Güncel - Aktüalite,  Sosyoloji,  Tarih,  Toplum

Yetimlerin Umudundan Dünya Çocuklarına Uzanan 23 Nisan Hikayesi

23 Nisan, Türklerin çocuk bayramıdır. Hatta uzun bir süre sadece Türk çocuklarının bayramı değil, dünya çocuklarının da önemli bir günü haline gelmiştir. Bugün ben sizlere yetimlerin umudu olarak başlayan ve dünya çocuklarına uzanan 23 Nisan hikayesini anlatmak istiyorum.

23 Nisan 1920, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günüdür. TBMM de Türk milletinin sahip olduğu değerleriyle bağımsız yaşama iradesinin birleştiği kurum.

Meclisin birinci açılış yıldönümü olan, 23 Nisan 1921’de, “23 Nisan günü”, Meclisin “Milli Bayramı” olarak kabul edilmiştir. İlk kutlama 23 Nisan 1922’de yapılmıştır. O gün Meclisin önünde askerî geçit töreni yapılmış ve Himaye-i Etfal Cemiyetinin önünde toplanan öğrenciler de bu törene katılmıştır. Tabi o günlerde düşman henüz yurttan kovulmamış, halk çok büyük acılar yaşamıştır. Bu yüzden halk çektiği ıstırabın ve kurtuluş ümidinin heyecanıyla Türk askerini ve çocukları coşkuyla alkışlamıştır. Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) oluşan bu heyecanlı tabloyu yetim çocuklar için fırsat olarak görmüştür. Atatürk’ün desteğini de alarak bir yıl sonraki kutlamada bu çocuklara bu günü yardım toplamak için değerlendirecektir. Çünkü yıllarca süren savaşlar geride evsiz, yurtsuz, öksüz, yetim ve bakıma muhtaç binlerce çocuğu bırakmıştır ve Himaye-i Etfal Cemiyeti, özellikle bu çocuklara yardım için kurulmuştur. 23 Nisan 1923 tarihli Himaye-i Etfal Pulları çıkarılmıştır. 1923’teki milli bayram vatanın düşman işgalinden kurtarılmasının da coşkusuyla, neredeyse tüm Ankaralıların meclisin önüne gelmesiyle kutlanmıştır. Yine askerî geçit töreninde askerler ve çocuklar, coşkuyla alkışlanır. O yıl bu bayram, İstanbul’da da öğrencilerin katılımıyla ve coşkuyla kutlanır.

Böylelikle milli bayram olarak kutlanan ilk 23 Nisanlar, çocukların da törenlere katılması ve yetim çocuklar için yardım toplanmasıyla yetimlerin umudu olarak başlamıştır. O dönemdeki çocukların durumunu anlayabilmek için o yıllardaki çocuklara bir göz atalım: On yıla yakın savaşın içinde olan Anadolu, adeta yetimler yurdudur. Balkan Savaşları… Birinci Dünya Savaşı… Hastalıklar… Açlık… Rumeli’yi, Kafkasya’yı terk edenler… Nice ana babalar çocuklarını kaybetmiştir, nice yavrular da ana babasını. Balkan Savaşlarında sadece Bulgaristan’da 26.523 aileye mensup 71.505 yetim kaldığı belirtilmiştir.[1] Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Osmanlıyla savaş halinde olan İngiliz, Fransız ve İtalyanlar ülkeyi terk etmişler, geride içlerinde yetim yurtları da olan okulları ve yetimleri sahipsiz bırakmışlardır. Terkedilen bu binalar Darüleytam (yetimler yurdu) olarak kullanılmış, kısa zamanda yetmişe yakın darüleytamlarda toplanan yetim sayısı 20.000’e ulaşmıştır.[2] Darüleytamların yetersiz kalmasıyla yetimlerden bir kısmı akrabalarının yanına gönderilmiş, bir kısmı ise ailelere evlatlık olarak verilmiştir.[3]

1917’de halk, akın akın doğudan batıya yollara düşmüştür. 3. Ordu Komutanlığı Sıhhiye Müfettişi Tevfik Sağlam, 14 Şubat 1917’ye kadar, 3. Ordu muhacirin istasyonlarında, 328.051 muhacirin muayene edildiğini, 9 ay içinde 16.416 çocuğun toplanıp giydirildiğini, yedirildiğini, hasta olanlarına bakıldığını, bunlardan 1.527’sinin hayatını kaybettiğini ve Nisan 1918 sonunda 5403 çocuk kaldığını rapor etmiştir.[4] Bu rakamlar sadece Tevfik Sağlam’ın verdiği rakamlardır. Kazım Karabekir Paşa, doğuda altı bine yakın yetimin barınması, beslenmesi ve eğitimiyle ilgilenmiş, bir kısmının evlatlık verilmesini sağlamış, büyük bir kısmını da meslek sahibi yapmıştır.[5] Aslında 1920’lerin başlarında yetimlerin sayısı yüzbinleri bulmuştur.

