Siyaset,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Osmanlı Devleti’nin Bütçesi Yoktu

Kuruluşundan yaklaşık 350 yıl geçmiş, ancak Osmanlı devletinin bir bütçesi olmamıştır.
Otuz dokuz yıl süren saltanatının neredeyse tamamını avlanarak geçiren ve bu nedenle “Avcı” olarak anılan Padişah 4. Mehmet’in sadrazamlarından biri, Torhoncu Ahmet Paşa idi
Ahmet Paşa, Arnavut devşirmeydi.
Sadrazam Torhoncu Ahmet Paşa’nın tarihte önemli bir yeri bulunmaktadır.
Sadrazam Torhoncu Ahmet Paşa, başından büyük bir işe girişti,
Osmanlı devletinin gelirleriyle giderlerini düzenleyerek ilk bütçeyi yapmaya çalıştı.
Ancak o güne kadar kese kese altınları etrafa saçarak büyük bir savurganlık içinde görkemli bir yaşam sürmüş sultan hanımlar, şehzadeler, vezirler, paşalar, sarayın yüksek bürokratları bu tür bir düzenlemeye karşı ayaklandılar.
Sadrazam Torhoncu Ahmet Paşa, bütçeyi oluştururken harcamaları da kısıtlamaya başlamış, bu da saray çevresini ve en başta padişahın annesi Turhan Sultan’ı çok rahatsız etmiştir.
Giriştiği işten tez vazgeçmesi için uyarılan Torhoncu Ahmet Paşa, yolundan dönmez.
Mart 1653’de bir nevruz günü Torhoncu Ahmet Paşa saraya davet edilir.
Torhoncu’yu sarayda kızlar ağası karşılar. Önce sadrazamlık mührünü elinden alır. Sonra da kendisini bostancılara, yani cellâtlara teslim edip boğdurtur.
Anlı Şanlı Osmanlı’nın kuruluşunda 350 yıl sonra bir sadrazam çıkıyor, devletin gelirleriyle giderlerini düzenleyecek ilk bütçeyi yapmaya çalışıyor, ama ödül olarak boğdurulup kellesi kestiriliyor!

Değerli Dostlar,

Osmanlı’da durum böyleyken Avrupa devletlerinin bütçesi var mıydı?
Bütçenin ilk doğduğu ve parlamenter sistemle birlikte geliştiği ülke İngiltere’dir.
İngilizlerin ünlü 15 Haziran 1217 tarihli Magna Carta’sında, parlamentonun onayı olmadan vergi ve yardım toplanamayacağı yazılıdır.
İngiliz Parlamentosunun mali yetkileri; yasama, yani kanun yapma yetkisinden çok daha önce kazanılmıştı.
Osmanlı devleti henüz kurulmadan önce, yani 1300 yılından önce, Kamu Gelirleri ve Kamu Giderleri, İngiliz Parlamentosu’nun onayından geçtikten sonra bütçeye yazılmak zorundaydı.
Tarihsel süreçte, İngiliz Kraliyet Hanedanı’nın vergi ve harcamalar konusunda Parlamento’nun izninin alması ön koşul oldu.
Fransa’da da benzer gelişmeler yaşanmış, 1300’lü yılların başından itibaren Fransa devletinin çağdaş bir bütçesi olmuştu.

Değerli Dostlar,

Osmanlı devleti, 1800’lü yılların ortasına doğru bütçe yapma girişiminde bulunmuş, ancak 6 Ekim 1875 tarihinde Osmanlı devleti iflas ettiğini gazete ilanlarıyla yabancılara duyurduktan sonra ortada yapılacak bir bütçe de kalmamıştı!

Değerli Dostlar,

Neden Osmanlı devleti doğru dürüst bir bütçe yapma ihtiyacını duymamıştı?
Çünkü Osmanlı üreten, ürettiğini satıp para kazanan bir ekonomiye sahip değildi.
Osmanlı’nın, çoğunluğu yeniçerilerden oluşan büyük ve güçlü bir ordusu vardı. Ne zaman paraya ihtiyacı olsa Osmanlı ordusu sefere çıkardı. Avrupa kentlerinden birine saldırır, işgal eder, yağmalardı. Bu yağmacılıkta altın, gümüş ve diğer kıymetli taşlardan oluşan hazineleri ele geçirmekle kalmazdı. İşgal ettikleri kentlerde yaşayan genç kadınları, kızları ve yakışıklı genç oğlanları da esir alırlardı. Tüm bunlara “ganimet” denilirdi.
Ganimetin beşte biri padişaha ayrılır, geri kalan da askerler arasında bölüştürülürdü.
Esir olarak payitahta getirilen kadınlar, kızlar ve oğlanlar köle olarak esir pazarlarında satılırdı.
Osmanlı devletinin gelirlerinin başında, köle ticaretinden alınan vergiler gelirdi.
Osmanlı devletinin gelirleri arasında ikinci en büyük kaynak, gayri Müslimlerden alınan, “cizye” denilen “kelle” vergisiydi.
5 Aralık 1481–24 Ekim 1489 sürecinde Osmanlı, 30,7 milyon akçe cizye toplamıştı.
1528 yılında Osmanlı’nın topladığı cizye vergisi, 46 milyon akçe’ye çıkmıştı.

Değerli Dostlar,

Osmanlı’nın ekonomisini kısaca şöyle özetleyebiliriz:
Çoğunlukla Avrupa ülkelerine saldırı, işgal, yağma.
Yağma sonucu ele geçirilen ganimetle bir süre idare etme.
Hazinede para kalmayınca, yine bir Avrupa ülkesine saldırı, işgal, yağma.
Böyle bir düzende devletin bütçesi olur mu?

Değerli Dostlar,

Osmanlı Hanedanı; saldırı, işgal ve yağma düzeninin sonsuza dek süreceğini, “bekasını” sağlayabileceğini sanıyordu.
Oysa bilimsel bilgiden yoksun olduğu için yeni teknolojiler üretemeyince Avrupa’nın çok gerisinde kaldı.
Osmanlı ordusu, modern teknolojinin silahlarıyla donatılmış Avrupa orduları karşısında üst üste yenilgiler aldı ve yıkılıp gitti.

Tarih, geçmişi öğrenip gerekli dersleri çıkarmak için okunur.
Üretmeyen ekonomilerin çökmeye mahkûm olduğunu, Osmanlı tarihini okumuş olanlar bilmezler mi?
Anlı Şanlı Osmanlı palavralarıyla eğitimsiz bırakılmış insanlarımızı kandırarak kaçınılmaz sonu değiştirebilirler mi?

Yılmaz Dikbaş

Siz de fikrinizi söyleyin!