Edebiyat,  Güncel - Aktüalite,  Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

Kimsesiz Kızların Trajedisi

Bu küçük kıza özel bir hastahanenin önünde rastladım. Suriyeli, Türkçe bilmiyor; büyük olasılıkla ailesi ya da başka birileri tarafından dilendiriliyor. O kadar güzel ki sokakta onu bekleyen tehlikeleri düşününce kalbim sıkıştı. Sonra bir an da kız büyümeye başladı; büyüdü, büyüdü 18 yaşında bir genç kız oldu. Tüm belleğimi deprem gibi sarsan, ayaklarımın bağını çözen, oradan koşarak kaçmak arzusu duymama neden olan şey onun NESRİN ile inanılmaz benzerliği idi.
Yıllarca Nesrini unutmaya hiç düşünmemeye çalışırken, ansızın çocuk hali ile karşılaşmak…!
Nesrin benim onanmaz yaram, çaresizliğim. Nesrin kim mi? Ben de bilmiyorum, hiçbir zaman da bilmeyeceğim.
Gönüllü annelik yaparken kendimi ansızın koruma derneği başkanı olarak bulduğum kız yetiştirme yurdunun kapısından, büyük bir telaşla içeri girdiğimde, tüm çocuklar otobüsteki yerlerine oturmuş,görevli bayanlar yiyecekleri bagaja yerleştirmiş, öğretmenlerin sıkıntı içinde bekleştiklerini görünce, geç kalmış olmamın utancı biraz daha arttı. Tüm çocukları ilin yakınında ki göle götürecektik, piknik yapıp göle gireceklerinin heyecanı içindeki yavruların beni görünce yüzleri güldü. Özür dilemek için yurt müdürünün yanına yaklaştığım da onu gördüm, yani NESRİN’İ…
İç kapının önünde öylece duruyordu, uzun boylu on yedi on sekiz yaşlarında, temiz giyimli dünya güzeli bir kız.
Özrü unutup “Yaşar bey kim bu kız” diye sordum,”yola çıkalım anlatırım, ama öncelikle bizimle gelmesi için ikna etmek gerek, burada bırakamayız ancak gelmek istemiyor” dedi.
Yanına yaklaştım,”merhaba, ben Nevin anne, seni tanımak isterim ancak bizimle gelmen gerek, hem tek başına sıkılırsın dedim.” cevap vermedi, bir an düşündü sonra yavaşça otobüse yürüdü.
Gece polisler getirmiş yurda, otogarda dolaşırken bulmuşlar, önce karakol, sonra lanet olası bekaret kontrolü (ne yazık ki sokakta bulunan her kız için yapılan bir işlemdi o zamanlar) ne yapacaklarını bilemeyip valiyi aramışlar o da “şimdilik yurda götürün” demiş.
Gezi boyunca NESRİN kimseye yaklaşmadı. Çantası yoktu, yurtta bırakmış olmalı, sol elinde sıkı sıkı bir şey tutuyor, sağ eliyle kumlara bir şeyler çizip çizip siliyor.
Yaşar bey endişeli, polisler de dahil kimseye bir şey anlatmamış, hakkında ki tek bilgi Edirne kız yetiştirme yurdunda kaldığı ve 18 yaşını doldurduğu için yurttan çıkarıldığı. Yanına yaklaştığımı fark ettiğinde tedirgin oldu, şansımı denemek istedim, önce havadan sudan şeylerden konuştum, bir süre sonra rahatladığını fark ettim.Bana hikayesini anlatmasını isteyince yeniden kapandı,”bana güvenebilirsin seni anlayabilirim “dediğimde ise birbirini tutmayan bir sürü şey anlattı,istediğine inan der gibi,ama ben hiç birine inanmadım zira hepsinin de düzmece olduğu çok. belli idi.Yinede tlf no yazıp ona verdim başın sıkışırsa ararsın diyerek.
Diğer çocuklar için mutlu ve eğlenceli bir gün oldu,keyifle döndük.
Bir hafta sonra yurda uğradığım da Nesrin’in ne olduğu sordum,0 -6 yaş grubunun kaldığı yuvaya yerleştirmişlerdi onu ,orada işlere de yardım ediyormuş,fakat yasal bir boşluk olduğundan ne yapacaklarını bilemiyorlar.Kızın bakire olması sokağa atılmasını vicdanen engelledi sanırım.