Ne var ki, Mondros Mütarekesi ile ülkeyi terk edenler geri dönmüş, binalar boşaltılmış ve maddi imkânsızlıklar yüzünden bu yurtlar kapatılarak yetimlerin bir kısmı İstanbul’a gönderilmiş, salgın hastalıklar bu çocukları perişan etmiştir. Darüleytamların birinde sekiz yüzden fazla çocuğun trahomlu olması sebebiyle bu yurt hastaneye dönüştürülmüştür.[6] İstanbul işgal edilip Meclisi Mebusan kapatılınca, Anadolu yetimleri artık Ankara’nın himayesine alınmıştır. Ancak anasız, babasız, yersiz ve yurtsuz kalan bu çocuklar için elde avuçta bir şey yoktur. 1922’de tespit edilebilen yetim sayısı, seksen altı bindir[7] ve bu yetimlerin derdine yardımsever halk, şehit eşleri ve yardım cemiyetleri koşmuştur.

1924’te kutlanan 23 Nisan’da Himaye-i Etfal rozetlerinin çocuklar tarafından satılması, çocukları daha da ön plana çıkarmıştır. 1924 ve 1925 teki gazetelerde 23 Nisan’ın “Himaye-i Etfal” ve “Çocuk günü” olduğu yazılarak çocuklara yardım çağrısında bulunulmuştur. Bu süreçteki 23 Nisanlar Himaye-i Etfal ile özdeşleştirilmiştir. Çünkü 23 Nisan denilince hemen herkesin aklına şehit çocukları gelmiştir. Yine İstanbul’da yapılan etkinliklerle eğelenen çocuklar, Himaye-i Etfal yararına rozet dağıtmışlar ve cemiyete önemli miktarda yardım toplamışlardır.[8]

23 Nisan, 1926’da artık Milli Hâkimiyet Bayramı’nın yanında “Çocuk Bayramı” olarak da anılmaya başlanmıştır. 1927 yılına gelindiğinde, artık herkes tarafından “Çocuk Bayramı” olarak görülmüş ve İlk kapsamlı çocuk bayramı kutlamaları da o yıl yapılmıştır. Çünkü artık çocuk sorunu sadece yetim çocukları değil tüm çocukları içine alacak şekilde genişlemiştir. Doğan çocukların yarısından fazlası ölmektedir. Himaye-i Etfal Cemiyeti 23 Nisan 1927 de aldığı bir kararla 23 Nisan’ı Çocuk Bayramı ilan etmiştir. Atatürk’ün himayelerinde gerçekleştirilen bu bayramda, bir taraftan kamuoyunda farkındalık yaratma ve kaynak oluşturma gayesi güdülürken diğer taraftan da çocuklara neşeli dakikalar yaşatma hedeflenmiştir. Atatürk arabalarından birini çocuklara tahsis etmiş ve Cumhurbaşkanlığı Bandosunun Çocuk Sarayı’nda konser vermesini sağlamıştır. O yıl Himaye-i Etfal’in düzenlediği programlara sekiz bin civarında öğrenci katılmıştır. Atatürk, Himaye-i Etfal balosuna katılmış ve bu baloda tam olarak 10 bin lira yardım toplanmıştır. Gazetelerde şehitlerle gazilerin evlatları ve bütün himayeye muhtaç çocuklar için yardım istemiştir.

