Biyografi,  Felsefe,  Siyaset,  Sosyoloji,  Toplum

Karl Marx’ın Yaşam Öyküsü (1)

Karl Marx, kendi çapında büyük bir devrimcidir. Sizlere Yahudi kökenli olan bu devrimcinin biyogrofisini anlatacağım (kısaca da olsa çünkü, Marx biyografisi bilindiği üzere hayli geniş kapsamlı). 

Karl Marx, 5 mayıs 1818 de Prusya’nın Ren bölgesindeki Trier kentinde doğmuştur. Çoğu insan Karl Marx’ın Rus olduğunu bilse de aslında Karl Marx Yahudi kökenli dindar bir ailenin çocuğudur. Her ne kadar bazı dinci kesimler Karl Marx’ı dinsiz olarak anlamlandırmış ise de aslında, Karl Marx son derece dini iyi bilen bir adamdır. Karl Marx, ailesinin yedi çocuğundan biridir. Avukatlık yapan babası daha sonra Protestanlığı benimsemiştir.

Karl Marx, Bonn ve Berlin’de hukuk ve felsefe okudu. Hegelci öğretinin devrimci öğrenci kültürünü derinden etkilendiği bu dönemde, Hegel’in felsefesinin Hristiyanlık ya da var olan devletle uzlaştırılmayacağını savunan genç Hegelcilere katıldı. Ve işin daha önemlisi burada başlıyor, çünkü Marx giderek felsefe çalışmalarında Hegel’in diyalektik yöntemi ile Feuerbach’ın maddeciliğini birleştiremeye yönelen Marx Prusya’nın en gelişmiş sanayi bölgesinde olan Köln de liberal burjuva muhalefetine yayın organı olarak yayın yaşamına atılan dönemin, Zeitung gazetesine mayıs 1842 de yazı göndermeye başlamıştır.

Çok geçmeden yayın yönetmeni oldu, başyazarlığını üstlendi gazeteyi liberal muhalefetin yayın organı olmaktan çıkararak devrimci demokrasinin sözcüsü durmuna getirdi.

Marx’ın, Genç Hegelcilerden gittikçe uzaklaşan siyasal görüşlerinin gelişiminde önemli bir aşamayı temsil eden gazete, Mart 1843’te Prusya yönetimince kapatıldı.

Haziran 1843’te çocukluk sevgilisi Jenny Von Westphalen’le evlenen Marx, karısıyla birlikte Paris’e gitmeden yazdığı Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi adlı kitabında, Hegel eleştirisini Feuerbach gibi dinden değil, toplumsal ilişkilerden yola çıkan bir çözümlemeye dayandırdı. 1844’te yayımlanan Zur Judenfrage (Yahudi Sorunu) başlıklı yazısında da, insanlığın kurtuluşunun yalnızca dinsel ve siyasal değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal baskıları da yok etmeyi gerektirdiğini öne sürdü.

Alman işçi sınıfının burjuvaziye karşı ilk önemli  eylemi  olarak değerlendirdi ve Alman halkının  kurtuluşunu gerçekleştirecek tek  devingen öğenin proletarya olduğunu ileri sürdü.  Paris yıllarında artık  ekonomik ilişkilerin tüm ayrıntılarıyla  incelenmesi gerektiği  sonucuna da  varan Marx, ancak 1932’de Almanca toplu yapıtları arasında yayımlanabilen 1844  Elyazmaları adını taşıyan, taslak halinde  kalmış çalışmasında ilk kez, üretimin toplumsal  süreçteki  belirleyici  rolüne işaret etti; toplumsal sınıfların maddi temelini özel mülkiyet ve iş bölümünün oluşturduğunu vurguladı.

Kutsal Aile, Genç Hegelcilerin öznel idealizminin eleştirisine  ve  maddeci  tarih görüşünü  geliştirme adımlarına ayrılmıştı.

Vorwärts Dergisinin  kapatılması  üzerine Marx, Şubat 1845’te  Brüksel’e  gitti ve o yıl Prusya yurttaşlığını reddetti. Brüksel’de, artık yoğun bir işbirliği içinde bulunduğu Engels’le birlikte, Marxçılığın ilk olgun ürünü sayılabilecek Alman İdeolojisi’ni kaleme aldı. Büyük bölümü, çeşitli eğilimlerdeki Alman sosyalistlerine karşı o günün  koşullarını yansıtan bir  polemik niteliği taşıyan  Alman İdeolojisi’nde, tarihsel maddeciliğin ana ilkeleri açıklığa kavuşturuluyordu. Engels’in deyişiyle, sosyalizmin  bir  ütopya olmaktan çıkarılıp bilimsel bir niteliğe kavuşturulduğu yapıtta, üretici güçlerin gelişmesiyle toplumsal ilişkilerin (üretim  ilişkilerinin)  niteliğininde değiştiği, bütün tarihsel gelişmenin üretici güçler ile  üretim ilişkileri arasındaki çelişkiden kaynaklandığı görüşüne ilk kez yer veriliyordu.

1847’de yayımlanan Felsefenin Sefaleti ise, Proudhon’un ekonomik kurum ve ilişkilere ahlakçı-reformcu bir yaklaşımı içeren Philosophie de La  Misère (Sefaletin  Felsefesi) adlı yapıtına yanıt niteliğindeydi. Marx, bu çalışmasıyla, işçi sınıfı hareketini gereksinim duyduğu bilimsel temelle kavuşturmayı ve küçük burjuva ideolojisine bağımlılıktan kurtarmayı  amaçlıyor; ayrıca, yirmi yıl  emek vererek Kapital’de geliştireceği iktisat kuramının kimi temel önermelerini de ilk kez Felsefenin Sefaleti’nde ortaya koyuyordu. Marx, yine 1847’de Engels’le birlikte, göçmen Alman işçi ve zanaatkârların kurmuş olduğu gizli bir örgüte katıldı. Onların katılmasıyla birlikte “Komünistler Birliği” adını alan örgütün Kasım 1847’de Londra’da    toplanan ikinci kongresi, Marx ve Engels’i gerek teoride, gerek pratikte yol gösterici olacak bir parti programı hazırlamakla görevlendirdi. Marx, Aralık 1847’de Londra’da Engels’le birlikte üstünde çalışmaya başladığı Komünist Manifesto’yu Ocak 1848’de Brüksel’de tamamladı. Metin, Şubat  1848’de Londra’da yazarlarının adı belirtilmeden Almanca olarak Komünist Parti Manifestosu adıyla yayımlandı. Marx  ve Engels’in adları  broşürde  ilk kez 1872 Leipzig basımında yer alacak ve bu basımda adı Komünist Manifesto olarak değiştirilecekti.

Siz de fikrinizi söyleyin!