Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Sosyoloji,  Toplum

Siftahınız Bol Olsun

Günaydın, diyerek güne başlamak ne güzel. Güneş her gece zifiri karanlığın ardından dünyamızı aydınlatıyor iken; biz niye sakınalım çevremizi aydınlatmaktan, bir “günaydını” esirgeyelim sevdiklerimizden. Çiçekler bile azıcık ilgiyle, ki bu birazcık su ve şefkatimizi vermemizdir, yeniden, yeniden çiçek açıyor, yapraklanıyor, büyüyorlar. Bizler de sonsuz sevgimizi vermeliyiz en azından hayatı paylaştıklarımıza.

Çok zor zamanlardan geçiyoruz dostlar. Her gün farklı zorluklarla karşılaşıyor, yeni tecrübeler ediniyoruz. Zorlu bir sınavda, hep bir mücadele içinde, ter döküyoruz da sorular sanki hep çalışmadığımız yerlerden gelmiş gibi. Yarının nasıl olacağını bilememek, gelecek kaygısı hepimizi endişeye sürüklüyor. “Devlet” dediğimiz aygıt yurttaşlarına yardım konusunda sınıfta kaldı. Gücü elinde tutanlar hele de kendi yandaşları değilse kimse için kılını kıpırdatmıyor. Pandemi nedeniyle geçim gittikçe daha zorlaşıyor. Çoğu iş yeri kapanmak,  üretimini durdurmak veya yavaşlatmak zorunda kaldı. Bizlerde zaten evden dışarı çıkamamanın “dayanılmaz hafifliği” içinde çoğu harcamamızı kıstık. Mutfak ihtiyaçları dışında acil olmayanları erteledik. Artan hayat pahalılığı ekseri insanın belini büktü. Yine de iyi kötü bir gelire sahip olanlar şanslı. Ama ya işini kaybedenler, iş yerini kapatmak zorunda kalanlar, tarımda ürettiğini satamayanlar, çok zor koşullarda çok az ücretle çalışmaya mahkum olanlar, bir “siftah” bile yapamadan dükkanını açıp kapayan esnaf, sosyal yardımlarla geçinmeye muhtaçlar ve yardıma bile ulaşamayanlar. “Ekmek aslanın ağzında” deyimi tam da bu günleri betimliyor, ulaşmak çok zor, her geçen günde daha zorlaşıyor.

Eskiden her sokakta bir bakkal ve hemen herkesin bakkal defterinde bir hesabı olurdu aldıklarını yazan, genelde de aybaşında alınan maaşla ödeme yapılıp, kapatılan. Şimdi büyük market zincirleri her yeri kapladı insan halinden anlamayan. Her şehirde adım başı açılan AVM’ler  yerli satıcıların belini büktü, esnafın kepenk kapatmasına neden oldu. Caddelerimiz kiralık iş yerleri ile doldu. AVM’lerde  çalışmak zorunda kalanlar uzun çalışma saatleri yüzünden ailelerinin yüzüne bile hasret kaldı. Yurt dışında akşam sekizde kapanan ve pazar günleri de kapalı olan bu gibi yerler bizim işletmecilerin hırsı yüzünden  365 gün kapılarını gece saatlerine kadar açık tutuyorlar ve muktedirler, bunun  insani şartlarda bir düzenlemesini bir türlü hayata geçiremiyorlar.

Her türlü olumsuzluğa rağmen dükkanını açık tutan esnafın halini de hem kendi ağızlarından duyuyoruz ya da yazılı ve görsel medyadan izliyoruz. Çoğu, bazı günler “siftah” yaparlarsa  “ne ala“ diyorlar. Hasbelkader bir dönem esnaflık yapmış bir kişi olarak siftahın bir iş yeri için önemini çok iyi biliyorum. O ilk “siftah parası” çoğunlukla yere atılır ve “siftahı senden, bereketi  Allah’dan olsun” denilerek, ilk müşterinin de uğuruna inanılarak bol kazançlı bir gün için ayağını sürüyerek diğerlerini çekeceği umut edilir. Yazık ki şimdi umutlar boşa çıkıyor çoğu için. Televizyonda haberleri izleyince ekonominin uçuşta olduğunu öğreniyoruz yetkili ağızlardan, en azından artan buzdolabı satışları ikna ediyor yükselişte olduğumuza da, kendi bütçemiz niye bir türlü denk gelmiyor şaşıyoruz.

