Deneme,  Toplum

Kısa Hikayeler

“Neler anlatır, neler
Kısa hikayeler
İnsanların yüzleri
Yüzlerindeki keder
Evde kalmış bir kızın
Buğulu camlarında
Kalan solgun hayaller
Kısa hikayeler
Dar gelirli memura
Dünyayı dar getiren
Düşük omuzlarında
Kısa hikayeler
Ben bunu söyleyince
Akan sular durulur
Der gibi yürüyenler
Kısa hikayeler
Okunmuş okunacak
Kitapları yazanlar
Yazıları basanlar
Kısa hikayeler
Ötüşlü, ötüşsüz kuşlar
Gurbete gelip gider
Yorgun kanatlarında
Kısa hikayeler
İnsanlar güzel
İnsanlar solgun
Ölümler gibi durgun
Kısa hikayeler”
Düşman bizi vururken, birbirimizden de vurmayı başardı. Artık, nasıl barışacağız? Artık, nasıl başlayacağız; hem de nereden başlayacağımızı bilmeden…
Birbirimizin yaralarından haberdar mıyız? Peki birbirimize bakarken, birbirimizi gördüğümüz savunulur mu?
Birbirimize güvenimiz de kalmadı(!) ne yapacağız artık?
İnsan olmaktan vazgeçmemiz mi gerekiyor?
Çok mu geç kaldık, yoksa çok şey için çok mu erken?
Peki, barış mevzubahis olacak mı? Olursa, geçmişimizle barışabilecek miyiz?
Peki, geç kalırsak yapmadıklarımızdan kendimizi affedebilecek miyiz?
Konuya gireyim; hepimiz ülke atmosferimizden ve yaşam koşullarımızdan hayat kavgası içindeyiz. Toplum olarak eskisi gibi yardımlaşamıyoruz. 
O kadar çok duygularımız sömürüldü ve o kadar çok dolandırıldık ki güven duygumuz kolay kolay oluşmuyor.
Zülfü Livaneli’nin Kısa Hikayeler şarkısından çok etkilenmiştim. Bazen anlık gördüğümüz acılar, o an Kısa Hikayeler.
Kısa Hikayelerde yaşayanların acıları ise, Büyük Hikayelere çıkar!
Yardım eli uzatanlar (ki siyaset için ya da övünme amacı güdülmeksizin) ve hayatlara hayat yaşama fırsatlarında kolaylık sağlayanlar, Büyük İnsanlar!
Büyük İnsanların Hikayeleri destansı olur. 
Gücümüz yettiğince zamana yenilmeden, hatta iyi niyetimizi köreltmeye çalışanlara inat; iyilik etmekten vazgeçmesek ne olur?
İnsanlıktan ümit kesmesek…
Bizden geriye yalnız iyiliklerimiz kalıyorsa, boşuna gelmemiş mi olsak… 
Not: Kısa hikayeler yazı serimle, kaleme ısınmak için alıştırma amacıyla başlasam da konuyu iyiliklerin etkisini kendimce aktarmaya çalıştım. Umarım, diğer yazılarımdan basit bulursanız aklınızda kalemimin zayıfladığı belirmez, saygılarımla… Bu yazı serimin tamamını okumak için aşağıya diğer beş yazımın başlığına linkleri ekledim, ulaşmak için tıklamanız yeterli.
Kalemi ısıtma serim bitti. Artık yazmaya başlayabilirim.
İlkay…

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

Siz de fikrinizi söyleyin!