Biyografi,  Tartışma,  Toplum

Sevgili Nazan Şoray’ı Anlamak, Örnek Almak ve Alkışlamak…

Çok Saygıdeğer Şoray kız kardeşleriyle ilk televizyonda tanıştım. Sultanımız Türkan Şoray için ne kadar yazılsa az. Çok büyük bir emektarımız. Sultanımızı kıymetli kılan ise, eğitim almadan sahneye çıkıp, sahnede kendisini eğitmiş olması. Oyunlarında yapmacık değil samimiydi; rollerini o kadar güzel oynardı ki oynadığı filmlerde, her değişen rolünde bambaşka bir kimlik olarak karşımıza çıkıyordu. Sultanımızın filmlerini hatırlarsanız, az mı ağladık ya da güldük?!. Sultanımızı Türkiye’de en güzel sanatçımız olarak görürken, dünyada da onun gibi güzeline rastlamadık. Güzelliğiyle övünme sebebimiz de. Günümüzde senelerdir filmlerde yer almasa da eski filmleri bize yetiyor. Hatta o kadar zamanla ilerledi ki senaryo yazıp, yönetmen koltuğunda oturup, baş rol dahi aldı. Bilgeliğini yazdığı senaryolarında oyunuculuğunda ki başarısı kadar tanık olduk. Ülkemize hediyesi olan yaptırdığı okul için ne kadar teşekkür etsek az.

Sevgili Türkan Hanım da Sevgili Nazan Hanım da herkes bilir ki yokluktan geldiler. Anneleri Meliha Hanım’ın fedakarlıklarıyla ülkemizin iki değerli sanatçısını kazandık. Fabrikada işçilik yapıp, zar zor geçinen bir kadının yaşam mücadelesinin mucizeleriler. Üç kadının mucizevi acıdan kurtuluşa, acıdan üretime, acıdan varoluşa geçiş mücadelesinin birçok kişiye ilham olması ümidiyle. İki kardeş çok güzel olmasının ötesinde, azimlerinin meyvesini yediler. Zamanla bu sanatçı soyunu Yağmur Ünal’ın devralacağı bir çıkışı da hepimiz görüyoruzdur. Sanat, bulaşıcı gen gibi.

Peki, günümüzde en çok elinde mikrofon tutup; modern müziğe de ayak uyduran, tiyatroda ve sinemada emektarımız, güzelliği ve bilge duruşuyla, Ayağına Gümüş Hal Hal takan;

Saygıdeğer Nazan Hanım’ı gerektiği kadar tanıdık mı?

Tam bir oğlak burcu, bu sebeple değerli sanatçımız; samimiyete çok değer veriyor. En çok şefkatten mutlu olan Sevgili Nazan Hanım, Türkçesini çok güzel kullanıyor. Günümüzde, birçok sanatçı ondan diksiyon dersi almalı. Hoşgörülü, açık sözlü, işini seven ve çok önemseyen bir sanatçımız. Dürüstçe, açık sözlü olduğunu hayatındaki anları anlatırken çok içten aktarıyor. Sanatçımızı takip ederken, empatiyle olaylara yaklaştığını görüyorum. Muhtemelen, tüm kararlarında da karşıya empati yaparak kararlar alıyordur. Empati de iyi olmasını da çocukken yaşadığı zor yaşamıyla, kendisini sürekli geliştiren bir Türk kadını olmasına bağlıyorum.

Birçok sanatçımız, günümüzde şehitlerimiz mevzu bahis dahi etmezken; Çok Duyarlı Nazan Hanım, muhakkak hüznünü sosyal medya takipçileriyle paylaşıyor.

13 yaşında sinemada oyunculuğa başlayan sanatçımız, Selami Şahin’in “Sana Merhaba Dedim” şarkısıyla müziğe merhaba deyip, şarkısındaki gibi elveda da diyemedi, demedi, çünkü o en çok müziği (şarkı söylemeyi) sevdi. Daha sonra bir sürü şarkıya sesiyle imza attı; güzelliğiyle kliplerindeki o tatlı danslarıyla nasıl unutabiliriz canımızı!..