1928’de 23 Nisan artık sadece Ankara ve İstanbul’da değil Adana, Kütahya, Uşak gibi memleketin her tarafında kutlanmış, kimsesiz ve fakir çocuklara eşya dağıtılmıştır.[9] Cumhuriyet gazetesinde “23 Nisan Bayramı” başlığında “Bugün Büyük Millet Meclisi’nin Açıldığı Günün Yıl Dönümü ve Yetim ve Öksüz Yavruların Bayramıdır” yazılmıştır.[10]

1929’a gelindiğinde 23 Nisan, “Çocuk Haftası” olarak ilan edilmiş, okullar tatil edilerek tüm öğrencilerin bu kutlamalara katılması amaçlamıştır. Kutlamaları Himaye-i Etfal Cemiyeti ve Türk Ocakları organize etmiştir. Bu kutlamalarda annelere anne sütünün öneminin anlatılması, çocuk bakımı eğitimlerinin verilmesi, konferanslar, tiyatrolar, eğlenceler, hediyeler planlanmış, bunların yanında çocukların hamal olarak kullanılmaması, dilenci çocuklara sahip çıkılması, dayağın yasaklanması gibi çocuk sorunlarına dikkat çekilmiştir. Yine Himaye-i Etfal’in yaptığı çalışmalar ön plana çıkarılmış ve birçok gazete haberinde, “Çocuk Haftasında” Himaye-i Etfal’e yardım edilmesi çağrısında bulunulmuştur.

Himaye-i Etfal Cemiyeti her ne kadar sivil toplum örgütü olsa da üyelerinin çoğunu milletvekilleri oluşturmuştur.[11] Bu da 23 Nisan kutlamalarının organize olmasında etkili olmuştur. 23 Nisan, milli egemenliğin sembolüdür. Ancak bu egemenliğin devamı çocuklarla sağlanacaktır. Çünkü milli egemenlik onlara emanet edilecektir. Çocuksuz milli egemenliğin ne kadar ömrü olurdu ki! 1929’da Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin şube sayısı 400’e ulaşmış ve son dört senede 257.361 çocuğa yardım edilmiştir.

Böylece 1922 yılında başlayan bu süreçte, 23 Nisan, resmi olarak çocuk bayramı değilse de fiili olarak yetim çocuklar için bir umut olarak başlamış ve 1929’da “Çocuk Bayramı”na dönüşmüştü. Samsun, Sivas, Mersin, Adapazarı, Bursa, Edirne ve Kütahya gibi illerde de kutlanmıştır.[12]

1933’te Atatürk makamında çocukları kabul etmiş, kutlamalar stad gösterileriyle devam etmiştir. 1935’te 23 Nisan Milli Hakimiyet Bayramı olarak yasalaşmış, ancak önceden olduğu gibi çocuk bayramı olarak kutlanmaya devam etmiştir.[13]

70’li yıllara gelindiğinde 23 Nisanlar Türk Milleti’nin en büyük milli değeri olmuştur. Özellikle fakir çocukların flüt, mandolin gibi müzik aletlerini çalabildiği ve bunları geçit törenlerinde ailelerine ve halka sergileyebildiği, bu çocuklara başarı duygusunu yaşatan günlerdir. 1975’ten itibaren TRT bu kutlamalara katılmış ve çocuk programlarını hafta boyunca yayınlamıştır. 1978’de Meclis’te düzenlenen törenlere üye sayısı kadar çocuk katılması kararlaştırılmıştır. Bu uygulama 1979’da Ankara’da, İlkokul temsilcilerinin katılımları ile başlatılmıştır. 1980’de bütün illerden gelen çocuklarla “Ulusal Çocuk Parlamentosu” oluşturulmuştur. Aynı yıl TRT komşu ülkelerden çocukları da törenlere davet etmiş ve ilk kez bu bayram uluslararası düzeyde kutlanmıştır. TRT’nin bu uygulamaları, genişleyerek devam etmiş nihayetinde 23 Nisan, dünya çocuklarına ulaşarak Uluslararası Çocuk Bayramı olarak kabul görmüştür. 1981’de 23 Nisan Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun ile “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak kabul edilmiştir. 1985’teki şenliklere her kıtadan, otuz dört ülkeden, her dinden, her dilden ve her renkten çocuklar katılmıştır. Ankara’da bir araya gelen bu çocuklar tek yürek olup dünya barışını simgelemiştir.[14]

