Deneme,  Din,  Edebiyat,  Felsefe,  Kategorisiz,  Kitaplar,  Psikoloji,  Tartışma,  Toplum

SEVGİNİZİ KAÇA SATMAZSINIZ! /Sevgi çıkarcılık mı, gönülcülük mü?

Sevgi çıkarcılık mı, gönülcülük mü
SEVGİNİZİ KAÇA SATMAZSINIZ

Bir önceki yazımızda normallik nediri yazarken sevginin normali, anormali geldi aklıma ve bu hafta sevgiyi yazmak istedim. Normallik sıradanlık mıydı diye sormuştuk. Atatürk normal bir insan (sıradan bir insan) olsaydı Türkiye’yi kurtarabilir miydi. Şimdiler de niye bir Atatürk çıkmıyor gibi normallikleri yazmıştık.

Şimdi gelelim sevgiye. Nedir sevgi.
Bir şeye, bir nesneye, bir canlıya veya bir objeye yönelen empati mi, hoşlanma mı, bağlılık mı. Neydi sevgi. Kimine göre tandır ekmeğiydi sevgi, kimine göre vatana sahiplenmekti sevgi, kimine göre anneye, babaya duyulan bağlılıktı ya da tersiydi sevgi.

Eric Fromm’un bir sözüyle başlayalım. Sevme Sanatı adlı kitabından.. 

“Sevginin yöneltildiği nesneye göre sevgi değişiklik gösterir ve sevginin şekli ile uygulanma alanı ortaya çıkar.”

Evet bu minval üzerinden tanımlamak gerekir sevgiyi. Yöneltilen duruma göre değişiklik gösterir sevgi. Aile bireyine gösterilen sevgiyle, libido kümesi olan karşı cinse duyulan sevgi ayrıdır.
Sevgi, aynı zamanda bana göre haz kümesidir. Çünkü insan veya hayvan birini, bir şeyi sevdiği zaman haz alır, mutlu olur. Seratonin salgılar. Sevgiyi çok nöropatik kavramlarla açıklamak yerine Eric Fromm ve çok iyi anlaşamadığı Freud üzerinden irdeleyelim önce. Eric Fromm’a göre sevmek sanattır. Hatta;

“Sevme eyleminin tam anlamıyla gerçekleşmesi için bireyde belli başlı olgunluklar, özellikler olması gerekmektedir. Bu özelliklerin temelinde bireyin ahlaki olgunluğu vardır. Sevme Sanatı eseri, sevginin bir sanat olduğu fikri üzerine inşa edilmiştir.

Sevgi için gerekli koşullardan bir diğeri de bilgidir, tezi savunulmaktadır. Burada anlatılan sevgi toplumda sık sık karşılaştığımız sıradan “seviyormuş” gibi görünmek değil, tam anlamıyla sevgiyle donatılmaktır.”
Diyor usta.

Son derece haklı bilgi sevgiyi artırır, çünkü bilgi farkındalık demektir. Sevdiğimiz ya da seveceğimiz kişi/nesne, güç vb hakkında ne kadar çok bilgi sahibi olursak sevgiyi ona göre çoğaltır, azaltırız.

Sevmek günümüz toplumunda bir tür sosyal Makyavelizm yaratmıştır. Kişi amacına ulaşabilmek için artık çok rahatlıkla “seni seviyorum” diyebilmektedir. Önceleri bir erkek bir kıza açılabilmek için ansiklopediler, kitaplar karıştırır hatta araya arkadaşlarını, akrabalarını koyardı. Şimdi yazıyor bir mesaj, pizzacıda eli tutulan kıza rahatlıkla “seni seviyorum” diyebiliyor delikanlı. Niye yazdım bunu. Sevgi teknoloji ile birlikte ucuzluyor.
Peki en paha biçilmez sevgi nedir. Kimi vatan, anne, kardeş, sevgili vb diyebilir ama en paha biçilemez sevgi Tanrı ve YAŞAMA sevgisidir. Sonra torun sevgisi gelir. Ateist bir insan da olsa bu kişi bu değişmez. Çünkü tanrı güçtür. Abartılmış bir baba figürüdür. O yüzden en paha biçilemez sevgi ‘yaşamak sevgisi’dir. Her canlı yaşamayı sever. Onun ederi yoktur. Hayatta kalabilmek için her şeyini feda eder herhangi bir canlı.

