Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Tartışma,  Toplum

Özel ve Güzel Günlerimiz

Çocuktuk, bildiğimiz bir “Anneler Günü” vardı. Çiçekçiler yoktu, kırdan, bayırdan toplanmış veya birinin bahçesinden masum bir gizlilikle koparılmış tek bir çiçek, bazen şişesi süslü bir kolonya, bazen küçük bir kutu içinde çocuk harçlığımızın yettiğince minik bir armağan verir, anamızın yanaklarından öperdik, o da bizi öperdi. Hepsi bu kadardı, yeterdi annemize sevgimizi anlatmaya. Sonra “Babalar Günü” çıktı, nedense hiçbir zaman anneler günü gibi olmadı, çok çok bir kravat, bir mendil yeterdi hediye olarak. Zaten babalarımız bize anneler kadar yakın görünmezlerdi. Hatta bizi sadece uykudayken öperdi, sevgilerini hemen hemen hiç göstermezlerdi ama bilirdik, bizi çok severdi babamız.

Ne zaman annelerimize hediye olarak mücevher, beyaz eşya almaya başladık, anımsayamıyorum. Biz yaştakiler belki de hiç almadık, niyetlenmedik bile. Babalarımıza bilgisayar, cep telefonu, değerli saatler, takım elbise almak aklımızın ucundan bile geçmezdi. Geçse bile nasıl alacaktık ki, okula giderken aldığımız elli kuruş, bir liradan artan paralarla mı? Ya da şimdi bütün çocukların çok mu parası var?

Televizyonlarda anneler günü, babalar günü yaklaşınca kuyumcular, beyaz eşya üreten firmalar, giyim mağazaları sıraya giriyor. Günümüz koşullarında bile hangi çocuk anne babasına bu hediyeleri alabilir? Anneler gününde babalardan, babalar gününde annelerden destek almadan nasıl alınır bu hediyeler? Ya da anne babalarından da destek alamayan çocukların hüznünü kim anlayacak, telafi edecek? Şimdinin anne babaları, bizim anne babalarımızdan daha mı çok seviliyorlar ya da hediye aldıklarında daha mı çok mutlu oluyorlar?

Sözün geleceği yer belli oldu diye düşünüyorum. “Sevgililer günü” yaklaşıyor, 14 Şubat sokağa çıkma yasağı olduğu için (aslında bu yasağı dinleyen kaç kişi varsa) çiçekçilerin açık olacağı duyuruldu. Kuyumcular durur mu, onlar da açık olmak istediklerini söylemeye başladılar. Çiçekçileri anlamaya çalışıyorum, peki kuyumcular? Bu konuda hiç kimse çiçekçi ya da kuyumcu esnafına karşı olduğumu sanmasın. Her esnaf kendi ekmeğinin peşinde, bundan doğal bir şey olamaz. Benim derdim bu konuda insanların kışkırtılması, dolduruşa getirilmeye çalışılması.

“Sevgi sadece bir gün gösterilmez” kalıbının arkasına saklanacak da değilim. Elbette özel günlerde özel insanlar anımsanmalı, gönülleri hoş tutulmalı ama gözlerine sokarcasına “Ne kadar büyük hediye alınırsa sevgi de o kadar büyüktür” imajı yaratılmamalı diye düşünüyorum.

Çok iyi biliyorum ki, bu sistem vahşi kapitalizmin bir uygulaması. “Satın, satın, her şeyi satın” ya da “Alın, alın cebinizde üç kuruş kalana kadar alın” mantığı dünyamıza egemen oldu. Doymadılar, günleri çoğalttıkça çoğaltıyorlar. “Kız çocukları günü, erkek çocukları günü” de devreye girdi. Bir anne baba, kız ya da erkek çocuğunu sadece bir gün mü sevdiğini gösterir, olabilir mi böyle bir şey, bu arada, dedeler, anneanneler, babaanneler günü neden yok? Hatırım kalır, bekliyorum.

8 Mart Dünya kadınlar günü aslında “Dünya Emekçi Kadınlar” günüdür. Bu günün anlamı çok değerlidir, çeşitli olaylardan söz edilir, ama hepsi de haklarının peşinde olan emekçi kadınların yaşadıkları acılarını anlatmak içindir. Yani saygı günüdür, karınıza ya da sevgilinize pahalı bir hediye alıp ta “Canım, cicim” denecek gün değildir. İşinde ya da evinde çalışan, saygıyı her gün hak eden kadına yılda bir gün daha çok saygı gösterme günüdür. Yasak savma günü değildir, sıradanlaştırılmamalıdır.

Bu günlerin hepsi için alınacak hediyenin büyüklüğünün tartışılması çok acıdır. Toplumumuzun gözünü para bürüdü sanki. Kimi “içimden geldi” diye çalışan bir insanın on yıllar boyunca alamadığı mücevher alır kimi evine bir kilo muz alamaz. Kimi her gün ton balığı yer, kimi bir kilo hamsiyi zor alır. Kimi kilosu yüz liradan fazla özel ambalajlı peynirler alır kimi kahvaltısına beyaz peynir alamaz. Kimi et yemeden duramaz kimi yarım kilo kıymayla bir hafta, on beş gün idare etmeye çalışır. Örnekler bitmez, sürer gider. Sayfalarca yazabilirim, okuyanlar sıkılır.

Ben kendi hesabıma anneler veya babalar gününde yaşayan büyüklerimin ellerinden öperim, göçüp gidenleri güzel anılarıyla anarım. “Sevgililer” gününde veya “Dünya Emekçi Kadınlar” gününde karıma bir buket çiçek alıp onu sadece bir gün değil her gün çok sevdiğimi ve seveceğimi söylerim. Bu beni çok daha fazla mutlu eder, eminim “günlerini” kutladığım insanları da…

Siz de fikrinizi söyleyin!