Deneme,  Din,  Düşünceler Tarihi,  Edebiyat,  Felsefe,  Güncel - Aktüalite,  Kategorisiz,  Mitoloji,  Psikoloji,  Şiir,  Siyaset,  Sosyoloji,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Yedi Alamet

1. ALAMET: Varoluş

Babil yıkıldı; ölüm doğum sancısında

İnliyor hummalar içinde

Ve biliyor dans edeceğini zamanı gelince

Babil yıkıldı; cehennemden bir kıvılcım

Çaldım altın tapınağına ruhumun

Sürgününde alacakaranlığın şimdi

Babil yıkıldı; bakir vahşi bir orman

İçinde bir hazine gizli, bir levh-i mahfuz

Aranıp aranıp bulunamayan

Babil yıkıldı; bir hale göründü gözüme

Büyüdü, tüm evreni sardı

sonra bir med-cezir, beynimi dalgalandıran

Babil yıkıldı; kanımı yaladı bir yılan

Bin kuştan bir telek düştü

Saplandı bir yalanın tam bağrına

Babil yıkıldı; erguvan bir akşam

Gökkuşağı için şiir yazıyor elim

Çarpık ve titrek harflerle

Babil yıkıldı; dilim yine bir yalanı söyledi

Bir küfrü yaşadı, bir utancı

Bir gamsız Fatiha, bir niyetsiz Âmin

Babil yıkıldı; sözleri bir tılsım, gökyüzünde

Bir resim çizen bir cambaz

Ayakları boşluğun içine kaydı

01.06.2009, Mersin

2. ALAMET: Öfke

Şimdi ben de bir KKK üyesiyim

Gel zencileri birlikte öldürelim

Hunharca katledelim pislikleri

Bu iğrenç dünyayı bana anlatamazsın

Gel bir atom bombası daha atalım

Nagazaki’ye, oraya, buraya

Tanklar yürütelim, ilkeler koyalım

Ve ossuralım bütün çiçeklerin üzerine

Bu kokuşmuş dünyayı bana anlatamazsın

Gel bir kabine kuralım ülkede

Yolsuzluk yapalım aldatalım herkesi

Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyelim

Bana bu dünyayı anlatamazsın

Yalanlar söyleyelim birbirimize

Hiç sebepsiz yere kavgalar edelim

Yok yere birbirimizi kıralım incitelim

Bana bu kahpe dünyayı anlatamazsın

Gel, aydınlatalım bütün insanları

Güzel hayalleri onlara sunalım

Umut verelim, gülümsetelim

Özgürlük, eşitlik, vatan diyelim

Bana bu yalan dünyayı anlatamazsın

Gel, kansere karşı ilaç bulalım

Her savaşa zeytin dalını biz uzatalım

Bütün kötülüklere bir son verelim

Bana bu dünyayı anlatamazsın

2009

3.ALAMET: Sevgi

Yarasanın içgüdüsü mağaradır. İşte o benim.

Ve inzivai kelebekler, kaosun sonsuzluğuyla soluksuzluğun kaosunda görür beni.

Ve ilk kuşkular bakiredir. İskeleye vuran bir ilk dalga değilim.
Söz hakkını yitirmiş bir ritimim sadece.

Yani ötekinin sakıncası, sakıncanın ötekisiyim.

Taammüden duyarsız bir besmeleyim, hüzzam makamında.

Yani vecdin çirkefliği, çirkefliğin vecdi.

Havaya karışır benliğim. Uykudaki hayaletleri uyandırır.

Trajik bir anormallik. Hükümsüz bir trajedi.

Kurbanlarım, size salâvatlarımı da getirdim-ki son kurban, işte o benim.
Bu bir abdal çığlığıdır. İşte kefaretimin maskesi de düştü.
Şimdi itirafların kâbuslarındayım ve ihanetlerin gölgesinde.

Algısal, kişisel, anakronik bir amnezi.
Saatimin tiktakları. An’ın mucizesi, onca emeğin helakidir.
Çünkü o benim.

Yalanlar içinde dolanan bilinçte doğaüstü, gerçekdışına firar etti.
Firari bir toz zerresiyim.
İşte o benim.

Cehennem köpeklerini gayya kuyusundan çıkardım ve üzerinize saldım. Kâh mümin, kâh tiksinti…
İşte o benim.

Bakın yeryüzünde karnaval var.
Zulmün, ahlakın, bayağılığın karnavalı.
Yapaylık, maskaralık. İşte ben de oradaydım.

Gökyüzünde turuncu, bir cüce yıldız.
İşte o benim.

