Deneme,  Tartışma

İktidarsızlık, Memeye Yasak Getirdi!

Birkaç gün önce sosyal medyada görmüş olduğum bir haberi düşünüyorum.

Anlamadığım, anlamlandıramadığım bir YASAK!

Kötü ve kaba siyasetçiye yasak yok, görsel medyada birinin donunu indirecek bayağılıkta bir sunucuya yasak yok, yalan habere yasak yok, yolsuzluk adıyla yumuşatılan hırsıza yasak yok ama doğada var olmaya çalışan masum zararsız bir bitkiye yasak var, öyle mi!? Madem yasakçıyız bari bu kötülük ve çirkinlik temsilcilerini de ülkeden uzaklaştıralım.

‘’Yaratılanı severim yaratandan ötürü’’ sözünü söyleyen Yunus Emre’nin Anadolu’sundan, Yaratanın yarattığı KABAKtan korkan, yasaklayan Anadolu’ya nasıl geldik?

Ya da Nazım’ın dediği gibi

‘’onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,

Akarsuyun

Meyve çağında ağacın,

Serip gelişen hayatın düşmanı…’’

Bir de Vietnam Kabağının düşmanı!

Asıl sorun kabaktan korkmak mı, kadından korkmak mı, bedenlerden korkmak mı?

Kadına yapılmak isteneni görmenin verdiği huzursuzluğu yaşıyorum!?

İçimden önce ‘’Ya hu ne istediniz Allah’ın kabağından’’ demek geldi. Sonra aslında sorunun kabak değil ”istenmeyen kadın bedeni” olduğunu fark ettim.

Tuhaf minareli Esenler camii; insan eliyle çizilip, birkaç eril zihniyetin onayından geçmiş ve oyunu aldığı yaklaşık yüzde %50’si kadın olan toplumun gözüne sokularak, halkın parası ile oracığa dikili vermişti.

1927’den sonra nüfus sayımına dahil edilen, 1935’ten beri seçme ve seçilme hakkı olan bu toplumun kadın bireylerine Esenler Cumhuriyet camii ile ”Burası erkek iktidarının hakim olduğu topraklardır. Siz kadınlar yüksek sesle gülmeyin, hamileyken sokağa çıkmayın, bedeninizi sokaklarda eşiniz izin vermeden dolaştırmayın, mümkünse evden hiç çıkmayın hatta yok olun!” alt mesajı mı, verilmek isteniyor?

‘’Biz eril zihinler; sizler gönüllü olarak yok olmazsanız sizi din baskısıyla yok ederiz’’ mi denilmek isteniyor?

Bu kadar nefret ettiğiniz kadın ve kadına dair her şeyin cennette vaat edilmesi NEDEN?

Sizlere altın tepsilerde Vietnam Kabakları sunulacaktır!… Ve o Kabaklar ki sizlerin zavallı, yetersiz ve ezik egolarınızı yüzlerinize asla vurmayacaktır!..

Ülkemde Vietnam Kabağı olarak bilinen Vietnamese Loofah adındaki lif kabağını yasaklamayı akıl eden kişi ya da kişiler kimdir, necidir, hangi tarihte yasaklanmıştır? Merak edip üstün körü biraz araştırdım. İşin aslı üretip satmanın yasak olup olmadığına dair sağlıklı bir kaynağa ulaşamadım. Ama süs bitkisi olarak evlerde ekimi için tohum satışlarının olduğunu gördüm.

Şu an içimden, bu eril zihniyete eylem için bu kabağı bütün mahalleye sokaklara ekmek geçiyor; belki bu açlığı doyurup sevaba girerim…

Aramızdan kaç kişi bu kabağı kadın bedeni değil de sıradan bir lif olarak görüp balkonunda saksıda yetiştirmeyi düşünür? Kaç kişi kadın memesine benzeyen bir kabaktan rahatsız olmaz? Ya da memeden neden rahatsız olunduğunu anlamaya çalışır?

El alem ne derci, gizli yasakçı zihinlerimiz; Yaratanın yaratırken utanmadığı bu bitkiyi sevgi ile yetiştirip ona hayat veren Tanrı’nın eli olur…

Yaşadığım şehrin başından sonuna, caddelerine, duvarlarına, kaldırımlarına, bütün sokaklarına Vietnam kabağı ekersem; toplum zihninde kadının varlığı, kadının bedeni kabul görecekmiş gibi geliyor.

Bu kabağın olduğu her mahallede  ‘’Dikkat! Bu şehirde kadın vardır, özgürdür, bireydir, değerlidir, kimse onu yargılayamaz, olduğu gibi sevip, kabul eder ve kadınlar bu şehirde oldukları gibi sevilmenin ve sevmenin huzurunu yaşarlar.‘’ tabelası asılmış, duygusuna bürüneceğim…

Eskiden köylerde, sokaklarda kadınlar çocuklarını rahatça emzirirlerdi. Toplum olarak zamanla cinsel obje ve siyasal oyuncak haline getirilen memelerinden artık bebekler acıktığı zaman istediği yerde özgürce emzirelemiyorlar. Anneler kimsenin görmeyeceği yerleri bulmaya çalışırken maalesef pis kokulu tuvaletlerde bebeklerini emzirmeye mahkum oluyorlar. Bu tür engellere sebep olan bir gurup eril zihniyet ise aslan sütünün eksik olmadığı çok lüks lokantalarda istedikleri kadar hatta doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyebiliyorlar…

”Soyunma odası” yazısını ”giyinme odası” olarak yazdıran ve kendini devrimci sayan rektöre rağmen, doğanın bana verdiği güce dayanarak devrim yapmak güzel olmaz mıydı?..

Editör

2 Yorum

Siz de fikrinizi söyleyin!