Bilim,  Felsefe,  Fizik,  Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

Kozmolojide Keşiflerimiz (4)

Erastotenes bir sopa dikmişti ve aynı günün aynı anında sopanın İskenderiye’de gölgesi olmuyordu, ama İskenderiye’nin çok kuzeyinde gölge oluşmuştu. Bir önceki yazımda, Erastotenes’in kendine sorduğu soruyu bende tartışmak için sormuştum, şimdilik cevabını pas geçerek diğer konuya geçiyorum.

Erastotenes’ten yaklaşık 400 yıl önce firavunun emrinde çalışan bir Finike filosu, Afrika Kıtası’nın çevresini dolaşmıştır. Bu filo Kızıldeniz’den hareket edip Afrika’nın doğu kıyılarını izleyerek Atlantik Okyanusu’na açılmış ve Akdeniz’e geri gelmiştir. Bu yolculuk üç sene sürmüştür.

Eratostenes’in bu keşfinden sonra cesur ve serüvenci denizciler birçok uzun deniz seferine çıktılar. Tekneleri küçücük ve donanımları ilkeldi. Kaba pergel hesaplan yaparak, kıyı kıyı giderek oldukça uzun mesafeler alırlardı.

Geceleri göz kırpmamacasına gözledikleri yıldızların ufuğa göre aldıkları durumlarına bakarak, bilmedikleri okyanusların ortasında enlemleri saptayabiliyorlardı. Fakat boylamları hesaplayamıyorlardı.

Varlığı belirlenmiş yıldız grupları, henüz keşfedilmemiş okyanusların ortasında herhalde güven verici oluyordu. Yıldızlar, keşifler için yola çıkan insanlara dostturlar. O çağlarda deniz adamlarının dostlarıydılar.

Şimdi de uzay adamlarının Eratostenes’ten sonra da belki deneyenler olmuştu, fakat yerküreyi çepeçevre denizden dolanarak keşfeden Macellan’a kadar bu işi başaran başka biri çıkmadı. İskenderiye’li bilginin yaptığı hesaba dayanarak hayatlarını tehlikeye atıp dünyayı keşfe çıkan nice denizci için kim bilir ne serüven öyküleri düzülmüştü?

Eratostenes’in zamanında, yeryüzünün çizimi için uzayda görülen şekillerinin benzeri küreler yapılırdı. Bu kürelerin, karış karış keşfine çıkılan Akdeniz bölgesi dışındaki yerlerinde yanlışlıklar göze çarpıyor. İyice bilinen bu bölgeden uzaklaşıldıkça hata payı büyümekte. Bugün Kozmos’a ilişkin bilgilerimizde aynı tatsız, ama kaçınılmaz sonuçla karşılaşıyoruz. Birinci yüzyılda İskenderiyeli coğrafya bilgini Strabo şunları yazmıştı:

Yeryüzünü deniz yoluyla dolanma girişiminde bulunup eve geri dönenler arasında yolculuğu engelleyen bir kıtanın karşılarına çıkmasından ötürü geri döndüklerini söyleyen yoktur. Önlerinde denizin açık olduğunu, yolculuğa imkân verdiğini ama kararsızlık ya da ikmal olanaksızlığı nedeniyle yola devam etmediklerini söylüyorlar… Eratostenes Atlas Okyanusunu büyüklüğü nedeniyle aşmak zor olmasa, İberya’dan Hindistan’a geçebileceğimizi belirtiyor… Ilıman bölgede insanların yaşadığı birkaç yere rastlayabiliriz… Ve eğer dünyanın öteki yörelerinde insanlar yaşıyorsa, bunların bölgemizin insanlarına benzememeleri gerekir. Bu nedenle de oralara dünyanın başka yöreleri gözüyle bakmalıyız. Böylece insanlar, ilgi duydukları hemen her konuya yönelik olarak, başka dünyaların serüvenlerine atılmaya başlıyorlardı.

Elbette bütün keşif serüvenleri bunlar ile sınırlı değil, bundan sonra da birçok insan kaşif ortaya çıktı ve dünyayı gezmeye başladılar. Bunlardan dünyayı düz olduğunu iddia edenler oldu. Bu dünya düzdür anlayışı, yüz yıllar boyunca kilisenin bir kutsalı haline geldi. Belki de İncil’leri yazarken bu keşiflerden yola çıkarak kaşiflerin keşiflerinin tanrısal bir bildiri olarak kitaplarına geçeceklerdi. Bunun yanında cesur bilim adamları da oldu dünya düz değildir diyenler oldu. Ve kilise bunların söylemlerini tanrının sözlerine karşı gelme ile eş tutarak tanrı adına cezalandırdılar. Zaman gösterdi ki azınlığın savunduğu şeyler üzerine düşünülmüş şeylerdi. Her ne kadar tarih onları cezanlandırdıysa tarihsel olarak haklı çıkıp halen isimlerini yaşattıkları için tarih aynı zamanda onları ödüllendirdi.

Siz de fikrinizi söyleyin!