Dünyanın iki kutup bölgesi; Kuzey ve Güney Kutupları

Kuzey kutup bölgesinde özellikle buzulların erimesi sonrası Kuzey yolunun açılmasıyla Rusya ve Çin birlikte küresel ticareti daha ucuza mal etmeye başladılar. ABD hemen harekete geçti ve Kuzey kutup bölgesinde büyükelçilik açtı. Yani kuzey kutup üç küresel gücün bir hesaplaşma bölgesi olma potansiyelini taşıyor…

Benim esas paylaşacağım Antarktika kıtası; başlangıçta pek çok ülke bu kıta üzerinde hak iddia etse de ve aralarında zaman zaman sert gerilimler yaşansa da hiç sonuç alınmadı. Sonuçta 1961 senesinde bu kıta konusunda uluslararası bir anlaşma yapıldı; bu anlaşma ile bu kıta sadece küresel barış amaçlı kullanılacaktır!!!

Antarktika

Güney kutup bölgesindeki Antarktika kıtası; üzerinde Emperyalizmin kan dökemediği tek kıtadır!

Nasıl gök cisimleri ve mesela güneş kimsenin mülkü değil ise bu kıtada hiçbir ülkenin malı değildir ve o kıtanın tüm madenleri ve tüm diğer zenginlikleri hiç bir ülkenin malı asla olamaz. Antarktika sadece bilimsel amaç için kullanılır;
bu kıtada büyük ülke küçük ülke yoktur, her ülke eşittir… Türk bilim insanları da bu kıtada bilimsel araştırmalar yapmaktadır…

Bu kıtadaki küresel anlaşma tüm dünya ülkelerine örnek olmalı, yani küresel iklim krizine karşı tüm dünya birlikte çalışmalı.

Sözün özü Antarktika kıtası çok özlediğimiz küresel barışa örnek olabilir…

Özel olarak; Ormanlar dünyanın ortak malı olmalı her ülkede çıkan yangınlar dost düşman demeden tüm komşu ülkeler tarafından söndürülmelidir.

Orhan Ayber

 

Siz de fikrinizi söyleyin!