Deneme,  Din,  Edebiyat,  Kategorisiz,  Toplum

Kültür Fizik Hareketleri

Ailenin ikinci çocuğu olmanın tüm leziz nimetlerini haylazca kuşandığım o Çukurova dünlerinde ilk ve son defa “şalvar” giyişim, ne tuhaftır ki ilk ve son defa camiye gidişim ile aynı “teravi” gecesine denk gelmişti! Kadim Adana’mızın çekilmez bir ilçesinde benimle kıyaslanmayacak derecede cami ve ibadet kültürüne aşina olan kuzenlerimin eşliğinde ve elbette gözetiminde gittiğim bir memleket camisinde, namaz kılmasını bilmediğim için, ki bu konuda herhangi bir ilerleme kaydettiğim ya da kaydetmeye gönüllü olduğum söylenemez!, yanlarında saf tuttuğum cami cemaatinin namaz sırasında huşu içinde yaptıkları hareketleri çaresizce taklit etmiş, sadece Allah’ın duyabileceği tonda mırıldandıkları duaları duyamadığım için de o çocuk dünyamda içimden ne geçiyorsa, ki kuvvetle muhtemeldir ki anneme, babama ve ablama bir şey olmamasını, bağımlısı, delisi, ağır sevdalısı olduğum Galatasaray’ın o sene şampiyon olmasını dilemişimdir, dua niyetine bunları söylemiştim.

İşte o eski dünlerden bu yana başta içerisine doğduğum Müslümanlık olmak üzere kendimi hiçbir dine, inanca ya da bir cemaat kültürüne ait hissetmedim. İyi bir insan olmanın amentüsünün iyi bir mümin olmaktan geçmediğini çok genç yaşlarımdan itibaren keşfettiğim için ateşten kıyasıya korkup uzak duran endişeli bir çocuk gibi rahmani dünyadan hayatım boyunca hep uzak durdum, hoş, hala da uzak duruyorum. Ancak hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun dini inançlarını hayatlarının tam merkezine koyan; yaradanın huzuruna sonsuz itikad içerisinde çıkıp her ne sebeple olursa olsun ona şükreden dindarlara da yürek dolusu saygı duyup onları her zaman anlamaya çalıştım.

Ancak son yıllarda ibadetlerini aksatmayan birer muteber mümin olduklarını fırsatını her bulduklarında başımızdan aşağıya hoyratça boca eden ve bu yüzden de heybelerinde bol miktarda “hayır duası” biriktirdiklerini iddia edenlerin, artık herkesin malumu olduğu üzere, çeşitli karanlık siyasi ya da dünyevi hesaplar uğruna kendileri gibi olmayan, inanmayan ve de yaşamayanlara karşı bu kadar pervasızca, bu kadar düşmanca ve bu kadar acımasızca zulmetlerini, o haysiyetli çilekeş insanların bizatihi ailelerine karşı hayatı bu denli çekilmez kılmalarını gördükçe ve bu ülkede yaşayan bir yurttaş olarak bu zalimliğin birinci elden tanıklığını yapınca zamanında kendilerine duyduğum saygının ve kimi zaman da sempatinin bütünüyle yok olmasına, kolu kanadı kırık dirençsiz bir sis bulutu gibi ortadan dağılmasına sebep olduğunu ifade etmeliyim.

Zira hani çok değil, yüreğinde az biraz Allah korkusu ve saygısı barındıranların bu denli büyük çapta adaletsizliklere imza atmış olmalarını, bu korkunç ahlaksızlık deryasının önemli birer adası haline gelmelerini hiçbir şekilde anlayamıyorum. Bu yüzden de ne onlara ne de düzenli olarak yaptıklarını iddia ettikleri ibadetlerine saygı duyuyorum artık.. Güce, iktidara ve paraya bu denli ihtirasla tapınıp samimiyetsizliğin ve vicdansızlığın tüm varyasyonlarını istihdam ederek yaptıkları ibadetlerin sağlıklı yaşam için yapılan “kültür fizik hareketleri”nden öte hiçbir anlam taşımadığını gönül rahatlığıyla iddia ediyorum.

Siz de fikrinizi söyleyin!