Din,  Güncel - Aktüalite,  Kitaplar,  Siyaset,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Hz Muhammed Üfürükçüymüş!

Hadislerde Hz. Muhammed’in birçok hastayı “üfürükle” ve “tükürükle” tedavi ettiği anlatılmaktadır.
Tedavi ettikleri arasında, damadı Hz. Ali de bulunmaktadır.
İşte, ünlü hadis üreticisi Buhari’den bir hadis:

“Hz. Muhammed – Ali nerede?
Sahabe – Gözleri ağrıyor, hasta.
Hz. Muhammed – Bana gelsin!”
Bu konuşmadan sonra Hz. Ali, Muhammed’in yanına gelir.
Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin gözlerine tükürür, tedavi eder.
Hadiste aynen şöyle denilmektedir:
“Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin gözlerine tükürdü ve gözler hemen orada iyileşti. Öylesine ki, gözlerde hiç ağrı bulunmamış gibiydi.”

(Kaynak: Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’t Cihad/102, 143)

Hadislerde üfürükle tedaviye birçok örnek verilir.
İki türlü üfürük tedavisi anlatılır: Tükürüklü üfürük, tükürüksüz üfürük.
Hadislere göre Hz. Muhammed bu yöntemlerle kırıkları, yaraları, kılıç yaralarını bile tedavi ediyordu.
İşte, Buhari’den bir hadis:

“Ekva oğlu Seleme, Hayber’de bacağından vurulur. Hz. Muhammed’e gelir. Hz. Muhammed ‘üç nefes’ eder, yani okuyup ‘üç kez üfürür’. Seleme’nin sorunu, acısı, ağrısı kalmamıştır.”

(Kaynak: Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’t-Meğazi/38)

Hadislerde, “nazar”a, yani göz değmesine karşı da üfürük uygulandığı anlatılıyor.
Yine Buhari’den bir hadis:

“Hz. Muhammed, yüzünde sarılık belirtisi görülen bir kız görür.
Hz. Muhammed şöyle buyurur:
‘Bu kızcağızı okutup üfletin. Çünkü buna nazar değmiştir.’”

(Kaynak: Buhari, e’s-Sahiih, Kitabu’t-Tıbb/35)

Buhari ve Müslim’den bir hadis:

“Peygamber; böcek, akrep, yılan zehirlenmelerinde ve kulak ağrısında tedavi için okuyup üflemeye izin verdi.”

(Kaynak: Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’t-Tıbb/26; Müslim, Kitabu’s-Selam/57-58)

Ünlü hadis üreticileri Buhari ve Müslim’den bir hadis:

Ebu Said ve Peygamber’in arkadaşlarından oluşan bir topluluk, bir yeri ele geçirmek için yola çıkar. Yolda bir kabileyle karşılaşırlar.
Kabile başkanını akrep sokmuştur.
Peygamber’in arkadaşlarına başvurulur. Tedavi için bir şey bilen olup olmadığı sorulur.
Ebu Said Hudri atılıp, başkanı tedavi edebileceğini söyler. Ücret pazarlığından sonra tedaviye girişir. Fatiha suresini okuyup üfler.
Zehirli akrebin soktuğu Başkan kurtulur.
Ücret; bir sürü koyundur.
Ancak Ebu Said ve arkadaşları arasında bir sürü koyunun paylaşılmasında sorun çıkar. Çözüm için konuyu Hz. Muhammed’e götürürler.
Yaşanan olay, tedavi ve alınan ücret ayrıntılarıyla anlatılır.
Bunun üzerine Hz. Muhammed, şu karşılığı verir:
“Bu tedavi ve ücret işinde çok iyi etmişsiniz. Koyunları şimdi paylaştırın ve benim payımı da ayırın…”
(Kaynak: Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’t-Tıbb/39; Müslim, e’s-Sahih, Kitabu’s-Selam/65-66)

Hadis üreticileri Buhari, Müslim ve Ebu Davud’un ortaklaşa anlattığı hadisi okuyalım.

