Deneme,  Ebeveyn,  Toplum

Küçük Kızın Feryadı

Uyanmış olmasına karşın gözlerini açmadan, yatağın bir sağına bir soluna döndü, sonra tekrar sağına dönerek minicik ellerini yan yastıkta uyuyan annesinin saçlarına doğru uzattı, en mutlu olduğu anlardan birini yaşamak üzere…

Her sabah uyandığında yapardı aynı şeyi, uyuyan annesinin siyah ondülalı saçlarının bukleleri ile oynamak en keyif aldığı anlardan biri idi.

Uzattığı minik eli boşlukta kalınca, birden panikledi, annesi asla onu yatakta bırakıp kalkmazdı. Usulca yataktan indi, diğer odalara baktı kimse yoktu. Şaşkınlığının yerini korku almaya başlamıştı ki bahçeden gelen sesleri duydu, oraya yöneldi.

Anneannesi hortumla bahçenin taşlarını yıkıyor, bir yandan da büyük bir özenle dikip yetiştirdiği çiçekleri ile konuşuyordu. “Anneanne, annem nerede?”

Yaşlı kadın döndü, elinde şakır şakır akan hortuma aldırmaksızın öylece kalakaldı. Beş on saniyelik bir suskunluktan sonra cevap verdi “annen dayınlara gitti” şaşırmıştı küçük kız, annesi onsuz hiç bir yere gitmezdi ki!

Ağlamaya başladı, anneanne gidip musluğu kapattı, ellerini kurulayıp küçük kıza sarıldı “Neden ağlıyorsun ki, akşam üzeri bizde gideceğiz, hem bak eğer uslu durursan sana Mehmet amcadan horozlu şeker alacağım.”

Anneannenin sıcacık sarılışı, ve horozlu şeker sözü onu biraz rahatlatmıştı “ama annemin yanına gideceğiz değil mi?” yaşına rağmen hala dinç bir o kadar güzel olan mavi gözlü, pembe yanaklı bu göçmen kadın, yüreği dış görünümünle bütünleşen iyi insan daha bir sıkı sarıldı torununa, “elbette kuzum elbette…”

O gün gerçekten uslu durdu küçük kız, aslında o yaramaz değildi ki, annesinin özenle diktiği elbisenin çiçeklerini makasla oyup çıkarması, evden aldığı yumurtaların beyazını toprağa akıtıp sarısını içmesi, su içmek isterken testileri kırması, oyun oynarken havuza düşmesi, ağaçlara tırmanması, her şeyi karıştırması yüzünden adı yaramaz olmuştu. Ama o gün, gerçekten çok uslu durup heyecanla akşamı bekledi; hem annesinden ayrı kalmaya alışkın değildi, hem de dayısının kızları ile oynamayı çok severdi.

Nihayetinde akşam oldu. Dedesi takım elbise giymiş kravat takmıştı, anneannede en güzel kıyafetini giydi, küçük kıza da en güzel kıyafeti giydirildi. Kapıya bir fayton araba geldi, bu biraz tuhafına gitti küçük kızın çünkü her yere yürüyerek gidilirdi normalde ilk defa Faytona binecekti ve çok heyecanlanıyordu.

Arabaya bindiklerinde sevinçten yerinde duramıyordu, dedesi sert bir dille uyardı “doğru dur düşeceksin.”
Dayısının evine vardıklarında, araba tam durmadan inmeye çalıştığı için bir azar daha işitti dededen, umurunda mı! Koşarak girdi içeri hemen annesine koştu sarıldı. Annesi bir başka güzeldi nedense. Yeşil bir elbise giymişti, başına öylece atılmış beyaz boncuklu örtünün altından siyah ondülalı saçları görünüyordu, ama biraz üzgündü sanki, biraz sarılıp özlem giderdikten sonra çocukların yanına koştu, evin içi biraz kalabalıktı tanımadığı misafirler vardı, bir müddet sonra kendilerine bir köşe bulup büyük bir keyifle oynamaya koyuldu çocuklar.

Bu arada evin içinde duaların okunması, ikramlar hiç bir ilgilerini çekmedi oyun oynamanın keyfinden ta ki anneanne gelip “haydi gidiyoruz” diyene kadar;

“Annem nerede?”

Bu soruya kimse cevap vermedi, belki de veremedi, dedesi onu kucakladı çığlıklarına kulak vermeden yine kapıda bekleyen faytona bindirdi, fayton hareket etti, dede tek başına, küçük kızın “annemi istiyorum” feryatları yoldan geçenlerin dikkatini çekiyor, bu durumdan rahatsız olan dede küçük kızı tehdit ederken anneanne sevgiyle teselli etmeye çalışıyordu, “sabahleyin yine geleceğiz.”

O gece ilk kez annesinden ayrı yattı küçük kız, sabaha karşı yorgun düşüp daldığında hala hıçkırıyordu.
Sabah olup uyandığın da ilk sözü “hadi anneme gidelim anneanne” oldu.

Bu sefer normal kıyafetleri ile yola koyuldular, yürüyerek dayısının evine vardıklarında dayısının evine değil de, yanındaki eve girdiler, kapıyı annesi açtı, mutlulukla sarıldı annesine küçük kız annesi elinden tuttu bir odaya girdiler, odada somyada bir adam oturuyordu, o güne kadar hiç görmediği bir adam,
“bak kızım bu senin baban…” Küçük kız bir annesine baktı bir adama, sonra içinde öyle bir şey oldu ki korkunç bir acıyla büyüdü, büyüdü belki de yaşlandı.

Konuşamıyordu, sadece içinden “ben seninle uyumaktan, sabahları uyanınca saçlarını oynamaktan mutlu idim, senden BABA istemedim ki “ diye düşündü.

Ve sonrasında bir daha asla çocuk olamadı, annesinin saçları ile oynayamadı ve hayatının sonuna kadar ne zaman bir fayton araba görse, içinde “annemi istiyorum” diyerek feryat eden küçük kızın sesini duymamak için kulaklarını tıkadı…

Siz de fikrinizi söyleyin!