Peki; sevginin ederi var mı. Biri size en yakın dostunuzu satar mısın dediğinde siz hayır satmam deyince karşıda ki bu kez kaça satmazsın derse ne yapacaksınız. İster istemez sevginize bir bedel biçmek zorunda kalacaksınız.
Eric Fromm dan devam edelim. Bakın ne diyor usta Sevme Sanatı kitabında;

“…Birey daha çok toplumun öğrettiği şekliyle sevgiyi anlar, oysa sevgi için bilgi gerekliliktir. Toplumun etkisiyle oluşmuş sevgi anlayışı sevginin, sevilme olarak algılanmasına sebebiyet vermektedir. İnsanoğlunun sevilmek için çeşitli hallere girmesi ve bir durumdan diğerine çelişki doğurması yanlış bir davranıştır. Örneğin; dost kazanmak için kişinin büründüğü rol, sevimli olmak için girdiği rolle çelişir.”
“Birini mükemmel olduğu için sevmezsin. O, sen sevdiğin için mükemmeldir.”
Derken ne kadar haklı değil mi usta. Benim yazı tarzım sorarak düşündürmek ve sorgulatmaktır. 

Şimdi cevaplayın bakalım. Neyi severiz; parayı mı, gücü mü, mülkü mü, özgürlüğü mü, Tanrıyı mı, sevgiliyi. Hangisini daha çok severiz. Sevginin sınırı var mı. Neyi ne kadar sevmeliyiz.

“Hayatımıza giren herkes değerlidir ama herkes özel değildir. Saygı hepsine, sevgi layık olana verilir.”
İşte cevabı Eric Fromm’dan.

Sevgi aslında bireysel ve bencilce bir çıkar ilişkisi de değil midir aynı zamanda. Birini/nesneyi sevdiğimizde ondan aldığımız haz ve pozitivist yansıma bize mutluluk verir mi, verir. Demek ki bir çıkar oluşuyor. Sevgi sınırlı mıdır. Değildir. Şimdi Freud’a soralım sevgiyi sonra da genel tabirlere geçelim.
Freuda göre sevgi de libido ile ilgili. Ona göre her şeyin temeli cinsellik. Bunalımlı dönemler yaşayan ve bir süre de uyuşturucu kullanan Avusturya’lı yazara göre her tür sevginin temelinde farklı cinsellikler yatıyor. Ben hepsine katılmıyorum tabii.

Gelelim TDK ve diğer tanımlara;
Şöyle tanımlıyor sevgi sözcüğünü bazı sözlükler:
a- “İnsanı yüksek özverilere götüren ilgi duygusu.” (TDK Türkçe Sözlük)
b- “Gönülden bağlı olma” (Hayat Büyük Türkçe Sözlük)
c- “İlgi duygusu” (Felsefe Sözlüğü, Orhan Hançerlioğlu)
d- “Derin dostluk ve sevecenlik duygusu… Bir şeye karşı duyulan bağlılık” (Le Petit Littré)
e- “Bireyler arasındaki derin dostluk ve yürekten bağlılık”(Mac Millan Contempory Dictionary)
f- “Başka bir kişi ya da varlığa karşı duyulan ve cinsel yönü olan ya da olmayan güçlü bir yakınlık ve bağlılık duygusu” (TDK Ruhbilimleri Terimleri Sözlüğü)

Özetlersek, sevgiyi bir yaşantı, somut bir yaşamsal süreç olarak değil de, soyut bir kavram olarak gören bu tanımlamalara göre sevgi, bir kişiye ya da bir şeye karşı duyulan ilgi, bağlılık, içtenlikli yakınlık duygusu, derin sevecenlik; o kişinin ya da şeyin iyiliğini isteme, ona içten bağlanmadır.
Kitaplarımda ve söylemlerimde hep, çocukluk çağının hayata hazırlanma ve hayatı tanıma açısından önem arz ettiğini yazmışımdır. Sevgi konusunda da öyle. Çocuk güvenli ve sevgi içinde büyür iyi de beslenirse hümanist yapısı gelişir.

Şöyle bir açılım yaparsak Erich Fromm kitabında sevgiyi kuram olarak anlatmıştır. Çünkü sevgi ona göre bir sanattır.

“Eğer çocuk bir yetişkin olduğunda anne ve babadan yeterli sevgi şeklini alamazsa bencillik, narsist, sadizm, mazoşist gibi ilişki sorunlarının bağımlısı olur. Sağlıklı şekilde hissedemez. Ayırt edemez. Bağımlılıklarını hayatının merkezi haline getirir. Sevgi için gereken saygı, alçak gönüllülük, sorumluluk duygularına ve birey olma, olgunluk hallerine sahip olamaz. Varlığını ve bir varlığı gerçekten sevemez.”

