Din,  Kategorisiz,  Kitaplar,  Siyaset,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

İmam Gazali: Bir Hadis Uydurukçusu

Hz. Muhammed’in ölümünden 426 yıl sonra, 1058 yılında Horasan’ın Tus şehrinde doğdu. 53 yaşındayken 1111 yılında Tus’ta öldü.
Gazali; İranlı İslam âlimi, mutasavvıf ve müderris olarak ünlenmiştir.
Gazali; akla ve felsefeye karşıydı.
Gazali; başta Aristo ve Sokrat olmak üzere eski Yunan filozoflarının görüş ve fikirlerini tümden reddetmiş, bu filozoflar hakkında hakarete varan çok ağır eleştiriler yazmıştır.
Gazali; ünlü Müslüman bilim adamları İbni Sina ve Farabi’nin görüşlerine, düşüncelerine ve yapıtlarına da karşı çıkmış, bu kişiler hakkında sert eleştiriler yazmıştır.

Kısacası, Gazali; ilim, bilim, felsefe, mantık, tıp, matematik, gökbilim uzmanı herkese karşı düşmanlık göstermiştir.
Aklını özgürce kullanan herkese kin bağlamıştır.

Değerli Dostlar,

Hz. Muhammed’in ölümünden 426 yıl sonra doğmuş olan İmam Gazali, oturmuş, “Kutsî Hadisler” adlı bir kitap yazmış, bu kitapta 40 hadis uydurmuştur.
Uydurduğu hadislere de “kutsal” etiketini yapıştırmıştır.
İşte Gazali’nin kutsal hadislerinden ikisi:

Gazali’nin, Cehennemin tanımını yaptığı hadis:

“Ey insanlar!
Siz nasıl oluyor da Allah’a isyan ediyorsunuz? Oysa siz daha güneşin verdiği hararete feryat ediyorsunuz, cehennemin ateşine nasıl dayanacaksınız?
O cehennemin yedi tabakası vardır. İçindeki ateşin harareti birbirini yer.
Her bir tabakasında yetmiş bin ayrı ateş bölümü vardır.
Her bölümde yetmiş bin bina vardır; her binada yetmiş bin ev vardır.
Her evde, yetmiş bin kuyu vardır. Her kuyuda ateşten yetmiş bin tabut ve her tabutta ateşten yetmiş bin akrep vardır. Tabutların her birinin üstünde de yetmiş bin adet zakkum vardır.
Bu ağaçların her birinin altında ateşten yetmiş bin görevli ve her bir görevlinin emrinde ateşten yetmiş bin melek ile ateşten yetmiş bin koca yılan bulunmaktadır.
Bu ateşten yılanların boyu yetmiş bin zira’dır. Her bir yılanın karnında öldürücü siyah zehirden bir deniz bulunmaktadır.
Her bir akrebin bin tane kuyruğu vardır.
Kuyruklardan her bir tanesinin boyu yetmiş bin zira’dır. Kuyruklarda yetmişer bin öldürücü zehir bulunur.”

Sanırım söylememe hiç gerek yok, İslam’ın kutsal kitabı Kuran’da bu tür saçmalıklar yer almaz.
Peki, Kuran’da yer almayan bu saçmalıkları Hz. Muhammed söylemiş olabilir mi?

Bir de Gazali’nin, Cennetin tanımını veren hadisini okuyalım:

“Ey insanlar!
Fâni bir dünyaya ve sonu olan bir hayata nasıl rağbet ediyorsunuz?
Hiç şüphesiz itaat edenler sekiz kapısından cennetlere girerler.
Her bir cennette yetmiş bin bahçe bulunmaktadır. Bu bahçelerden her birinde de yakuttan yapılma yetmiş bin köşk vardır.
Bu köşklerde ise zümrütten yetmiş bin ev ve bu evlerin her birinde kırmızı altından yetmiş bin oda vardır.
Bu odaların her birinde beyaz gümüşten yetmiş bin asma kat vardır ki, bu asma katların her birinde de yetmiş bin siyah renkli sofra bulunmaktadır.
Bu sofralardan her birinde mücevherden yapılma yetmiş bin tabak ve her tabakta yetmiş bin çeşit yemek vardır. Her bir asma katta kırmızı altından yetmiş bin yatak, bunların her birinde yetmiş bin ipek, kalın ve ince atlastan yapılmış yetmiş bin döşek bulunur.
Yine yatakların her birinin yakınında içinden hayat suyu, süt, şarap ve balın aktığı yetmiş bin nehir vardır. Bu nehirlerin her birinin ortasında yetmiş bin çeşit meyve bulunur.
Her bir evde yetmiş bin erguvandan çadır ve her bir döşekte de beyaz tenli gözde hurilerden biri bulunmaktadır. Bu hurilerin her birinin elinin altında henüz ergenliğe adım atmamış saklı cevherler misali yetmiş bin hizmetkâr kız vardır.
Her bir köşkün tepesinde yetmiş bin kubbe, her bir kubbede de kimsenin gözünün görmediği, kulağının işitmediği ve hiçbir beşerin hayal dahi edemeyeceği güzellikte rahman tarafından verilmiş yetmiş bin hediye, bulunmaktadır.
Cennetlikler cennette ölmez, yaşlanmaz ve üzülmezler. Oruç tutmaz, namaz kılmaz ve hastalanmazlar. Onların küçük veya büyük abdeste çıkmak gibi bir ihtiyaçları olmaz.”

