Çocuk Gündemi,  Deneme,  Ebeveyn,  Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Tarih,  Toplum

Milli Tarihimizin Şanlı Yıldönümlerindeyiz…

Bugünler Ülkemizin çok özel günleri ve onları sırası ile sayarsak;

1) Lozan Zaferi 24 Temmuz,
2) Erzurum Kongresi 23 Temmuz / 7 Ağustos,
3) Hatay ilimizin Anavatana katılması,
4) Türkiye basın özgürlüğü bayramı,
5) Kahraman Türk ordusunun Kıbrıs Zaferi.

Şimdi sırası ile konularımıza dönelim;

Lozan Zaferi 24 Temmuz;

Bu çok değerli zafer genellikle, Türkiye’mizin Tapusu olarak nitelendirilir ve İsmet Paşanın oradaki direnişi çok anlamlıdır. Lozan konusunda çok şey söylenebilir, fakat ben biraz farklı bir konuda düşüncelerimi yazacağım…

Lozan Konferansı aslında iki bölümdür İngilizler Kurtuluş Savaşımızda Rusların ülkemize destek vermesinden
çok ciddi kuşku duymuşlardır. Acaba Türkiye Kominist olabilir mi?

Bu nedenle birinci görüşmeler tıkanır ve heyetler ülkelerine geri döner.

Lozan görüşmeleri tıkanınca heyetler ülkelerine geri döndü… Gazi Mustafa Kemal ani bir kararla İzmir‘de
İktisat Kongresini düzenledi….

Bu kongrede; ameleler (işçiler) salonun solunda tüccarlar salonun sağında otursunlar, der… Atamızın bu mesajı hemen İngiltere’ye ulaşmıştır. Çünkü, Atamızın niyeti Avrupa değerleridir; yani Fransız ihtilalinden alıntılardır. İngiltere yönetimi rahatlamıştır… Ve Lozan heyetimizi tekrar davet ederler.

Lozan Zaferi için şunu açıkça ifade etmek isterim ki Atatürk’ün engin kültürü ile Lozan Zaferinin önü açılmıştır. Ayrıca, Osmanlı borçları sorunu da çözülmüştür.

2) Erzurum Kongresi 23 Temmuz / 7 Ağustos 1919;

Bu kongrede alınan tarihi karar;

“Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz.”

Bu kararın Kurtuluş Savaşımızın şekillenmesinde özel bir rolü olmuştur. İlk kez ele alınan konular ile bağımsızlık arzumuzun eyleme geçişi için yurttaki direnişin birleşmesi yolunda ilk adım olmuştur. O kongreye katılan heyetin önünde saygı ile eğiliyorum ve tabii ki en başta Gazi M. Kemal paşamızın.

 

3) Hatay ilimizin Anavatana katılması 23 Temmuz 1939;

Günlerden pazar, saat 11.40 Antakya’daki kışladan Fransız bayrağı indiriliyor ve yerine şanlı Türk bayrağı
asılıyor (gönlüm diyor ki o an orada olmak o şanlı bayrağımızın karşısında selam durmak… Ne büyük bir onur!)
Hatay’ımızın anavatana katılışının çok anlamlı gerçek bir öyküsü de var.

Yer Ankara, Mekan Karpiç Restoranı. O anda Fransız büyükelçisi M.Ponceau ve heyeti oradadır. Atatürk, Sabiha Gökçen’i oraya çağırır ve silahını alıp gelmesini ister. Aslında o günlerde Fransızların kafasında Hatayı Suriye ye vermek gibi bir eğilim vardır, bazı sıradan konuşmalardan sonra Sabiha Gökçen tabancasını çeker ve 3 el tavana ateş eder ve bağırarak “Hatay Türk’tür ve Türk olacaktır” der…

Hemen sonra polisler gelir ve paşamız suçlu olarak Sabiha’yı gösterir ve kendisini karakola götürürler… Hemen arkasından Atamızın kız kardeşi Makbule aynı davranışla silahını çeker ve 3 el tavana ateş eder ve Hatay Türk’tür ve Türk’ün olacaktır” diye bağırır, o da karakola götürülür cezaları 24 saattir.

Ancak mesaj yerine ulaşmıştır, Fransa heyeti Türkiye ile Hatay için savaşmayı göze alamaz ve Hatay 2 yıl sonra ülkemize katılır.