En büyük takıntısı saygısızlık! Tahammülü ve katlanırlığı yok bu durumun sanatçımız için, ayrıca kendisini farklı tanıtan insanları da sevmiyor. Sahi, böylesi akıllı ve bilge bir kadının yakınına nasıl bu tarz cüretlerde bulunabilir? Onu, tanımamazlıktan ya da cehaletten kaynaklanıyor olabilir mi?

Türk basınının en nefret ettiğim yönü, özel hayatlara saygısızlığıdır. Bir sanatçının en çok neyde zorlandığını, bir eseri yaparken ne zorluklardan geçtiğini, tüm başarılarını, tüm olaylardaki sanatçıların durumlarını göstermezler, gösteremezler.

Özellikle bir kadın sanatçıysanız, herkes ahlak bekçisi olur; işte bu tarz haberleri değerli sanatçımıza sunduklarında, işitir işitmezden gelir; cehaleti açmak için belki de bir kadının gücünün yetmeyeceğini çok iyi biliyor; eline muhtemelen bir kitap alıyordu. Günümüzde onun gibi mayosuyla hatta daha da ilerisinde, çırılçıplak görüntüleriyle bir sürü ünlüye tanıklık ettik, onlar bu kadar eleştiri almazken; eskiden mayolu fotoğraflarla kadınlarımızın da özgürlüklerini sayesinde ve onun gibi cesaretli sanatçılarımızdan yakaladığımızı iletsem, katılır mıydınız bilmiyorum.

Oğlaklar, yaşlı doğar genç ölür gerçeğinden; çok genç yaştan aldığı tecrübelerle de kendisinin doğru yaşadığına inanıyorum. Erken olgunlaşmak ve özgürlüğe düşkün olmaktır bir yerde. Hak aramak ve hakkını savunmak. Bu yüzden o kendisine yapılan minicik saygısızlığa sessiz de kalamıyor! Hak veriyorum, biraz bu durum bende de var; oğlaklık işte.

Özgün olmak, yenilikler sunmak, özel olmak da izlediği yollar arasında. Pop müziğinde özgün olmak çok zordur. Elbette, bildiğimiz tatlı dansıyla ve sevdiğimiz şarkılarıyla yeri Türk dünyamızda çok başka olacak. Gerektiğinde sanatı için tüm parasını ortaya koyduğunu biliyor muydunuz? Her eser için ne çok emek var diyorsunuz şimdi belki de…

Sevgili Nazan Hanım’ın örnek alınmasını çok isterim; kendi ayakları üzerinde durup kimseye biat etmeyen, siyasete göre parti yöneticilerine asla yalakalık yapmayan, tam bir Atatürk Kızı’dır. Atatürk’ü özel zamanlarda anmayı asla unutmaz.

Sözünün ardında hep, neyi ne zaman en güzel şekilde ifade etmeye gayret ediyor. Terbiyesiyle övünüyor, herkes onun gibi terbiyesiyle övünebilir mi? Aslında, onun gibi övünmeli ve aksi durum için kanıt olmamalı. Çok enerji saçmalı ki sanatçımız gibi, ortam pozitif olsun.

Çok canı yandığında karşıdan, aptala yattığı ya da ince alay yaptığı durumun temelindeki; hassasiyeti, gururu ve tepkisi… Ayrıca, kendisine yapılan hatalardan kendisine çok acı biçmiyor; karşının karaktersizliğine bırakıyor. İyi niyetli ve asla aptal olmayan, çok akıllı bir sanatçımız var. Çok hassas biri.

Sevgili Nazan Hanım’ın örnek alınmasını istiyorum; hala okuyup araştıran, kendisi için gelişim tamamlanmaz bir şey.  Bir kadın bilge olmalıdır, bu toplumda ki ezilmesin! Etrafa bilgelik saçsın. Kelimeleri seçerek konuşmalı ki sanatçımız gibi, herkes onun gibi anlatım bozukluğuna izin vermeden, anlaşılır olsun.