Atatürk, bir çocuğun eğitimle, bilim ve insanlık tarihinden aldığı ilhamla kendisini geliştirerek, ülkesini ve hatta dünyayı etkileyebileceğini yaşayarak ispat etmiş bir yetimdir. Onurlu ve mutlu bir yaşam için sadece istiklalin değil, istikbalin de kazanılması gereğinin farkındadır ve gördüğü kıvılcımları alevlere dönüştürebileceğinden emindir. Hayatının her döneminde çocuklar vardır. Sadece kendi yuvası, evlatlık aldığı öksüz, yetim veya hasta olan sekiz çocuğa yuva olmuştur. Diğer yandan Türk Milleti’nin öncelikle hiçbir menfaat beklemeyen o küçük yüreklere vicdan borcu vardır. Onların barınması, beslenmesi, hastalıklarının iyileştirilmesi, eğitilerek geleceğe hazırlanması gereklidir. Atatürk’ün ve Meclis’in desteğiyle, Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin öncülüğünde coşkuyla kutlanan 23 Nisan’lar, aslında ulvi bir amaca hizmet etmiştir. Yetimlerin umudu olarak başlamış, yıllar içinde dünya çocuklarına uzanan barış eli olmuştur.

23 Nisan, sahip olduğumuz milli egemenliğimizin değerini anladığımız, şehitlerimizin yetimlerine olan vicdan borcumuzu hatırladığımız, ülkemiz ve dünya barışı için her türlü ayrımcılık, kin ve nefretle tanışmamış olan çocuklarımızla kutlayacağımız ve onların sorunlarını gerçekçi olarak ele aldığımız gün olmalıdır. Çünkü 23 Nisan, Türk milletinin sahip olduğu değerlerin yansıması, bozkırda açan çiçeklerin ormana dönüşümüdür. Egemenliğimizi bize kazandıran, başta Atatürk olmak üzere tüm atalarımızı rahmetle, saygıyla, sevgiyle, özlemle, onurla ve gururla anıyorum.

Kaynaklar:

[1] Salih Özkan, Türkiye’de Darüleytamların Gelişimi ve Niğde Darüleytamı, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı 19, 2006, s. 215.

[2] Salih Özkan, Türkiye’de Darüleytamların Gelişimi…, s. 216.

[3] Yasemin Okur, Darüleytamlar, OMÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun, 1996, s. 21.

[4] Ahmet Başustaoğlu, Bir Nefes Sıhhat, Tevfik Sağlam’ın Yaşamı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2016, s. 334-335.

[5] Bayram Ali Sivaz, Mustafa Yıldız, Murat Tekin, Milli Mücadele Dönemi Doğu Cephesi’nde Kurulan Eğitim Kurumlarında Uygulanan Beden Eğitim ve Spor Faaliyetleri Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, The Journal of International Social Research, Volume 2 / 8 Summer 2009, s. 447.

[6] A. Rıza Erkan, Gönül Erkan, Darüleytamlar, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, Ocak 1987, s. 63.

[7] Bolu milletvekili ve Himaye-i Etfal Cemiyeti Kurucusu Dr. Fuad Umay’ın verdiği bilgi, bakınız: https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d01/c018/tbmm01018019.pdf

[8] Mücahit Özçelik, 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın Ortaya Çıkışı ve 1922-1929 Yılları Arasında 23 Nisan Kutlamaları, Akademik Bakış, Cilt 5, Sayı 9, Kış 2011, s. 265-270.

[9] Mücahit Özçelik, 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın…, s. 270-276.

[10]Mehmet Ö. Alkan, En Doğru Bildiğimizden Kuşkulanmak-5, 23 Nisan’ın Gayri Resmî Tarihi, Toplumsal Tarih, 208, Nisan 2011, s. 56.

[11] Sarıkaya, Makbule. “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Bir Sosyal Hizmet Kurumu: Türkiye Himaye-İ Etfal Cemiyeti.” Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi 14.34 (2007): 321-338.

[12] Mücahit Özçelik, 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın…, s. 276-284.

[13] Aslında 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılınca “1 Kasım”, “Millî Hakimiyet Bayramı” olarak kabul edilmiştir. 1 Kasım, “Hakimiyet-i Milliye Bayramı” olmasına rağmen 1922’den itibaren Meclisin açılış tarihi olan 23 Nisan, Millî Hakimiyet Bayramı olarak kutlanmış ve zamanla 1 Kasım tarihi unutulmuştur.

[14]Veysi Akın, 23 Nisan Millî Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı’nın Tarihçesi, PAÜ. Eğitim Fak. Derg. 1997. Sayı:3, s. 92-94.

Siz de fikrinizi söyleyin!