Para normal sevgiler, tutku, bağımlılık ve hastalık konuları klinik psikolojinin konusu olduğu için burada ne yerimiz ne de zamanımız yetmez. Ancak; Aşk, bir tür tutku ve yalnızlık duygusunun bastırılmasını engelleme girişimidir. Çoğu zaman sevgi ile karıştırılır. Aşkta cinsellik vardır, ama sevgide yoktur. Sevginin cinsiyeti olmaz. Fetiş sevgileri karıştırmadan yazarsak sevgi yakınlaştırır, ama düşmanlaştırır da. Çünkü, birine duyduğunuz sevgi ve sinir doğru orantılıdır. En çok sevdiğiniz insana herkesten çok sinirlenirsiniz. Yabancı biri tarafından zor durumda bırakılmanız ve üzülmeniz sizi çok etkilemez. En yakınınızdakinin tavrı etkiler. Sevgi ve nefret üvey kardeştir. Nefret aşka dönüşebildiği gibi sevgi de nefrete dönüşebilir. Çok sevdiğiniz biriyle yaşayacağınız çıkar ilişkisinde her şeyi başa çevirebilecek olaylar yaşayabilirsiniz.

Sevginin özgürlükle de yakın alakası vardır. Özgürlük ve sevginin ortak noktası sorumluluk gerektirmesidir. Özgür olmak istemeyen ve mücadele etmek istemeyen insanlar sorumluluk almak istemeyen insanlardır.

“Bilinmeyen bir fizik gücüdür; kökeni henüz bulunmamış ve niteliği anlaşılmamıştır. Sevgi kültürel bir gelişmenin sonucudur ve pek çok insanda görülmez.”
(Freud’un öğrencisi olan ama sonradan onun libido kuramını yadsıyan ünlü ruhbilimci Theodore Reik’a göre sevgi.)

“Sevgi ya da Adler’in deyimiyle insanlarla içtenlikle ilgilenme eğilimi, insanın yapısında vardır.(…) Sevgi içten ilgiyi, anlayışı, tepki vermeyi, dürüstlüğü, zevk almayı içerir. (…) Sevgi bir şeye yaşam vermek, sevilen şeyin canlılığını artırabilmektir.”
Engin Geçtan, Çağdaş Yaşam ve Normal Dışı Davranışlar adlı yapıtında, sevgi olgusunu böyle açıklıyor.)

Buradan şunu da çıkarabiliriz. Sevgi birleştirici bir güçtür. Sevgiyle yaklaştığınızda çözemeyeceğiniz sorun yok gibidir. Sevgi yaşamda karşılaştığınız sorunlarda avantaj sağlayan bir durumdur.
Sevgi ticari malzemeye de dönüşüyor. 14 Şubat Sevgililer Günü ve sevgiyi anlatan materyaller ve emojiler gibi.
Sonuçta sevgili Gündem Arşivi okuyucuları sevgi çok kapsamlı bir konu. İnternette yüzlerce yazı makale ve hakemli yazılar bulabilirsiniz. Kısacası sevgi; yaşamın nesnelerine karşı iç güdüsel olarak geliştiren ve hep pozitif avantaj sağlayan bir olgudur. Sevmekten vazgeçmeyin. Sevmekten vazgeçtiğiniz an da insan olmaktan vazgeçmişsiniz demektir. Hep sevin ki sevilesiniz.
Son söz, yaşamayı sevdiğiniz kadar eşitliği ve hakkı sevin, Cumhuriyeti sevin, Atatürk’ü sevin. Her şeyden önce kendinizi sevin. Tanrıya inanıyorsanız tanrıyı sevin, ama sevin.
Nazım Usta’nın dediği gibi

…Bir insanı sevmekle başlayacak her şey…

Sevmeye başladıysanız,
İnsan olmaya, vatansever olmaya, hümanist olmaya vb başlamışsınız demektir.
Sevgiyle kalın.

Gazeteci Yazar/Danışman Dursun Uzun
Yorum ve isteklerinizi dursunuzun33@hotmail.com veya gundemarsivi.com adreslerine yazabilirsiniz…

30 yılı aşkın süredir gazetecilik yapıyor. 2010 yılında Karıcığım Sevgilim Olur musun adlı kitabının ilk baskısıyla yazarlığa adım attı. Kitabın ikinci baskısı uzun bir gazetecilik/danışmanlık ve siyasi coğrafyadan sonra 2019 Kasım ayında yapıldı. Şu anda ülkenin her yerine ulaşıyor. Diğer eserleri Şehrin Çıkışlarını tutun (şiirler) Altta kalanın canı çıksın (Öyküler) Çakal kapısında yatırılan aslan Melda (roman) Çocuk kitapları 12 kitap Eğitim yayınları / Sosyal sorumluluk projeleri/kamu spotları 55 yaşında Tokat/zile doğumlu Mersinde yaşıyor. Evli Atatürkçü 3 çocuk babası...

Siz de fikrinizi söyleyin!