Hz. Muhammed’in eşi Hz. Ayşe anlatıyor.
Peygamberimiz hastaya şunları söyleyerek tedavi ederdi:
“Kimimizin tükürüğüyle yöremizin toprağıdır bu. Allah’ın izniyle hastamız iyileşir bununla.”
Hz. Ayşe, Hz. Muhammed’in başlangıçta “Bismillah” dediğini anlatıp açıklamasını şöyle sürdürür:
“Peygamber, tükürüğünden işaret parmağına bulaştırır ve bu parmağı toprağa sürerdi. Tükürüklü ve topraklı parmağıyla da hastayı sıvazlar, parmağını hastanın hastalıklı yeri üzerinde gezdirirdi.”
Hz. Ayşe anlatmayı sürdürüyor:
“Bizden bir insan, hastalığından yakındığında Peygamber, eliyle hastalıklı yere dokunurdu, elini ağrıyan, acıyan yer üzerinde gezdirip okşardı.”
(Kaynak: Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’t-Tıbb/26; Müslim, Kitabu’s-Selam/57-58)

Değerli Dostlar,

Hz. Muhammed’in tükürüklü ya da tükürüksüz üfürükle tedavi ettiğini anlatan çok sayıda hadis bulunmaktadır.
Bunlardan bir tanesini daha burada paylaşalım:

Temim kabilesinden Salt Oğlu Hârice’nin amcası İlâka yeni Müslüman olmuştur. Müslüman olup Hz. Muhammed’in yanından ayrıldıktan sonra yolu bir kabileye düşer.
Bu kabilede demir zincire vurulup bağlanmış bir deli adam vardır.
Ailesi, İlâkâ ile konuşur:
– Duyduğumuza göre, sizin sahibiniz Hz. Muhammed, Allah’tan yararlı şeyler getirmiş. Sen de onun arkadaşı olduğuna göre, hastamızı sağlığına kavuşturacak bir şey biliyor musun?

İlâka, Fatiha suresini okuyup üfler deliye.
Zincirlerle bağlı deli iyileşir.
İlâka, tedavisinin karşılığında delinin ailesinden yüz koyun alır.
İlâka, Hz. Muhammed’e geldiğinde olayı anlatır. Hz. Muhammed ile aralarında şöyle bir konuşma geçer:
– O deliyi tedavi ederken Fatiha’dan başka bir şey okumadın değil mi?
– Hayır.
– Canım üstüne yemin ederek söylerim ki, sen öyle başkaları gibi bâtıl bir tedavinin karşılığını alıp yemiyorsun; hak olan bir üfürükle tedavinin karşılığını alıp yiyorsun.
(Kaynak: Ebu Davud, Sünene, Kitabu’t-Tıbb/19)

Değerli Dostlar,

İslam peygamberi, Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed’i ücret karşılığı üfürükçülük yapan bir şarlatan gibi gösteren bu hadislere inanabilir misiniz?
Bu hadisler yalnız Hz. Muhammed’e hakaret etmekle kalmıyor, İslam’ın kutsal kitabı Kuran’ın ayetlerini de çiğniyor!
İşte, bu hadisleri uyduranların adlarını bir kez daha, onlara yakışan sıfatlarıyla yazıyorum:
Dolandırıcı Buhari, Madrabaz Müslim, Hilebaz Tirmizi, Palavracı Ebu Davud ve Düzenbaz İmam Gazali.

Değerli Dostlar,

Üniversitelerimizin İlahiyat fakültelerinde “Hadis Anabilim Dalı” diye bir bölüm bulunmaktadır.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde çocuklarımıza hadisleri ders olarak okutan profesörlerin tümüne TEK TEK e-posta göndererek Hadislerin tümünün uydurma olduğunu bildirdim! Bu uydurma hadislerle çocuklarımızın zihinlerini neden iğfal ettiklerini sordum.
Bugüne kadar İlahiyat fakültelerindeki akademisyenlere gönderdiğim e-posta sayısı yüzü çoktan aştı!
Ancak bugüne kadar bir tekinden bile cevap gelmeyişini nasıl açıklayacaksınız?
Hem bizlerin verdiği vergilerle ayda yüksek maaş alıp hem de bizleri hiçe saymalarının ahlâklı bir açıklaması olabilir mi?

Değerli Dostlar,

Hz. Muhammed’i şarlatan bir üfürükçü gibi gösteren hadisleri ders diye anlatan bu sözde profesörlerden, sözde akademisyenlerden çocuklarımızı tez zamanda kurtarmamız gerekmiyor mu?
Peki, neyi bekliyoruz?

Yılmaz Dikbaş

Siz de fikrinizi söyleyin!