Biyografi,  Edebiyat,  Kitaplar,  Toplum

Hayrettin Geçkin Şiirleri ve Librah – Ömer Yerlikaya

Efendim bugün Maksim Gorki’den söz edelim. 1868 – 1936 Rus yazar, sosyalist gerçekçi yazımın öncüsü, politik bir eylemci. Gorki, nakliyecilik yapan babasını 5 yaşındayken kaybeder ve annesi yeniden evlenince doğum yeri olan Nijni Novgorod’a döner. 11 yaşında tamamen öksüz kalır, anneannesi ve büyük babası tarafından büyütülür. Masalları ile büyüdüğü anneannesinin, üzerinde büyük etkisi vardır. Gorki yalnızca birkaç ay okula gidebilmiştir. 8 yaşında çalışmaya başlar, bu sayede Rus işçi sınıfının yaşamını yakından tanır. Bir gemide bulaşıkçılık yaparken okuma merakı sarar. İlk gençlik yıllarını Kazan’da geçiren Gorki, sokak kavgalarında başı sık sık belaya girer. Aralık 1887’de intihar girişiminde bulunur. Sonraki 5 yıl boyunca değişik işlerde çalışarak, daha sonra yazılarında kullanacağı pek çok izlenimi edindiği büyük Rusya turuna çıkar. Bu gezi Gorki’nin eserlerinde görülen güçlü betimlemeler ne kadar keskin bir gözlemci olduğunun kanıtıdır. Sovyetler birliğinin yücelttiği sosyalist aydındır. Kahramanlarının tasviri abartılı derecede, Yaşar Kemalin mekân tasviri gibidir. İğne batırılsa kan damlayacak kadar gerçekçi bir yazardır. Diğer bütün yazarlar romanlarında natüralist ve realist sanat anlayışı içinde toplumun değişik katmanlarının temsilcilerini bu dönem romanlara kahraman yaptılar. Ancak, unutulan ya da yeterince önem verilmeyen bir insan tipi vardı ki o da, yükselen kapitalizm koşullarında toplumsal konumu belirginleşen işçi sınıfının ve onunla birlikte toplumun tüm emekçi katmanlarının temsilcileriydi. Onların seslerini duyurmak görevi de Gorki’nin olacaktı. Gorki, “emekçilerin sanatı olur mu?” diye haykıranlara inat, ömrü boyunca bu sanat anlayışının insanlığın en yüce ideallerini kucaklamaya aday tek sanat anlayışı olduğunu savunmuştur.

Romanları Rus edebiyatında hep tartışma konusu olsa da, yaşadığı çağın en önemli yazarlarındandır. Gorki, yağmurun yağışını öyle bir betimler ki okurken ıslanırsınız. Bir dönem yazarı olarak adlandırılsa bile eserleri yazarken içinde bulunduğu zamandan daha çok şey ifade eden, çağlar ötesi olarak nitelenebilecek bir edebiyat üstadıdır Gorki. Başyapıtı Ana dünya ülkelerinde onlarca kez baskıya girmiş, dünyanın en çok okunan romanlarından biridir. Okumadıysanız, kendiniz için üzülün!

Sevgili Okurlar Serhad Artvin Gazetemizin bu haftaki konuğu Hayrettin Geçkin 1956 yılında Artvin Şavşat ta dünyaya geldi. Öğretmen emeklisi. Yüze yakın edebiyat ve sanat dergisinde yazı ve şiirleri yayınlandı. Üç yıl Kocaeli Üniversitesi’nde şiir dersleri verdi. Editörlük, yazarlık ve yayın kurulu üyeliği, jüri üyeliği yaptı. Yurt içi ve yurt dışı pek çok antolojide yer aldı. Pek çok ödülü bulunan ve çeşitli dergilerde denemeler yazan Geçkin TYS üyesi ve Çanakkale temsilcisidir. Dokuz şiir kitabı ve bir öykü kitabı vardır. Hayrettin Geçkin’in dört şiir kitabını ve Lirbah isimli öykü kitabını okudum. İsterseniz önce Lirbahtan söz edelim. Yazar Lirbah için şunları söylüyor; “Ne anlama geldiğini bilmiyorum aslında, uydurduğum bir şey olmalı! Lirik bir ses, bilge bir yüz ve masallardan çıkıp gelen bir kız anlamına gelen eski bir zaman lekesi gibi bir şey” diyor. Efendim Hayrettin Geçkin çok önemli sanat ve bir edebiyat insanı. Şiirde ve yazın konusunda çağa ayak uyduran çağdaş bir bilge. Öykü tekniği inanılmaz güzellikte; çok farklı, güçlü kavramlarla birey üzerinden düş dünyası ve gerçek yaşam realitesini birlikte harmanlıyor. Geleneksel öykü anlatının çok ötesinde ve kurgu çok zekice, çoklu ve üs kurgu hamleleri, post modern çizgide… İnsanı sarsan, yıpratılmış sözcüklerden uzak duran, bir yeni sözcük sağanağı için de müthiş betimleme tekniği, öykü tekniğiyle birleşince okura sadece şaşırmak kalıyor.

Hayrettin Geçkin çok önemli bir şair, şiirlerine bir düş dünyası kuruyor; yüreklere, tutkuya, güzelliklere, sevgiliye ve insana sesleniyor. Bu öyle bir düş dünyası ki bir şiirin bile ulaşamayacağı, sevgilinin saçlarında yıldız yetiştireceği, şiirlerden küpeler yapacağı bir dünya. Şiirlerinde güçlü kurgusal zenginlikler, üst dil çağrışımı, beklenmedik bir his, bir tını, bir duygu, bir sesleniş var. Bu çok farklı bir sesleniş; sanki farklı birisi, farklı bir sesle, farklı bir düş dünyasından uzanıp bilinmedik, gizemli bir tınıyla sesleniyor. Şiirleri bir ırmağın uğultusu gibi akıyor.

Hayrettin Geçkin şiirlerinde Türkçenin vokal özelliğini en iyi kullanan şairlerden birisi. Tanıtımını yaptığım şair ve yazarların için de en seçkinlerinden; çok zeki ve kültür birikimi bir dağ gibi arkasında, Türkçeyi kullanma becerisiyle adeta parmak ısırttırıyor. Hem şiirde hem öyküde bir kurgu ustası, akış ve bütünlüğü, yalınlığı, şiir ve yazın tekniğinde bir sonraki aşamaya uzanan bir üstat. Dağlara Çıkan Piyano isimli şiiri inanılmaz güzellikte. Dostluğundan onur duyduğum Mümtaz Temiz hocam, Hayrettin Geçkin’i yazmam konusunda ki haklılığını şimdi daha iyi görüyorum. Yazımı üstadın sıradan bir şiiriyle bitirelim istedim. Serhad Artvin Gazetesi olarak Hayrettin Geçkin’e başarılar ve mutluluklar diliyoruz.

“ÜÇLÜ

Bir kıyının ucunda bulduk rüzgârıKesik kesikti deniz
Üçümüz oturduk günbatımına karşı
Eylül, yalnızlık ve ben
Gitmekten açtım sözü
Hazır rüzgârı bulmuşken
Bu kıyılar bilir bizi
Akşamda katıldı bize
Asıktı ayın yüzü
Biz yolu düşündük
Deniz dövündü durdu
Neyi okuyabilirim şimdi
Az önce bitti kitap”

Sevgiyle kalın.

Ömer Yerlikaya

Bir yorum

Siz de fikrinizi söyleyin!