Biyografi,  Kitaplar

İçimdeki Sait Faik

Kendini Lüzumsuz hissedenlerin kitabı; Lüzumsuz Adam…

Bilenler bilir Sait Faik’in hayatını, karakterini, yazılarını, aşklarını…

 daha fazlası ile

İlgilenenler BURADAN ulaşabilirler, zira

onun hayatını bilmemek hikayelerini

eksik okumak anlamına gelir.

Yazarın geçtiği yolları öğrenmeden kitabı tam

anlamıyla özümseyemeyebilirsiniz.

^^ Ben hikayeciyim diye sizden ayrı şeyler düşünecek değilim. Sizin düşündüklerinizden başka bir şey düşünemem. O halde o adamın hikayesi ne olabilir? Sakın benden büyük vakalar beklemeyin n’olur?

Lüzumsuz Adam, Sait Faik Abasıyanık^^

Hepimiz biraz Sait Faik olmak isteriz… Sokaklarda özgürce dolaşabilmenin, martı yumurtaları toplayabilmenin, mezarlıkta içki içebilmenin hayalini kurmanın adıdır Sait Faik… Onu Caddelerde görenler kim olduğunun, kimliğinin, varlığının farkındalar mıydı?… Bazen bir hayalet bazense hoş sohbet bir yol arkadaşı…

Kimseyi yargılamadan, olduğu gibi, yalnızca gördüğü, göründüğü kadarını anlatması kendinin de yargılanmadan, olduğu gibi, hissettiği gibi toplumda yer bulmak istemesinden mi kaynaklıydı?

O meşhur paltosu, serseri görünümü ile etrafı inceleyen gözlemci bir çift meraklı göz!!!

^^ Ayşe Hanım’ı merak ediyorum Evlendi mi? Nerede şimdi? Hâlâ  yaşıyor mu? Ama seni hiç merak etmiyorum Hüseyin Avni Bey…

Lüzumsuz Adam, Sait Faik Abasıyanık^^

”Yazmasam deli olacaktım” diyen bir öykücünün gözleri, hepimizin üzerinde gezmiş, gezmeye devam ediyor, var olmaya da devam edecek…

Acaba diyorum, toprak aşığı dinsiz papaz ölmeden 3 gün önce ona şu sözleri insanlara duyursun diye mi söylemişti? ”Niye insanlar birbirleriyle bu kadar uğraşırlar…” Papazda tüm Sait Faik severler gibi dünyayı anlayamayanlardan mıydı? Yeryüzünün anlamsız kuraları ne işimize yarıyordu?

Tıpkı Sait Faik gibi hiçbir şeye karşı sorumluluk hissetmeden kaçmak ama bir o kadarda toplumlara karşı sorumluluğunu yerine getirebilmek için yazmak, yazmak, yazmak isterdim. Öyle darmadağınıklığın içinde düzenli bir dünya hayali kurarak…

^^O, dünyaya hayretle bakmaya doğmuştur. Hiçbir şey anlamadan şaşırmaya doğmuştur. Başını alıp yollarda dolaşmaya, insanlar neler yapıyor diye görmeye, görmemeye gelmiştir.

Lüzumsuz Adam, Sait Faik Abasıyanık^^

Biz küçük insancıklar, karıncalar gibi kendi hayat meşgalemizin peşinden koşarken, sıradan hayatlarımızın küçük küçük öykücükler halinde dünyanın her yerinde binlerce insanın evine gireceğini kim tahmin edebilirdi ki? Bu evrene altı üstü karnımızı doyurmaya gelmedik mi? Başka ne beklentimiz var ki hayattan? Belki biraz daha uzun yaşamak, belki biraz daha çok sevilmek, tek lüksümüz olmadı mı?

Bizlerde birer Lüzumsuz Adam sayılmaz mıyız? İçimizdeki en lüzumlular kendilerini lüzumsuz diye adlandırırken biz kendimizi neden bu kadar lüzumlu zannederiz? Sanki biz olmasak kainatın sonu gelecek… Kırgınlıklarımız, kavgalarımız, hırslarımız, savaşlarımız hep kendimizi önemsememizden kaynaklı değil mi?

Bir de öyle, kendi kendine konuşurken, konudan konuya atlayan zihni bana aşırı tanıdık geliyor…

^^Bak biz Üsküdarlı Sevim’den ziyade fıstıkçı kızdan söz açacaktık. Sevimi görünce unuttuk.

Lüzumsuz Adam Sait Faik Abasıyanık^^

Sait Faik’i okurken, kendinizi  NieR: Automata  evreninde ki Yorha Birimleri kahmanları gibi hissediyorsunuz; Zorlu hayat koşulları altında amacınızdan şaşmamak için, hem dünya ile hem duyguları ile savaşan insansı robotlar!

Diğer robotlar gibi olmamamız için gözlerimizi bantlamamız mı gerekiyor? Sait Faik ve onun gibiler gözlerini bantlayamadıkları için dünya ile uyumlanamıyorlar bir türlü…

                                  ^^Sevişmeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar? Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya kandırmaya mı? Nasıl bu kadar birbirinden ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?

Lüzumsuz Adam, Saik Faik Abasıyanık^^

Hayatımı anlatsam roman olur dediğimiz aslında bizden başka kimsenin umurunda olmayan, sıradan, anlamsız, hatta boş beleş, oksijen israfı yaşamlarımız onun zihninde biraz hayal gücü, biraz hayatı anlamlandırmaya çalışan sorular ile harmanlandığı an muhteşem bir öyküye dönüşüveriyor.

 Hiçte lüzumsuz olmayan bu Adamın ‘’Lüzumsuz Adam’’ kitabında eski İstanbul sokaklarında yaşanan küçük ya da küçük olmaya mahkûm edilmiş hayatlarımızı okuyoruz.

Gün geçtikçe robotlaştırıldığımız, duygusuzlaştırıldığımız bugünlerde Sait Faik’i daha da iyi anlamaya başlıyorum… Tımarhane gibi bir ortamda her şey normalmiş gibi davranan insanları hiç bir zaman anlamadım, anlayamayacağım. Gelenek görenek adı altında, kanunlar, kurallar, kaideler sanki birbirlerine işkence yapmak isteyen psikopatların icatları!!! Onları normal görememek biz lüzumsuz adamların başının belası olmaya hep devam edecek.

Ayrıca; Bu saçma anlamsız dünyada bir arada yaşamak adı altında koyduğumuz  kuralların içinde boğulmaya başlayan herkesin içinin derin bir yerlerinde hissederek okuduğu bu kitabı satın alırsanız kitabın telif gelirlerinin Darüşşafaka derneğine bağışlandığını da sizlere hatırlatmak istiyorum.

Eğitimde Fırsat eşitliği adına biraz daha vicdanınızı rahatlatmak isterseniz BURADAN yardımlarınızı ulaştırabilirsiniz…

 

Dilek

Editör

Bir yorum

  • Oktay

    Mezarlıkta içki içen (şarap) Birde Can YÜCEL vardı sanırım. Sanki bir röportajda dinlemiştim Gonca VUSLATERİ de sanki içiyordu orada.

Siz de fikrinizi söyleyin!