Felsefe,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Pyotr Alekseyeviç Kropotkin (2)

Kropotkin, bu dönemde Rus ve Avrupa devrimci hareketi içinde aktif olarak yer aldı. Bir dizi anarşist yayın organının çalışmalarına, işçi mitinglerine, sosyalist toplantılara katıldı, Rus yeraltı devrimci hareketiyle muazzam bir yazışma yürüttü.

Devrimci etkinliklerinden dolayı Kropotkin ikinci kez-bu sefer Fransız makamlarınca tutuklandı, Clervo cezaevine kapatıldı. Kropotkin’in serbest bırakılması için başlatılan kampanyaya V. Hugo, E. Renan, E. Reklus, H. Spenser, K. Flammarion vd. gibi Avrupa bilim ve kültür yaşamının önde gelenleri katıldı. Göçmenlik yılları bilimsel ve toplumsal yayınlara kendini en yoğun biçimde verdiği dönem oldu. “Nineteenth Century”, “Geographical Jurnal”, “Britanya Ansiklopedisi” gibi Avrupa’nın en ciddi bilimsel yayınlarında yazıları yayınlandı. Londra Coğrafya Derneği’nin çalışmalarına katıldı, 1893 yılında Britanya Bilim Kurulu’na üye seçildi.

Kropotkin, “İsyancının Söylevleri” (1885), “Ekmek ve Özgürlük” (1892), “Tarlalar, Fabrikalar, İşlikler” (1898), “Karşılıklı Yardımlaşmanın Evrime Etkisi” (1902), “Büyük Fransız Devrimi” (1909) gibi büyük yapıtlarını da bu dönemde yazdı. Kropotkin’e yurda dönüş yolu ancak 74 yaşına ulaştığında, Şubat Devrimiyle açıldı: 12 Haziran 1917 günü yurduna dönen yaşlı devrimci yaşamının son yıllarında, zorunluluğuna ve kaçınılmazlığına bütün varlığıyla inandığı “Büyük Rus Devrimi”ne tanık oldu. Büyük Ekim’i izleyen aylardaki zor dönemleri, toplumun barışçıl biçimde “devletsiz komünizm”e geçişi konusundaki umut kırıklıklarını, iç savaşı ve yeni devletin yapılanmasından kaynaklanan kaygıları yaşamak zorunda kaldı.

Ancak bütün bunlar insana inancını, aklın, adaletin ve iyiliğin zaferine inancını ve Rusya’nın geleceğine inancını sarsamadı. Yine bu dönemde Kropotkin, birkaç kez Lenin’le karşılaştı ve peygamberce bir önseziyle, bu gidişin sonucunun toplumsal yaşamın her alanını kapsayacak bütünsel bir bürokratikleşme olacağına, devletin yalnızca makineler üreten makineler üretimine yönelmesinin yeterli olmayacağına, kooperatifçiliğin geliştirilmesinin zorunluluğuna ve toplumun ekonomik yaşamının düzenlenmesinde esnek yöntemlere sahip olmanın önemine değinen bir dizi mektup yazdı  Kropotkin’in mektuplarının, adresinde, büyük bir ilgi ve canlı bir tepkiyle karşılandığına ilişkin tanıklıklar bulunmaktadır. Kropotkin, 1921 yılında öldü. Moskova’da Novodeviçye Mezarlığına gömüldü.

Kropotkin hiçbir zaman salt bir akademisyen-araştırmacı olmadı; onun bütün yapıtlarında her zaman bir hedef gözlemlenir: Anarşizm ve komünizm temelleri üzerinde bir hayat inşa etmeye yarayacak dünya görüşüne ulaşabilmek. Bir bilim adamı ve devrimci olarak varlığının anlamını bu görüşlerin temellendirilmesinde ve propagandalarının yapılmasında buluyordu.

Kropotkin’in bütün felsefi yapılanmasının temelini “anarşi” düşüncesi oluşturur; öylesine ki, büyük düşünür yalnızca politikada değil, doğal ve toplumsal varoluşun özünü kavramada da metodolojik ve etik bir anahtar olarak kullanmak ister bu düşünceyi. Grekçe (“başsızlık”, “erksizlik”)’ten gelen “anarşizm” terimi XIX. yüzyılda önce büyük bir entelektüel akımın, daha sonraysa siyasal akımın adı oldu. W. Godwin, P.J. Proudhon, M. Stirner, M. Bakunin, B. Tucker, L. Tolstoy vb. gibi birbirlerinden çok farklı düşünürler, toplumsal, felsefi bir akım olarak anarşizme bağlı olduklarını açıklamışlardır. Bu insanların dünyayı kavrayışları kuşkusuz farklı felsefi ve ahlaki temellere dayanıyordu; toplumsal gelişmenin kaynaklarını ve anlamını, toplumsal değişmelerin araç ve amaçlarını farklı şekilde anlıyorlardı. Buna karşın bu düşünürlerin, toplumsal ezginin, sömürü ve haksızlıkların nedeni olarak devleti ve onun siyasal-hukuksal kurumlarını görme şeklinde ortak bir yanlan da vardı. Maarifçi ideolojinin heyecanıyla damgalanmış yeni zamanların eşiğinde onlar toplumsal kötülüklerin nedenini, mutlakiyetçi devletten, feodal hukuktan, mülkiyet biçiminden çok, devlet kavramının kendisinde, yasalarda, mülkiyette buluyorlardı. Anarşistler ister monarşi, ister parlamenter demokrasi, isterse devrimci diktatorya olsun bütün devlet yapılanmalarına, bundan da önemlisi, bizatihi toplumun “yukardan aşağı” örgütlenmesi fikrine karşı aynı olumsuz tutum içindeydiler.

 

Siz de fikrinizi söyleyin!