Güncel - Aktüalite,  Tarih,  Toplum

Mandalar, Mandacılar!…

Hiç gerek yokken ABD’ye 4,5 milyon dolar borçlanmışız. Dönemin Başbakanı Şükrü SARAÇOĞLU (1942-46), bu borcun ödenmesi için söylediği düşündürücü sözler:

“Hepimiz inanıyoruz ki; biz bu paraları vermekle borcumuzun yalnız maddi kısmını ödüyoruz. Amerika’ya bir de manevi borcumuz vardır ki, onu da hürriyet, adalet, istiklal ve insanlık davalarında Amerika’nın bulunduğu saflarda bulunmak suretiyle ödemeye çalışacağız.”

CHP İstanbul Milletvekili Hamdullah Suphi TANRIÖVER’in de Türk milleti adına sarf ettiği sözlerin, Başbakandan aşağı kalır tarafı yok maalesef:

“Dünyaya ışık nereden geliyor? Bu ışığın bir kaynağı var. Işık Amerika’dan geliyor. Ümit nereden geliyor? Amerika’dan geliyor.”

Ne söylediğini anlaşılmayan bir gaflet de CHP Bursa Milletvekili Muhutin Baha PARS’tan:

“Bugün bu büyük milletin, Amerika’nın insanlığa yaptığı yardımı hatırlatıp teşekkür ederken, Peygamber gibi temiz ve kusursuz ROOSVELT’i ve onun halefi olan, kıymetle devlet ve millet adamı TRUMAN’ı hürmetle selamlarım.”

Tombul Başbakanı belgelerdeki kayıtlı söylemini hatırlayınız:

“Bizi Türk sanarak dışlıyorsanız, bilin ki Türk denecek bir yanımız yoktur. Uygarlık adına neyimiz varsa hepsini Yunanlılardan aldık. Bizim kültürümüz Yunan kültürüdür. Biz, başımızda Türk olmayan yöneticiler bulunmasını yadırgayan bir toplum değiliz. Örneğin, ben Kürt kökenliyim.” 

Turgut Özal’ın Amerikalılarda bıraktığı izlenim ise içler acısı:

“O bir Amerikan dostudur, ama siz bunu Amerikan uşağı diye okuyunuz”

Türlü yalakalıkla kendini aşağılayan çapsız ve küçük adamların varlığından ve niteliğinden habersizdi bu yüce millet. İşte bu “Manda” kafalar, Atatürk’ün adını kullanarak; “Vatandaş, oyunu Atatürk’ün kurduğu, İnönü’nün başında bulunduğu CHP adaylarına ver” deyip oy isterken utanmadılar. Böylelikle Atası adına, mandalara verilen oylar neticesinde “Karşı Devrim” in adımları ilk olarak şöyle atıldı:

  • Devlet yalnızca özel sektörün karlı bulmadığı alanlara yatırım yapacak, kar amacıyla girişimde bulunmayacaktır…
  • Denizyolu ve eşya taşımacılığı özel girişime bırakılacaktır…
  • Çiftçiyi topraklandırma kanununun 17. Maddesi tümüyle kaldırılacaktır….
  • İmam-Hatip kursları açılacak, hacca gitmek isteyenlere devlet döviz verecektir…
  • İlk okullara din dersi konacak, 1925’ten beri kapalı olan türbeler yeniden açılacaktır…

Mustafa Kemâl’in, 25 Ağustos 1919 gecesi Erzurum’da şunları söyledi:

“AHMAKLAR!

Memleketi Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terk etmekle kurtulacak sanıyorlar.

Kendi rahatlarını temin etmek için bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk istiklâlini feda ediyorlar…

Öyle bir manda istenecek veya verilecekmiş ki, hakimiyet hakkına, dışarda temsil hakkımıza, kültürel bağımsızlığımıza, vatan bütünlüğümüze dokunulmayacakmış.

Buna ve böylesine, Amerikalılar değil, çocuklar bile güler.

Her şeyin başında Amerikalılar kendilerine hiçbir menfaat temin etmeden böyle bir mandayı niçin kabul etsinler?

Amerikalılar bizim kara gözlerimize mi aşık olacaklar.

Bu ne hayal ve ne gaflettir?

Hayır Paşalar hayır… Hayır beyefendiler hayır, hayır… Hayır hanımefendiler hayır, manda yok, ya istiklal ya ölüm var…”

Şamar niteliğindeki acı gerçekleri ifade eden bu sözler, ne de çabuk unutulmuş görüyorsunuz değil mi?.. 

O günden günümüze, anlaşılmamış olacak ki bu sözler; ülkeye verdikleri zarar hala dur durak bilmiyor. Cumhuriyet öncesi Türk milletinin hakir görüldüğü elem yıllarını unuttular. İstiklal Savaşımızda çekilen acılarla yaşanmış iç cephemizdeki hainlerden, ihanetlerinden hiçbir ders almadılar. Ve nihayetinde kanla irfanla kurulan Cumhuriyetimizin tüm kazanımlarını yok pahasına yabancıların ellerine teslim ettiler. Mandacılık sevdasıyla yanıp tutuşanlar; canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen yabancılara “Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur. biz aciz varlıklarız, kendi kendimizi yönetemiyoruz, bizi sizler yönetin” dediler. Ülkemizi yabancıların insafına bırakma ahmaklığını gösteren küflü beyinlerin, yüce milletin kaderiyle oynamaktan ar duymadılar. Bir gün gaflet, bir gün dalalet ama genelde ihanetle attıkları adımlarına, bugün çok daha fazla şahit oluyoruz. “Eşek bile aynı çukura iki kere düşmez” söyleminden ders almamışlara, yabancılar için semer vurmak, elbette zor olmuyor.

“Tarihimizi tetkik ediniz. Türk’ün çektiği bütün felâketler, maruz kaldığı tehlikeler ve musibetler hep kendi öz benliğini, millî varlığını ihmâl ederek nereden geldikleri ve ne oldukları, hangi nesle mensup bulundukları belirsiz bir takım kimseleri kendilerine reis tanıyarak onların şuursuz bir vasıtası olmak mevkiine düşmüş olmasındandır.”

Yüce atamız uyarısı her Türk evladı için yeterince açıktır. Bu nedenle kendi kendisini yönetme aczi yeti içinde, koca bir milleti yönetmeye kalkan manda kafalara “dur” deme zamanıdır.

Yüce Türk milletine saygıyla…

Mehmet R Aşar

mr_asar@hotmail.com

Siz de fikrinizi söyleyin!