Ulu önderimiz; “Hatay, benim namusumdur orayı mutlaka alacağım.” demişti ve “Kırk asırlık Türk yurdu, düşman elinde esir kalamaz.” diyerek Hatay’ın esir olmasına izin vermeyeceğini dile getirmişti. Hasta yatağında Hatay’ı soruyor ve Hatay için çabalıyordu. Atamız çok hastaydı ve o günü göremedi… Ama 1938’de Hatay da yapılan resmigeçitte, iki askerin sırtına dayanarak resmigeçit bitene kadar askerleri selamladı…

4) Türkiye’de Basın Özgürlüğü Bayramı;

1915 yılında basına sansürün kalkması sonucu alınan bu karar (ayrıca, Osmanlının basındaki politikalarını 1946’da yeniden yürürlüğe sokulmuştu) ile büyük acılar yaşamış olsalar da tüm basın camiasını kutluyorum; başta rahmetli Uğur Mumcu olmak üzere ve yine bugün her türlü baskıya rağmen direnen basın mensuplarını kutluyorum.

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, 2021 yılı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni açıkladı. 2021 endeksinde Türkiye, 2020’ye göre bir sıra yükselerek 180 ülke arasında 153’üncü oldu. Günümüzde bazı gazetecilerin yaşadıkları güncel sorunlarını aktardıkları sözlerini iletiyorum;

TGC Genel Sekreteri: ‘‘Türkiye’de özgür basından söz edemiyoruz.’’

Önderoğlu: ‘‘Adli kontrol kararlarıyla gazetecilerin zihinleri hapsediliyor.’’

Faruk Eren: ‘‘Rahatsız eden her habere dava açılıyor, vahim bir durumla karşı karşıyayız.’’

Güneş: ‘‘Demokratik toplumlarda gazeteciler iktidarları eleştirdiğinde hedef gösterilmez, saldırıya uğramaz, hastanelik olmazlar.’’

5) Kıbrıs Barış Harekatı;

Bu Harekat tamamen adını ansalar da anmasalar da rahmetli Bülent Ecevit’in başarısıdır… Harekatın içeriğine fazla girmeyeceğim bu konularda çok kitaplar yazıldı. Fakat bir önceki İktidar döneminde Türkiye iki kez çıkarma girişiminde bulundu ve her ikisinde de ABD donanması geri çevirdi… O günler yola çıkarken sevdiklerine eşlerine sarılıp şehit düşersek VATAN sağ olsun diyenlerin, ertesi günü Mersin’e geri dönen askerlerimizin hayal kırıklığını tahmin edebilir miyiz!!!

Son sözlerim;

Değerli arkadaşlarım, çok heyecanlı çok coşkulu günlere gittim… Bizim Kurtuluş Savaşımız denilen Kurtuluş Savaşı Destanıdır. Bu destansı savaşı en güzel anlatan dünyaca ünlü vatan şairimiz Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanını okurken insanın gözleri yaşarır.

O günler Atamızın Ya istiklal ya ölüm çağrısına yurt dışında yaşayan onbinlerce gencimiz vatan imdadına koştular; pek çoğu şehit oldu vatanın istiklali uğruna!..

Şimdi bakıyoruz kendi ülkelerindeki savaştan kaçanlar; ister Suriyeli olsun isterse Afgan ülkemizdeler!

Biz vatanı zorda ise, vatan için canını veren insanların ülkesiyiz…

 

***

Bugün sizlere yazdığım bu yazının sonunda belirtmek isterim ki o coşkulu tarihimizi sizlere aktarıp, milli tarihimizin şanlı zamanlarının heyecanını da yüreğimde yaşamak. İşte o nedenle siyasetimizdeki olumsuz gelişmelerden, ekonomimizin olumsuz koşullarının farkında olan ülkelerin (başta ABD ve AB olmak üzere) ülkemizi sıkıştırma girişimlerinden söz etmedim. Fakat yazı konumla ilgisi olmayan ama bahsini edemeden de yapamadığım bir konu var ki benim gibi sizleri de çok üzmüştür.

Sadece beni çok derinden üzen; 2 Yiğidimizin PKK/ PYD hainlerince şehit edilmeleri içimi yaktı…

Türk ulusunun başı sağ olsun.

NOT; (ben bu alçak saldırıyı ABD hanesine kaydettim!) günü gelince haydutlukta sınır tanımayan ABD/Biden’a gerekli yanıtı vereceğim…

Orhan AYBER

Siz de fikrinizi söyleyin!