Deneme,  Ebeveyn,  Toplum

Minimalist Yaşamın Huzuru

Galiba artık homo sapiens sapiens olmanın vakti geldi ve geçiyor. Sapiens sapiens (düşündüğünün üzerinde düşünmek) için yeni tanımım, sapiens kare! 🙂

Katlanmalıyız, kendimizi en az iki kat aşmalıyız, eğer sapiens olarak kalırsak, günümüzdeki hatalarımızın zincirlerinde yaşamımızı kaderlerimize bağlayacağız. Katlanarak daha akıllı yaşarsak eğer, dünyanın ve canlıların ömrünü uzatacağız; elbette kendi yaşamımızla birlikte. Nitelik nicelikten mühim olmalı.

İnsanın doğasındaki ego, açgözlülük ve beraberinde oluşan hırs duygusunu törpülemeliyiz.

Dünyaya en çok zarar veren insanları düşünelim, belki milyarlarca dolar için yalnız çevreye zarar veriyorlar; bilseydiler ki verdikleri hasarı, torunlarına yaratacakları rahatsızlıklara tanıklık edecek olsalardı, sizce hala daha çok kazanma hırslarıyla dünyaya zarar vermeye devam ederler miydi. Bu bağlamda; belki de dünya insanlarının asıl problemi bu, günü kurtarmak. Kendinden sonrasını düşünmemek.

Hayat karmaşık değil, bizler karmaşıklaştırıyoruz. Yukarıdaki örnekteki gibi, belki çevreyi kirleten iş insanı; gün gelecekti ve istemediği istediğinden ağır basacaktı. Ne istemediklerimizin önemi istediklerimizden her zaman daha mühim ve hayati değer taşır.

Diyelim ki ben sabahları en fazla iki domates yiyorum, peki çok zengin olsam, üç mü domates yiyeceğim, şaka tabi. En fazla ne kadar yiyebiliyorsam yine o kadar yiyebileceğim. Normal porselende iki domatesi yemekle, altından kaplamalı tabakta yemek farklı mı derseniz, korkarım domatesin kimyası değişmiyor ve aynı tat olacak ağzınızda.

Birkaç gardrop elbisem var diyelim. Bir yılda 365 gün var ve yıl içinde her gün için farklı kıyafet giysem; israfsızlığı düşünebiliyor musunuz? Benim yüzümden kaç koyun kırpılacak, kaç kumaş fabrikasından dumanlar çıkacak…vs. Ben bu kadar zarar için neden israflı olayım. Az, çoktan iyidir! Hiçbir pazar dışarıya çıkmıyorum, cumartesileri bazı zaman ve hafta içi ise iş yerimde rahat edebileceğim kıyafetlerimi kullanıyorum. Benim için bir gardrop fazlasıyla yetiyor. Sürekli alışveriş yapan insanları engellememek için kendimi zor tutuyorum. Sessizce izliyorum mutluluklarını huzursuzlukla.

Dünyaya ve canlılara ne kadar az zarar verirsek, o kadar doğru yaşadığımızı düşünüyorum. Minimalist olmak, idareli yaşamak ve akıllıca hareket edip, dünyadaki rızkımıza razı olmamız gerekiyor. Düşündüğünün üzerinde düşünen insan demek, kendisini katlamış ve büyük yol almış demektir kendimce.

Eşyalar günümüzde insandan çok daha kıymetli olmamalı. Bazı günümüz hükümdarları altından klozetlere, altından musluklara ulaşabilmek için sifonlarda; ailelerini rehin ederek mutlu yaşayamıyorlar. Riskleri insanlar sever, yalnız büyük risklerde yaşamlarını kanla imzalayanlar, şanssızlıklarını satın alırlar. Oysa, belki de tuvaletsiz ve çeşmesiz bir evde çok daha mutlu, sağlıklı ve uzun yaşayabilirlerdi.

Hayatta nasıl yaşamak istiyorsunuz ve hayatta nerede yer almak istemiyorsunuz; iyi düşünüp doğru yaşamak gerekiyor.