Bu saçma sapan şeyleri Hz. Muhammed’in söylemiş olduğunu iddia etmek, İslam peygamberi Hz. Muhammed’e hakaret etmek değil midir?

Hadislerin tamamı uydurmadır.

Değerli Dostlar,

Üniversitelerimizde “İlahiyat Fakülteleri” bulunmakta ve bu fakültelerde din hocaları çocuklarımıza uydurma hadisleri öğretmektedirler.
Bu duruma seyirci kalınabilir mi?
Ben, bu durumdan kendimi de sorumlu tuttum ve şu girişimde bulundum:

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğretmenlik yapan toplam;
Geçen sene; 70 profesöre, 24 doçente, 8 doktora ve 14 araştırma görevlisine ayrı ayrı, TEK TEK e-posta göndererek şunları yazdım:

Çocuklarımıza ders diye öğrettiğiniz hadisleri Dolandırıcı Buhari, Madrabaz Müslim, Hilebaz Tirmizi, Palavracı Ebu Davud, Yalancı Ebu Hureyre ve Düzenbaz İmam Gazali uydurmuşlardır.
İşte bu uydurma hadislerle İslam peygamberi Hz. Muhammed’e hakaretler edilmekte, İslam’ın kutsal kitabı Kuran’ın ayetleri çiğnenmektedir.
Sizler, öğretim üyeleri olarak, İslam’a karşı düzenlenen bu hain saldırıya nasıl ortak oluyorsunuz?
Uydurma hadislerle çocuklarımızın beynini iğfal etmekte, yüreklerini zehirlemekte ve ruhlarını karartmaktanız.
Yoksul halkımızın verdiği vergilerden ödenen yüksek maaşlarınız yetmiyor da, daha fazla çıkar için, bizlerin bilmediği yabancı odaklara mı hizmet ediyorsunuz?

Değerli Dostlar,

Sorduğum sorulara cevap veren, açıklama yapan bir tek İlahiyat Fakültesi akademisyeni çıkmadı!
Çocuklarımız, geleceğimizin güvencesi gençlerimiz göz göre göre iğfal edilirken sessiz mi kalacağız?
Sizler de bu sessiz kalanlardan mısınız?

Yılmaz Dikbaş

Bir yorum

  • Hayati Sarnık

    Hadislere hiç inanmadım , inanmam da.Bu dindoş soytarılar kendi menfaatları için her dinin inançları ile oynuyorlar.Çünkü amaçları sadece şahsi menfaatlarıdir.Bu yazıdan anladığım olgu : Kıymetli iş kadını , bir zamanların vergi rekortmeni Matild Manukyan hanımefendi , 1-Cennete gitmiş.2-Dünyadaki vazifesine ahirette devam ediyor.3-Dünyada ki yardımcılarıda (Şeyhler,şıhlar,İmamlar,hocalar,papazlar,diğer dinlerin soytarıları da Manukyan buradan müşteri yolluyorlar…) Bektaşi nasıl olduysa camiye gitmiş.İmam vaaz veriyor
    “Içki günahtır içmeyin.İçtiğiniz şişeler boynunuza asılıp öyle dolaştırılacaksınız”deyince Bektaşi “Hocam şişeler dolu mu bosmu”deyince hoca ağır olsun diye dolu der.Bektaşi de “Boşalınca tekrar dolduruluyor mu”der.Hoca da “Bre mendebur orası meyhanemi”deyince Bektaşi de “Bir saattir hurileri gilmanları ve tüysüz leri anlattın.Orası Kerhane mi”der.

Siz de fikrinizi söyleyin!