Ülkemizdeki herkes kültürlü olsa, özgürlük ve demokrasi sağlanmaz mıydı? Anlama ve anlaşılma eksikliğimizden bu günlerde çoğumuz zor zamanları yaşıyoruz. Özgür olamıyor, her geçen gün daha çok acı çekiyoruz. Ülkemizde büyük çoğunluk her şeyi  bildiğini sanıyor, üzerine okumadan az bildiğiyle çok bilir konuşma yapıyor. Örnek almayı, bu çoğunluk öğrenemiyor, gelişmiyor, gelişmeye de engel olurken karşımıza çıkıyorlar.

Bir sürü sanatçımızın röportajlarını dinledim, hayatım boyunca çok sanatçımızın. Çok az kişi gazetecenin sözlerindeki ifadelerde Türkçeyi düzeltir, biri de Çok Sevgili Nazan Hanım!

Yaşadığı dönemde, bu günlerdeki gibi kızı evliliğe hazırlıyordu; bir kızın en büyük azularından biri artık evlenme olur, ya da olana dek toplum teşvik eder. Değerli sanatçımız aynı hayalleri kurmadı mı sanıyorsunuz, o bir de mimarlık okumayı seviyordu. Ünlendikçe yolu oyunculuk ve şarkıcılığa yönlense de bence, O hayatının da kendi mimarı oldu.

Fakirdi, mutluluk üretebiliyordu; ablası evlerinden ayrıldıktan sonra, geriye kalan kitaplarını sürekli hatmettiğini iletmiş.. O zamanlardan bilgiye merakı varmış ki ben çok sonra, değerli sanatçımızın bu yönünü keşfettim. Magazinlerde kitap okuyan sanatçıların neden haberlerini yapmazlar, yoksa magazinler topluma örnek davranışları aktarmada samimi mi değil; belki doğru soru şu olmalı, magazinler toplumdaki oluşacak hakim algıyı mı belirliyor? Magazinlerin çok büyün önem arz ettiğini umarım iredeletmişimdir.

Biyografi çalışmalarında sanki yazarlar, kimle evlenmiş kimle aşk yaşamışı anlatırken; magazinlerin etkisiyle; biyografisini hiç doğru aktarmamışlar sanatçımızın. Oysa, Sevgili Nazan Hanım bir sürü albüme imza attığı gibi, birçok da sahne geçmişi var. Albüm başlıkları biyografisini okurken bize, onu tanımak için yetmiyor.

Türkan Şoray gibi çok büyük bir sanatçımızın kız kardeşi olan Nazan Şoray’ın en çok hüzün duyduğu şeylerden biri, ablasıyla kıyaslanmak. Empati yapıyorum, öz kardeşimle kıyaslanarak; çok acı bir şey. Ana renkleri birbiriyle kıyaslamaya hiç hakkımız olmadığını, özellikle aile bireylerinde daha hassas olunması gerektiğini iletmeliyim. İki sanatçı kardeş, çok farklı renkler. Fakat bu birisinin şefkatle sarıldığı kardeşiyle; bir diğerinin çok derin sevgiyle vefasına; insanlar müdehale etmeye çalışmış gibi olmamış mı? Ünlü olmaları sanatlarından ötürü saygı gerektirirken, aile bireylerine de saygısızlık edilmiş olarak algıladım. İnsan, yaşamlara saygı duydukça; vicdanında huzuru daim olacaktır.

Ablasının sanatını hep taktir etti, oyunculukta başarısıyla ablasından çok gurur duydu. Müziği seviyordu, oyunculukta da kendince Nazan olmak istediğini belirtmişti.

Kendisine yakışanı bilerek seçip giydiği gibi, kendisine yakışır konuşması da ayrı taktir konusu. Ya yıllandıkça şarap misali leziz gençliği?! Harikulade bir biyografiye imza atıyor.

Hepimiz, geçmişimizle barşık mıyız? Değilsek neden değiliz? Barışsak neden diye sormuyorum; zaten yaşadıklarınızla mutlu bir hayatta rol almışssınızdır. Sanatçımız, geçmişle barış ve her gelen günün yeni olduğunu iletip, carpe diemi önemsiyor. Anlarımızın önemini vurguluyor.

