Deneme,  Şiir,  Siyaset,  Tartışma,  Toplum

Körsün kardeşim, her şey senin körlüğün sayesinde

Öyle bir yere geldik ki
Görülen görmeye
Bilinen bilmeye yetmiyor

Keşke gözlerinle görseydin, kulaklarınla duysaydın sen de… Ama gözlerini aldılar senin, sana yeni kulak taktılar. Boşuna kurulmadı o kanallar. Koca koca “profesörlere”, “doktorlara”, “konunun uzmanlarına”, “stratejlere” o kadar satın alma ücreti boşuna ödenmedi.

Mafya babaları için özel af çıkarıldığından haberin olmaz arık senin. Kadın katillerinin, tecavüzcülerin, hırsızların, soyguncuların ilk celsede serbest bırakıldığından haberin olmaz… Halkı ve devleti dolandıranların, soğana çevirip soyanların başının gözünün sadakasısın sen. Senin körlüğünle her gün sıvanacak sırtları onların. Her türlü suça batmış cemaatler, onların devlet destekli vakıfları senin körlüğün sayesinde daha da ihya olacak.

Tarikat reisleri, uyuşturucu tacirleri, soyguncular, vurguncular bilmem ne mevkilerine kadar yükseltildi senin gözlerin olmayınca. Kulakların sadece onların dediklerini duyuyor artık. Hiç olmazsa kuyunun dibindeki kurbağanın gökyüzünü kuyunun ağzından ibaret sanması kadar görüş ufku bıraksalardı sende. Ama gözlerini aldılar senin. Taktıkları kulaklarla sadece onları duyacaksın.

Cumhuriyetin bütün kazanımları teker teker gitti görmedin:
Demir çelik fabrikalarından, kumaş fabrikalarından, kağıt fabrikalarından, şeker fabrikalarından söz etmiyorum; Petkim’den, İpraş’tan, Tüpraş’tan, söz etmiyorum sadece… Körlüğün sayesinde cumhuriyetten, demokrasiden, hukuktan, insan hakları ve özgürlüklerinden yana yarım yamalak gelişmeler de durduruldu. Gözlerini aldılar çünkü. Çünkü onların istediğini duyabileceğin yeni kulak taktılar sana.


Eğitim dinci, ırkçı, gerici bir içeriğe büründürüldü; asimilasyoncu ve cins ayrımcı hal aldı. Bu gidişe engel olmak isteyenler için yeniden düzenlendi cezaevleri. hukuk bunun için düzenlendi, savcılara, hakimlere bunun için ayar verildi. Bunlar senin umurunda değildi zaten.

Keşke sana sevdanın yolları olsaydı da razıydım kurşunlara… Ama bundan böyle sana göz kamaştıran yoksulluklar alınacak, istediğin kalitede karanlıktan elbiseler hazırlanacak sana, bozuk para gibi bulacaksın avucunda her gün yeni yeni zamları… Sana bu iyiliklerle gelecekler oy isterken de… Gönül genişliğinle, misafirperverliğinle karşılayacaksın yine onları, savaş teskerelerini ellerin çatlarcasına alkışlayacaksın.

Gözlerin yok nasılsa. Nasılsa onların istedikleri şekilde alıştırıldın işitmeye… Her şeyin senin için düzenlendiğini öyle bir ezber etmişsin ki sana bunları anlatmak için devreye sokulmuş yalan makineleri; yani televizyonlar, gazeteler, koca koca “profesörler”, “doktorlar”, “konunun uzmanları, “stratejler” zafer sarhoşluğuna kapılacak… Ve gösterdiğin gelişme sayesinde denizlerin kirlenmesi, kıyların yağmalanması, derelerin kurutulması; doğa kıyımları, insan kırımları umurunda olmayacak artık. Dağlar utancından boyunu kısacak ama sen görmeyeceksin. Derelerin şırıltısı kesilecek ama sen işitmeyeceksin bu sessizliği. Dışarıdasın nasıl olsa. Serbest dolaştığın için özgür sanacaksın kendini… Sahiden de
“karanlık ihanet için müthiş bir gerekçe”.


Keşke konumuz edebiyat olsaydı, bir kitap tanıtımı yapma işi düşseydi bana da körlüğün salgın hastalık gibi yayıldığı bir toplumda korku ve paniğin hakim olması sonucu ahlaki değerlerin çökmesini anlatan Jose Saramago’nun Körlük romanını salık verseydim sana…

Ama boşuna bir çaba. Hal bırakmadılar ki sende. Gözlerini aldılar, yerine kulak taktılar sana…

O yüzden bu şiiri kendime okuyorum.

Ne kadar uzakta bilmem
Ne kadar sürer kavuşmak
Kaç insan ömrü eder üst üste
Kaç yürek durur askılarda
Sürgünlerde kaç insan
Kaç kitap zincirde
Yeniden kaç hapishane

Ne kadar uzakta bilmem
Ne kadar sürer kavuşmak
Neler söylenir
Kaç kahraman çıkar
Kaç hain
Kaç şiir yazılır sorgularda
Kaç yaprak düşer dalından

Ne kadar uzakta bilmem
Ne kadar sürer kavuşmak
Hangi kararlar alınır üstümüze
Hangi derin devletler kurulur
Kaç saltanat yaşlanır döktüğü kanda
Hangi dal çürür
Hangi dal filizlenir toprakta
Kaç çiçeğe su yürür
Hangi şarkılar boylanır
Hangi türküler yollarda



Ne kadar uzakta bilmem
Ne kadar sürer kavuşmak
Bakmışsın gün gelir
Ellerimizde çiçeklerle bir dünya
Sevda dolu dizgin
Evimizde
Sokağımızda
Bakmışsın özgürlük dediğimiz
Anadan üryan
Bakmışsın çırılçıplak kollarımızda

Siz de fikrinizi söyleyin!