Tek yaşam hakkınızı nasıl kullanmak isterseniz, sevdiğiniz insanlarla sevdiğiniz uğraşlarda huzurlu mu, yoksa vaktinizi daha büyük nicelikler için harcayarak, ömrünüzü hırslarınıza feda etmek mi; burada seçim sizin.

Minimalist ve doğru yaşamaya özen gösterecek, en az yaşam ihtiyaçları ile hata yapmaktan kaçınan sapiens karelerin katlanması dileğiyle.

Bir gün ne kadar ilkel yaşam koşullarını kucaklarsak, o gün o kadar ilerlemiş olacağız.

En iyi yarınlar kaderimiz olsun dileklerimle.

Not: Bu yazıyı aşağıda ilettiğim hikayeden ilhamla kaleme aldım.

Zengin iş adamı ve balıkçı hikayesi

Amerikalı bir zengin iş adamı, bir iş seyahati sırasında küçük bir Meksika köyü kasabasına uğrar. Limanda gezerken, ağzına kadar balık dolu küçük bir teknenin içinde oturan bir balıkçı dikkatini çeker. Merakla yanına yaklaşır ve sorar:

“Merhaba, bu balıkları yakalamak ne kadar zamanını aldı?”

Balıkçı, tümünü bir-iki saate yakaladığını söyler.

Yabancı adam bu kez, niçin daha uzun sure kalıp daha fazla balık yakalamadığını sorar. Balıkçı, ailesinin geçimi için bu kadarının yettiğini söyler. Amerikalı iş adamı merakla balıkçıya kalan zamanını nasıl geçirdiğini sorar. Balıkçı anlatır:

“Geç vakit yatarım, sabah birazcık balık yakalarım. Sonra çocuklarımla oynarım, öğlende de karım Maria ile biraz siesta yaparım. Akşamları, amigolarla beraber gitar çalıp şarap içeriz, eğleniriz. Dolu ve meşgul bir yaşantım var senyor.“

Amerikalı gerinerek, “Benim Harvard’dan MBA’m var ve sana yardım edebilirim. Balık tutmak için daha çok zaman ayırmalı ve daha büyük bir tekne ile çalışmalısın. Bu tekneden elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa surede bir balıkçı filosuna sahip olursun. Böylelikle, yakaladığın balıkları aracılara değil, doğrudan doğruya işleme tesislerine satarsın. Hatta kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Balıkçılık sektöründe bir numara olursun.”

Ve Amerikalı devam eder,

“Tabii bunları yapman için öncelikle bu küçük balıkçı kasabasını terk edip Mexico City’ye, daha sonra Los Angeles’e ve en sonunda holdingini genişletebileceğin New York’a yerleşirsin.”

Balıkçı düşünceli vaziyette sorar;

“Peki senyor, bu anlattıklarınız ne kadar zaman alır?”

Amerikalı yanıtlar, “15-20 yıl kadar.”

“Peki bundan sonra senyor ?” diye sorar balıkçı.

Amerikalı güler, “Simdi anlatacağım en iyi tarafı. Zamanı geldiğinde, şirketini halka açarsın ve şirketinin hisselerini iyi paraya satarsın! Kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın.”

“Milyonlar?” der. Meksikalı, “Eee… sonra senyor?”

Amerikalı, “Ondan sonra emekli olursun. Geç vakitlerde yatabileceğin küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin, istersen zevk için biraz balık tutarsın, çocuklarınla oynayacak, karınla siesta yapacak zamanın olur, aksamları da arkadaşlarınla şarap içip, gitar çalarsın.”

Balıkçı güler; “Senyör zaten ben bu dediklerinizi şu anda da yapabiliyorum, yine bu huzura kavuşmak için neden 15-20 yıl daha sıkıntı çekeyim ki?“

Kaynak:https://suleymanustun.com/zengin-is-adami-ve-balikci-hikayesi

Bonus: Yazımı okuyan saygıdeğerlere bu konuda işlediğimiz güzel bir konu başlığı zincirini sizlere sunuyorum.

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

Siz de fikrinizi söyleyin!