Çalan telefonumu açtığımda karşımda kişi Nesrin’di ve ağlıyordu,”beni sokağa attılar anne ” şimdi nerede olduğunu sordum”bekle geliyorum”dedim. Nesrin’i eve getirmiştim ama, rahatsızdım zira hakkında hiç bir şey bilmiyordum,onu ilk götürdükleri karakolu aradım, durumu anlattım evimde kalacağını sabıkası olup olmadığını bilmek istediğimi söyledim, o gün içinde bana yanıt verdiler, sabıkası yoktu.
Sonrasında uzunca bir süre Nesrin bende kaldı, çok mutlu idi benim kızlarda mutlu idi. Yaşadığım şehrin tutucu insanları bile kıza merhametle yaklaştı, hatta evlenmek isteyenler bile oldu, ancak hakkında hiç bir şey bilmediğim birine nasıl kefil olabilirdim ki ? Zaman dedim, belki zaman içinde…
Nesrine iş teklifi geldiğinde ben de çok sevindim, arkadaşımın arkadaşı kreş sahibi bir bayan, yatılı olarak işe aldı Nesrini, kısa zamanda çok sevdiler birbirlerini, zamanla sanki ailenin bir bireyi oldu, ben de sık sık ziyaretine giderdim, bana hep şöyle derdi “anne bir filanca karakola gideceğim, oradaki polislere diyeceğim ki …”orada susardı Nesrin, polislerin ona ne yaptığını açıkça anlatmadı hiçbir zaman, sadece “anne başın sıkışınca polise gidersin ya sakın gitme…!
“Alo Nevin hanımla mı görüşüyorum” evet ben kiminle görüşüyorum dedim telefonun ucundaki sese,”ben Nesrin’in annesiyim” heyecanlanmıştım “size teşekkür etmek için aradım, ben Adana’dan arıyorum, Nesrin’i küçük yaşta yuvaya verdim, 18 yaşını doldurunca yurttan ayrılmak zorunda kaldı. Ereğli de yaşayan bir halası vardı tek yakınımız, ancak kızım gittiğinde bulamamış, zira 4 sene önce ölmüş .Edirne’ye dönmeye çalışırken polisler otogardan almışlar sonrasını biliyorsunuz” öylesine öfkeli idim ki “peki siz ne tür bir annesiniz, neden kızınız yanınızda değil? ” bir an sessizlik oldu aramızda” alamam hanımefendi, ben genelevde çalışıyorum, kızım çok güzel kurda kuşa yem edemem” işte sözün bittiği yer bu olsa gerek…!
Nesrin kurtulabilirdi işi vardı, onu seven insanlar vardı, neyine gerek hay kızım senin devletin polisleri ile hesaplaşmak, azıcık kendine güvenin gelince hep o sözünü ettiğin karakola gidip kafa tutmak, hem de sabah gazetesinin muhabirine hikayeni anlatmak. Kreş sahibi Ayşe hanım beni aradığında sesi titriyordu olanları anlatırken, kreşteki çocukların nerede ise yarısı polis çocuğu imiş, bu haber yayınlanırsa hepsi alırlar çocuklarını benden paniği yaşıyor.
Rica minnet yazı gazetede geçmedi, ancak o hafta içinde polisler gelip Nesrin’e eşyalarını toplamasını, bir daha bu şehre dönerse içeri tıkacaklarını söylemişler, ekip arabası ile il sınırlarından dışarı çıkarmışlar bana anlatılan bu…
Nesrin’im çaresizliğim, utancım beni bağışla bu küçücük kadının gücü yetmedi seni kurtarmaya.
Yıllar sonra telefonda beni arayıp,”onca kötü şey yaşadım anne, ama en çok neye üzüldüm biliyor musun? Ayşe abla hatıra defterime yazdığın yazıyı yırtmış” demende ki masumiyet, neredesin Nesrin dediğimde “boş ver anne artık ne önemi var” cevabında ki vurgu…
Seni düşünmeyeceğim küçüğüm,yüreğim kaldırmıyor. Seni her hatırladığım da yaşamdan, insanlardan ve çaresizliğimden bir kez daha iğreniyorum…

Bir yorum

  • Hayati Sarnık

    Sn.Nesrin hn.efendi.Çok duygulandım.İnsanlar çaresizlikten harcanıyor.Son bölüme itirazım var :İnsanlardan nefret etmeyin.Sadece Erkeklerden nefret edelim.Annesini ve onu çatesiz duruma düşürenler erkekler.(Sadece ;cahil,bilinçsiz,çocukluğunda genelde ezilen erkekler.)Okumuş,okumamış farketmiyor.

Siz de fikrinizi söyleyin!