Deneme,  Kategorisiz,  Sosyoloji,  Toplum

Yalnız Kalpler Daha Çabuk Ölür

Ey insanlık, bir bakıyorum hayatımı alttan yukarı pompalıyorsun, zirveye çıkarıyorsun ve el kaldırmış, “Ben buradayım!” diyecek anda, tepesi üstü yere bırakıyorsun. Bir bakıyorum, zindanlara gömüyorsun, ne kadar kâbus varsa üstüme örtüyorsun. Verdiğin acısı bol, soğuk ve itici dertlerle sürekli üşüyorum. Ey insanlık, ne yaptım ben sana!?

Ardımda ağlayan insan seli bıraktım sanıyordum, oysa damlayan tek yaş benim gözümden akanlarmış. Yağmur gibi ektiğim sevgi tohumları yeşermiş sanıyordum, yanılmışım; kurumuş, hem de tarlasında kurumuş. Bıçaksırtı gibi hayatın içinde yürürken, deli fişek gibi yürüdüğüm hayatın yollarını daha önceden yaptığımı düşünüyordum.

Yıkılmaz gördüğüm bir neslin sahibiydim. Aile ağacıydım. Anaçtım, babaçtım ama hepsinden önemlisi bir yüce dağ gibiydim; herkes bana sırtını dayadı, herkese sıcak nefes oldum. Şimdi eridim, tükendim; soluk verir diye bol ümitle beklediğim insanlar da tükenmiş.

Oysa, herkesin gözgünde yalnız kalpler durağıydım. Herkesin sabahı bendim. İlk selamı alan da, ilk merhaba diyen de bendim. Kelimeleri sıraya dizen, dertleri disipline eden de bendim. Ben öyle bir belaydım ki; hiçbir güç alt edemez, hiçbir dert yenemezdi beni. Küçük bir sert bakış yokluğuma dalalet oluyor; basit bir itici söz mahvediyor beni. Hatta öyle bir beladayım ki; kötü söz duymak bile kısmet değilmiş; yoklukta bile yokmuş gibi yaşıyorum. Şimdi kimse bana durak olmuyor.

Ömrüm boyunca iyilik merkezleri inşa ettim. Yanılmaz hislerim iyi insan olmamın iyilik yapmakla mümkün olduğunu söyledi. İyilik ürettim, iyilik pazarladım. Bir dünya yarattım, hiçbir kötüye izin vermeden. Şimdi, iyilikten çoğalan kötülüklerin hışmındayım. Böyle giderse, kötülük ipinde idam edilirim. Bu muydu “adam asmaca” oyunu? Maalesef, neslimi çalmışlar, geç fark ettim.

Vasiyetim yok. Hayatımın vasiyet edecek değeri de yok. Genç miyim, yaşlı mıyım, dinç miyim bir önemi de yok. İnsan kaybettikten sonra, aslan olsam ne yazar, ceylan olsam ne yazar! İnsan; kaybedilmeye mecbur, kaybedilmeye mahkûm, kaybedilmeye layık olmuş… Ben insan olamadım, ben sadece tohumdum; toprağa attılar, yeşerdim, büyüdüm, meyve verdim, ölüyorum. Ben aslında hiç yoktum; hiç olmamıştım, hiç de olmayacağım. Aslında sizler de yoksunuz. Ah bunu bir bilseydiniz…

Siz de fikrinizi söyleyin!