Sanat ruhlu olmak aykırılığı yanında getirir, üzerine detaylara olan dikkatlerinden hassasiyeti. Aşka aşık olan Sevgili Nazan Hanım, duygularıyla hareket eden özel biri. Onun için insanlığın değeri çok kıymetli. Etiketten önce insanlık sıfatlarına bakması da kendisini çok özel kılıyor. Mütevazı, akıllı bir sanatçımız hakkında yazıyorum.

Unutulmak korkutur mu sizi?

Ya hiç unutulmamak ya da tamamen unutulmak… Zaman zaman ülke değiştirip, orada mı yaşasam, kimse beni hatırlamasa, diyorum. Çünkü ikisi arasında olmayı hiç istemem. Şöhret böyle bir şey. Çok çabuk tüketiliyor her şey. Gerçi beni tüketebildiklerini düşünmüyorum.

Umarım bu röportajdan hepimiz kendimize bir çıkarım yaparız, neden birçok sanatçımız ülkemizde mutlu değilse, beyin göçlerini böyle yaşıyoruz. Bir sanatçı kolay yetişmiyor, bir sanatçı en çok yaşamına saygıyı hak ediyor. Yıllarca ülkemize emek veren tüm sanatçılarımıza üzerimize düşen hürmet ve sevgiyle yaklaşmamızı yarınlarda ümit ediyorum.

Çok Kıymetli Nazan Hanım’ın hayatını yazarken; çok samimi, hassas, dürüst, bilge ve çok kıymetli değerlerdeki karakteriyle, sanatından, hayatından çok; toplumsal olaylarda örnek almamız gerek davranışlarıyla birlikte; çok tanımadığımız Sevgili Nazan Şoray’ı sizlere aktarmak istedim.

Dedikoduları takmaz, tabular teferruat da değil! Düşünen, irdeleyen, okuyup sürekli gelişmeye kendisini adamış; hayranlıkta takip ettiğimiz değerli sanatçımız. Üç yıl önce bilgi aktarımı yaptığımız ekipçe Twitter’daki başlığımızda, bir beğeni gelmişti; Saygıdeğer Nazan Hanım’dı! Beğendiği konu, Kurban Ritüelleri’ydi. Kurban ritüellerini okumak için zaman ayırmıştı. Tabuları araştırmış, tabulara hayatında çok yer vermemiş olmalıydı ki biyografisini araştırırken, aksini düşündürecek hiçbir kanıta rastlamadım. Özgür düşünmüş, araştırmış ve hatta çok şeyi çözmüş olmalı. Derseniz ki açıklaması var mı bu yönde, cevabım; Sevgili Şoray Kardeşlerin ne zaman kendi reklamlarını yaptıklarına tanık oldunuz?

Kendisini tanıma şerefine erişmiş olmaktan çok mutluyum. Mesajlarındaki samimiyetle mütevazılığının müptelasıyım. Ben Sevgili Nazan Hanım’ı çok seviyorum, hayranı olarak umarım bu yazımı beğenir ve eksik kaldığım yerlerde beni affeder.

En yüce hürmetlerimi iletir, sonsuz sevgilerimle selamlarım. Hep var olsun, neşe ve pozitif enerji saçsın bize. Hep var olsun ki hala güzel sesini dinleyelim. Uzun ve kaliteli ömürle birlikte, başarılar diliyorum. Hep güzel insanlar karşısına çıksın. Sağlık yoldaşı olsun. Saygılar…

Yazımı tamamlamadan Sevgili Çok Güzel Sanatçımızın bir klibiyle sizleri baş başa bırakıyorum…

“Hayat kıracak sen yapıştıracaksın
Hayat kıracak sen yapıştıracaksın
Bazen susacak sen konuşturacaksın
Olay bu işte olay bu!”

https://youtu.be/axvI_pxeDU8

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

Siz de fikrinizi söyleyin!