Şiir

Vatan Denen, Garibinde…

Aynacılar çarşısında, aynasızlar volta atıyorsa…
Bil ki…
Vukuatlar ile failler ve zanlılar da, istibdat haddi aşılmış…
Vakayı adliyelik işler, çoğalmış…
Meydan, farelerle…
Muhbir, gammaz, ispiyoncu cümlesinden…
Nam-ı değer, DİK KUYRUKLU ÖTLEĞEN KUŞLAR’a kalmış…
Asayiş halleri, berkemal olmaktan çıkmış…
Tepeye tünemiş doymak-kanmak bilmeyen, semirilmiş filler rant kavgasında birbirine girip, tepiş’eli…
Arada biçare çiçeklerle otlar, ezileli…
Bilinse de, göz yummalarda bilinip-bulunmayan failler kirişi kıralı…
Atı alanın, Üsküdar’ı çoktan aşıp, geçmişliğin de…
At izi, İt izine karışalı…
Ayan-beyan bilinen ekabir suçlular dururken…
Danışıklı dövüşlerde ki, göstermelik ‘’ –TAVŞANA KAÇ, TAZIYA TUT‘’ oyunlarında…
Şamar oğlanına dönen Masumlar, kafese, kodese tıkılalı…
İmamlar, kirişi kıralı, Keçiler Evliye Çelebi sayılıp, görüleli…
Cümle Dümbük, fırıldaklar, kendi çıkarları için…
Durumdan, vazife çıkarıp, vaziyete uygunluklar da…
Hem Cemaat’e şirin görünüp, hem malı götürerek…
‘’- DÖN BABA DÖNELİM, HACILARA GİDELİM .!‘’
Oyununa Koyularak…
Sürmeyi gözden çalarken…
Cemaat kör inatlar da ayak direyip, ille de odunumun parası, hallerinde koro halde bağırıp-çağırarak…
Kıçıyla inatlaşmalar da, donunu kirleterek…
‘’– Dediğim, dedik, çaldığım, düdük ‘’ nidalarıyla yeri-göğü inletirken…
İşinin ehli ŞERBETLİ MAHİR HARAMİLER, çaldıkları minareye, kılıfı uydurup, malı götürürken…
Rivayete dayanan dedikoduların, ayyuka çıkmışlığın da…
‘’ – ZENGİNİN MALI, ZÜĞÜRT ÜN, ÇENESİNİ YORAR !‘’
Ata sözünün, hayatın içinde ve acı mı acı gerçeğinde yeniden ve bir kez daha doğrulanmışlığın da…
Meydanın, fiskoslarla, fitne dedikoduculara kalmışlığında…
Köşe başlarıyla, taşak tartan aylak bakkalların
KÖHNEZLİKLERİNDE VE KAPI ÖNÜ MUHABBETLERİNDE…
Göz gözü görmeyecek hallerde, sigara dumanına ve öksürük, aksırıklarla pekişen gürültüye yenik düşen KAHVEHANE MASALARININ böylesi nice dedikodu ve mavallara tanık olmuşluğun da…
Küfre karışan yeminlerin, havada uçuşmuşluğun da, lafla peynir gemisi yüzdürülürken…
İHTİLALLERDE, İKTİDARLAR DEVRİLİP, İKTİDARLAR KURULURKEN …..
ASLI YOK YAYLASINDAKİ TAVLA, TAVLA ATLARLA…
SÜRÜ, SÜRÜ KOYUNLAR…
BAHİSLERDE PEY OLUP, MASALARA SÜRÜLMÜŞTÜR…
Hızını ve gazını alamayıp, öfkesine yenilenlerin…
Kendine muhalefet edenlerin başında…
Tavla kutusu yada sandalye paralayıp…
Boşa dönmekten helak oldukları okey ıstakalarını ve hasılı kan-revanlıklarda, kafaları kırmışlığında…
Her yanı bok götürürken, yakası açılmadık, gün yüzü görmemiş küfürler, hakaretlerle…
Ağzına dek, izmarit ve kül dolu…
Pres altında canı çıkıp, şekilden şekle bürünen…
Gazoz kapağı imalinde de kullanılan, sıfır birlik, saçtan imal…
Metal kül tablalarının ve savrulan küllerle, izmaritlerin…
Kahve müdavimi insanların üstlerine ve dört bir yana dağılmışlığın da…
Halk deyişiyle, her yanı, bok götürürken…
Ortalığın böylesine mezbeleliğin de…
