Şiir,  Toplum

Kaz Dağları Savunması

(bir hikmeti vardı öyle ya

hayatın beni getirip

kaz dağları’nın eteklerine bırakmasının)

 

kuşlar çağırdı gittim

bir ağaç gözyaşlarının öyküsünü anlattı / dinledim

karıncalar gökyüzünü seyret dedi

kendine bir durak bulup / kıramazdım

 

güneşi bölüştük sincaplarla / bulutlarla sarıldık

aynı tastan su içtik ceylanlarla

kaplumbağalarla ne uzun yürüdük

 

arıların şarkılarını ezberledim bir çekişte

börtü böceğin kederini yastık yaptım o uzun yaz gecelerinde

yağmalanma korkusu geçiren kıyıların rüyasından fırladım

kan içinde kaldı yüzüm gözüm

 

bir çakıl olsam

yatağını değiştirebilir miyim

nerde bir yangın görsem

söndürebilir miyim diye

bir ırmakla akıp durdum uzun süre

 

taştan topraktan dil öğrendim

ateşle yıkadım yüreğimi / örsle çekiçledim

tanığıyım dedim doğanın

tanığı kendimin

 

iki büklüm olup

girdim yükün altına

korkumun üstüne taşıdım cesaretimi

 

belki de göze alamazdım

hiç yaprak falı açmamış olsaydım gençliğimde

bir de okuduğum kitapların kışkırtması

 

(bir hikmeti vardı öyle ya

hayatın beni getirip

kaz dağları’nın eteklerine bırakmasının)

 

anlayacağınız

bir kez daha tazeledim yeminimi

ben insanlığın oğluyum dedim

ağaçları da savunurum suları da

barışı ve ülkemi savunduğum gibi

Siz de fikrinizi söyleyin!