 

Anadolu’da 1200’lü yıllarda Ahi Evran Veli tarafından kurulan Ahilik Teşkilatı ülke kaynaklarını gerçekçi bir biçimde harekete geçirmek, adil  bir gelir dağılımı sağlamak, sosyal dayanışma, barış ve kardeşlik meydana getirmek, dengeli ve verimli ekonomik sosyal sistemi oluşturmayı amaçlamış. Dürüstlük ve dayanışma  en temel prensipleri imiş. Yani bu günlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyler. Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı da kadınları örgütleyerek “Baciyan-ı  Rum” teşkilatını kurmuş. Bugün için karşılaştırırsak kamu yararına çalışan, yardımlaşmayı amaçlayan, hedef kitlesi Türkmenler olan ilk kadın derneği diyebiliriz. “Ahiler vicdanını kendi üzerinde gözcü koyan insandır.” Ne anlamlı bir özdeyiş değil mi? İnsan olana vicdanı kadar yaptırım gücü olan başka bir otorite biliyor musunuz? Tabii vicdanını köreltenler konu dışında….

Son yıllarda aklınıza gelecek her konuda ama en çokta adalet, eğitim ve gelir dağılımı konusunda o kadar çok haksızlıklara şahit olduk, kimi zaman bizzat maruz kaldık ki sanki tüm doğruya dair bilinenler, değer yargıları değişti de biz başka bir boyutta kalakaldık. Sermaye el değiştirip, dönem kendi sermayedar ve zenginlerini yaratırken, altta kalanlar için “yumruk gene o yumruk, bir varsa el değişti” demek yine kader oldu. Asgari ücretin alım gücünün nasıl düştüğünü çizelgelerle gösteriyor ekonomi uzmanları. Cumhuriyetle hayata geçmiş tüm pahada ağır varlıklar özellleştirme  marifetiyle “paşalar” gibi satılmış, yerine üretime dair bir çivi bile çakılmamış, “ama yol yaptı” argümanı üstelik geçiş ücretleri ile hepimizin sırtındaki kambur olmuş iken, “İhtiyat Akçesi” bile yok edilmişse çıkış yolunu bize yine canım Atatürk’üm gösteriyor.

”Kurtuluş ve bağımsızlık için yaptığımız savaşı tamamlamak için yeteneğimiz ve becerilerimizi geliştirerek, memleketimizdeki bütün kuvvet ve servet kaynaklarından en iyi biçimde faydalanarak, zayıflığımızın sebeplerini yok etmek için; bundan böyle hiçbir fırsat ve zamanı ziyan etmeyerek çalışmaya mecburuz. Hayat demek ekonomi demektir. Ulusal ekonominin temeli tarımdır. Hepimizin arzusu şudur ki bu ülkenin insanları, tarımın, ticaretin, endüstrinin, emeğin, yaşamın temsilcisi olsunlar.”

Bir ulus için tarımın ve hayvancılığın ne denli önemli olduğunu, betona yapılan yatırımların yenilip, içilmediğini daha iyi idrak ettiğimiz bu süreçte müreffeh bir ülkede yaşama isteğimizi hiç kaybetmeden çalışalım ve çalışmaya devam edelim.” Uçmadan” istikrarlı bir şekilde, sağlam temellere dayanan bir yapıyla büyümeyi  talep edelim yöneticilerden. Birlik içinde olursak her şey mümkün. Zor zamanlarda dayanışmamızı hiç eksiltmeden hayatı birbirimiz için kolaylaştıralım. Belki rastgele diye kapısını açtığımız dükkanımızı “siftah“ yapmadan kapattığımız günler olabilir ama sevdiklerimizin, bizi sevenlerin ruhunu siftahsız bırakmayalım, güne iyi başlamalarına vesile olalım, yüzümüze bir gülücük konduralım, günaydınlaşalım.

Arayıp soranlarınız, kıymet bilenleriniz çok olsun efendim, sevgiyle kalın, hoşça kalın, siftahsız kalmayın…

Siz de fikrinizi söyleyin!