HALI ALTLARI, süpürülenlerle ÇÖPLÜĞE DÖNMÜŞKEN…
Tüm olan-bitenlere inat, sanki ortalığı, güllük-gülüstanlık ve süt limanmış hallerinde gören andavallı safdil’lerin…
Hala, ısrarla ve inadına iyimserliğe sarıp, kafasını kuma gömerek…
‘’ –KÜMESLERLE, YUMURTAYI, CİVCİVLERİ ….
TAVUĞU-HOROZU, ANAHTAR TESLİMİ TİLKİLERE EMANET ETMİŞLİĞİN DE! ‘’
Olan, kümeste kilere olmuş…
Enayilerin, bağnazların saplantısına kurban gitmiş zavallılar…
Bu arada krizi ve felaketi fırsata çevirmeyi iyi bilip-beceren uyanıklar güruhunun…
‘’ –KOMŞUNUN TAVUĞU, KOMŞUYA, KAZ GÖRÜNÜRMÜŞ .’’
Hallerinde, telef artığı kalan malları, ölü-diri, haram-helal demeden…
El çabukluğu, marifet diyerek hırsızlığa soyunup-koyulmuşluğun da …
Garip-gurabanın yine karnı aç, kıçı, açıkta kalıp…
Akılların, şirazeden, düzenin, çivisinden çıkmışlığın da…
Mallar, kapanın, kar, yapanın, suçla-ceza iş bilmez bönlerle ahmakça çekenin elinde kalırken…
İnsanla, insanlığın piçi ve cılkı çıkalı…
İmamlar, ölü kıçına…
Anam-babam usulü, pamuk değil…
İthal Orijinal Amerikan malı, ya da çakması Çin işi, plastik tıpa, sokalı…
Şeytan bile, kendinden ve kıçından korkup, gözünü açık, kıçını, kapalı tutup…
‘’ –Ölü ile diriden, elini-eteğini çekeli! ‘’
Ölünün, ödünün ve boku kokusu…
Kabirden önce, teneşirde…
Olmadı, musalla taşında…
Dirinin yalanı, yatsıdan çok önce…
Hatta teknolojik yardımla, neredeyse, anında çıkar oldu…
Bas tuşa, gir İnternete, gör, dinle…
‘’ – UZUNDAN MAVALLARLA, YALANLAR…! ‘’… Misali …
Hele ki de…
‘’ – Kimin eli, kimin cebinde olduğu, karışalı birbirine…! ‘’
Bırakın aslını, doğrusunu…
Çakması, geçer akçe olanı…
‘’ –DİPLOMANIN ÇAKMASI, bile…! ‘’
Buhar olup, sırra kadem basalı!
İnsanın çakması, Hırsızın, UZUNUYLA, REİSİ ince işlere koyuldu, koyulalı…
El oğlu görüp gerçeği, yakalamış açığı, çıkartmış gerçek ile işin aslını…
O gün, bu gündür…
Ayaklar, baş…
Başlar, ayak…
Kullar, ÇAKMA İLAH olalı…!
YANMAYAN KEFEN ile, CENNET’TEN ARSA SATIŞI çıkalı…
Orospunun gözü, malum Timsahın kin den de, yaşlı…
ŞERBETLİ PEZEVENK’ in ENSESİ, AMERİKAN TRAŞLI…
ÇÜKLERİ, BOY, BOY ve RENGARENK YÜZÜKLÜ oldu, olalı…
Gerçeklerle, foyalar bir, bir ortaya çıkalı…
İnsanın çakması, daha olmadı…
Şişmesi, plastiği, robotu çıktı, çıkalı…
İnsanlık, sınıfta kalalı…
Plastiği, şişmesi, etli-kemikli, kanlı-canlı bedenler…
KERHANEYE, SERMAYE olalı…
Hatta, BEDENLER kerhane, RUHLAR, orospu olup, çıkalı…
Namus, ADRESİ YİTİK MEKTUP…
Bereket, EŞKİYA…
Vefa, İSTANBUL’DA SEMT ADI…
Şükür, Eski topçu, Namı değer Pensilvanya’lı taksi şoförü HAKAN, olup…
FETÖ’ nün HANEDANINA, HAREMİNE KATILALI…
ON BEŞ TEMMUZ MAHKEMELERİ, RANT ve KAR KAPISI olalı…
Ne, AR kaldı, ne, NAMUS…!
CENNET, oldu KERHANE…!
ÜLKE OLDU, TIMARHANEYLE, HAPİSHANE…
Dahası…
FAİL-İ MEÇHUL CENNETİ…!
VATAN DENEN, GARİBİNDE…
Altı, KAVAL, üstü, ŞİŞHANE…!
Altı, KAVAL, üstü, ŞİŞHANE…!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya
24 / 02 / 2020, Saat ; 02_20

Siz de fikrinizi söyleyin!