Deneme,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Siyasi Zeka

Yıl 1925/1927

Yeni kurulmuş Cumhuriyetin yerleştirmeye çalıştığı DEMOKRASİ yılları…

Bir yanda savaş yorgunu, diğer yanda acıları dinmemiş yokluk içinde insanlar…

Yaşamak lazım, toparlanıp ayağa kalkmak ve gelecek yeni nesillere güzel bir gelecek bırakmak lazım. Bir yanda yeşertilen umutlar, diğer tarafta sisteme alışma çabaları ve her şeye rağmen yoklukların içerisinde çırpınan, asla pes etmeyen insanların bulunduğu Anadolu.

Yokluk demişken, mesela o kocaman vilayetimiz MALATYA’da 2 adet motorlu taşıt var. 1 tanesi Valiliğin emrinde binek araç, diğeri de emniyet müdürlüğüne tahsis edilmiş minibüs. Yakın köylerden gelmek bile saatler sürerken, şikayetlerin seslendirilmeden gömüldüğü toprakların ayaklar altında düzeltildiği zamanlar.

Cumhuriyetin atadığı genç Vali ise makamında harıl harıl çalışıyor. Vatandaşın rahatı mutluluğu ve geleceği için planlar yapıyor belki de uykusuz gecelerin karanlığında, bir gaz lambasının titrek alevinde imzalıyordu evraklarını. Meşhur Valimiz Nevzat TANDOĞAN.

Bugün Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’nın en ünlü meydanına adı verilmiş bu Devlet adamının belki de hiç bilinmeyen bir öyküsünü, gerçek bir hikayesini “Siyasi Zeka“ olarak görebileceğimiz bir anısından (yaşanmış gerçeklerden) bahsetmek istiyorum.

Dayatmaların, baskıların, emir ve talimatların havada uçuştuğu tam da bu dönemde bir şey yaptırmanın binlerce yolu olduğunu, bu yolları yürümek için akla ihtiyaç olduğunu anlatan güzel bir hikâye. Bu hikâyeyi izninizle hayali kahramanlar ile süsleyerek anlatayım:

1926 yılının Temmuz ayı.

Ürünler toplanmış, toptancılara ve pazarlara satılmış, kurulmakta olan yeni fabrika projeleri ile bir canlılık sarmıştı şehri. Cumhuriyet ile yaşam şekli ve tüketim alışkanlıkları özgürlüğün tadını çıkarırcasına değişmeye başlamış, birkaç yıl önce sona eren savaş çok çabuk unutulmuştu. Köy kahvelerinin yerine akşam sohbetlerinin daha keyifli olduğu yeni mekanlar peşi sıra açılmaya çoktan başlamıştı. MEYHANELER.

Emniyet müdürü karakol teftişine çıkmıştı. Sabahın 06:00’ı. Karakolda masa üzerinde uyuklayan personel yakalama arzusu ile hızla daldı içeriye.

Müthiş bir kalabalık, bağıranlar, rüyasında sayıklayanlar, çok yoğun alkol kokusu ve polis memurlarının yoğun bir intizam çabaları karşısında şaşkına döndü.

-Ne oluyor burada? diye haykırdı.

Arkadan gelen o tanıdık yüksek sesin heyecanı ile bütün memurlar hızla döndü.

Memur Mümin hazır ola geçerek

-Zerhoşlar müdürüm. Diyerek yerde yatanları gösterdi.

-Bunlar niye burada dedi müdür.

-Efendim nezaret  doli, yer yok, fazlalıkları buraya aldık…

Müdür hızla karakol amirinin odasına daldı, amir yerinden kalkıp koltuğuna buyur etti.

-Anlat bakalım Coşkun, nedir bu manzaralar.

Karakol amiri Coşkun günlerdir yaşanan olayları özetledi.

-Efendim, sürekli meyhane açılıyor, bölgemizde 14 adet oldu. Geceleri tıka basa dolu. İçkiyi fazla kaçıran sokağa dökülüyor, naralar, gürültü patırtılar yüzünden asayiş bozuluyor, mahalle sakinleri şikayetçi. Bekçiler toplayıp getiriyor, geceyi burada geçiriyorlar, ayılınca para cezası kesip serbest bırakıyoruz. Yasalar böyle emrediyor. Ancak önünü alamıyoruz. Biz de şaşırdık, ne yapacağımızı. Karakolumuz meyhaneden beter, sabaha kadar alkol kokusu…

Dikkatlice dinledikten sonra

-Ne yapabiliriz bakalım, ben Vali bey ile bu gün toplantıda olacağım bir de onunla konuşayım, sizi ararım.

Diyerek sessizce ayrıldı.

Aynı gün öğleden sonra Valilik makamında Nevzat bey ile güncel konular da görüşmelerini tamamladıktan sonra Vali Emniyet müdürüne dönerek;

-Bugün sende bir durgunluk var. Hayırdır bir şey mi oldu? Diye sordu.

-Efendim bugün mahallemiz karakoluna ziyarette bulundum diyerek olanı biteni, günlerdir yaşanan çaresizliği anlattı. Ne yapacağımızı şaşırdık, size soralım istedik.

Vali Nevzat TANDOĞAN gülümseyerek;

-Üzülme müdür, her şeyin bir çaresi vardır…

-Nasıl efendim? Çözemiyoruz, her gün artan sayı ve huzursuzluk var.

-Şimdi bak müdürüm. Sende 1 minibüs, ben de 1 makam arabası var. Başka araç yok. Yollarda gezen araç da yok. Akşam topladıklarını doldur minibüse, yetmezse benimkini de alın. 40 km ötede taşlı tarlaya bırakın sarhoşları, geri dönün. Para cezası falan da kesmeyin. 1 hafta sonra görüşelim der.

1 Hafta sonra Emniyet müdürü sevinçle girer makam odasına;

-Sayın Valim, çözüm işe yaradı. Sabahın ilk güneşinde uyanan Malatya’ya ulaşmak için yürümeye başlıyor, akşam 6 da ancak geliyor. Tamamı esnaf olduğu için dükkanı o gün mecburen kapalı kalıyor, hem iş yapamamış, hem de müşteri kaybetmiş oluyor. Hafta sonu baktım Meyhanelerde kimse yok, 8 tanesine “Satılık” yazısı yapıştırmışlar. Karakol boşalmış, personel huzurlu, mahalleli teşekküre gelmiş. Çok işe yaradı.

Çözümler her zaman vardır ve tek değildir. sorunu nasıl çözeceğiniz ise Demokrasi ile akıl içerisinde gizlidir. Bu tür çözümler ile halkın yanında olan herkes, adı anılacak kadar sevilmiş, sayılmış ve baş tacı edilmiştir. Şiddetli cezaların çözüm olamayacağını bilenlere selam olsun.

(Bu gün 96. yaşına girmiş, sevgili kayın pederim Malatyalı Hulki AĞAN tarafından, tarafıma aktarılmış olan bu gerçek yaşam hikayesini sizlerin okumalarınıza sunmak keyifti.)

 

 

 

Siz de fikrinizi söyleyin!