Sıkıntı. İşte erozyon, seller, yangınlar.
Yani yalın bir cinnet hali.
Orada da bütün felaketler bendim.

Basit bir komplo teorisidir sevgi. Ve batıl bir inançtır.
Tek ayak basmadığım evren, işte orasıdır.

04.06.2009, 02.35, Mersin

4. ALAMET: Çığlık

söylenemeyen bir söz… dört vuruşluk bir sus işareti. sessizliği dinle.
yok, oluşun sırrını çöz. içinde ne mucizeler saklı, ne efsaneler.
meleklerin ellerinden tut. bütün hüzünleri meleklere sor. anla.

perdeleri çek. yalnızlığı özgür bırak.
dışarıda yorgun ve hasta bir dünya var.
kalbine sapla kör bir bıçak.

ve bırak aksın bütün iltihap. bütün hikâye.

geciken yağmurları bulutlara sor. ve vedaya hazırlan güllere.
solan her yaprak için bir damla gözyaşı. ağla(ma).
her kabus gerçektir buna inan.
hiçbir gerçeğe inanma.

10.01.2010, 01.00, Mersin

5. ALAMET: Yalnızlık

Sunaklara yatırdım ölümü
intiharlara layık bir hazinem var,yasımı tut
lütfen beni inkar et
karalılığın bu nevrotik saltanatında
meçhul ve deli bir sefalet
ütopyasından yoksun bir ihtilalciyim
ihtişam saatlerimi hayal et.
Kangrenler benim olsun, boşver
hücreler benim, kan ve kurtçuk
işkence,salya.
Kulak, göz, dil, ten ve et ne anlatsın
yürek ne anlatsın
neden ve nasıl
anlamamaya gayret et. Bana nostaljiden bahsetme
boşver, unut gitsin
ve kelimeler yazgın olmasın, ilaçlar zırh
lirik bir esrar işte şu ezgi
ağlamaya apayrı bir mitos gerek.

İhlal edilmiş bir yaşam anlat bana
tuhaf olsun, gerçek olsun, tabu olsun
çelik tasmalı köpekleri anlat bana
dantelli külot giyen orospuları
kavurucu çöl iklimlerini, kertenkeleleri

          semada yükselen turnaya bir uzak gurbet gerek

         hipnoz edilmiş bir kuklayım

         delilim suçlayan her bir bakış

         boş ver

         sandalın yolculuğu deryada harap gerek

                                             16.06.2009, 06.25, Mersin

6. ALAMET: Firar

Sembolik idam hükümleri

ve unutulan insaf

tükürülen söz

ve ruhumuza bulaşan zehir

ve devasa korkular

ve mütemadi bir kan arzusu

tahammülsüz hassasiyetlerin çılgımlığı

sinsice avuçlarını sıvazlıyor zaman

kelimelerin yönlendirdiği yazgımız

bütün imalar önemini yitirir

evrimsel döngü:

ayrılık

ve yalnızlık

yalınayak

ve sersem

ve titrek

soyutluklar içinde dolaştığımız ıslak sokaklar

cayır cayır yanar umarsız güneş

sorgusuz

sualsiz

anlamsız

sessiz sedasız bir infılak yaklaşıyor

suskunluğum

küskünlüğüm

velhasıl

nasıl bir esrar var

dökülen yapraklar

titreyen gökler

çocukluğum…

bekle beni

rüzgarın ürperdiği vakit geleceğim.

19.10.2009, 15.00, Mersin

7. ALAMET: Siyah

Bu işte bir yanlışlık

var dedi çocuk

şimdi bahar olması gerekiyordu

dalgın kavakların göğe uzanan başları

ne diye kaçışır kendi köklerinden

bir mevsim

hangi didik didik sorgulara suspus edilir

ve şimdi

nasıl bir alacakaranlık kuytuda

gizleniyordur, kimbilir

kayıp bir zamanın öncesi

ve sonrası olmaz, dedi şair

boş bir kitap gibidir

anlar…resimler…yüzler…

bohçaya doldurulur kırık oyuncaklar

ve gölgeler arasında saklanır

bir firarın ayak sesleri, çünkü

herkese kendi korkularını anımsatır

yani geçmiş ve gelecek

asık üzlü iki kankardeştir

uzanırsın…

hiç usanmaz

gelir konar o karasinek

yeniden kovulacağını bilerek

işte bu yüzden

her son’dan sonra

yeni bir başlangıç gerek

28.05.2010,08.00, Mersin

Onur Öztanrıverdi

Siz de fikrinizi söyleyin!