Bilim Çevre,  Deneme,  Ebeveyn,  Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Tartışma,  Toplum

Kirlenen Sularımız ve İstanbul’a Susuzluk Uyarısı

 Türkiye’nin en kirli nehri Ergene;

Trakya’daki bu nehir 25 yıl öncesine kadar tarımın can damarı olarak biliniyordu.

Aşırı kirlenmenin nedenleri ise; sanayi tesisleri atıkları, arıtılmadan nehre akıtılan evsel atıklar, ve tarımda kullanılan kimyasallar….

Ergene nehrinin suyu, 4. seviyede kirliliğe ulaştı ve zehir saçıyor. Çorlu ilçemizde şu anda bu nehir sularından beslenenlerin büyük kısmı kanser hastalığına yakalandı ve üstelik Türkiye ortalamasından çok fazla nüfus kanserle savaşıyor. Dahası, ilkokul çocuklarında bile kanser hastalığı gözlenmiştir! Ergene nehri çevresinde çiftçilik yapan bir yurttaşımız “Ben bu nehir sularının suladığı bölgede yetişen ürünleri aileme asla yedirmiyorum, ihtiyaçlarımı çok daha uzak bölgelerden tedarik ediyorum” dedi.

Manisa ovasını sulayan Gediz nehrinin son durumu;

Eski günlerden beri tarihte özel bir yeri olan bu nehrin durumu, adeta can çekişiyor aynı nedenlerle!!! Arıtılmayan evsel atıklar, sanayi tesislerinin atıkları ve tarım ilaçları gibi nice sorunlar suyun adeta zehir etkisini yaratıyor.

Ben de bir Manisalı olarak (ki çocukluk günlerimde Gediz nehrinde yüzmüştüm!), çocukluğumda bu nehrimizin görkemli günlerine tanık olduğum için çok üzülüyorum…

Büyük Menderes nehrimiz;

Bu nehrimiz de şu anda Türkiye’nin en kirli üçüncü nehri olmuştur; şu anda suladığı alanlarda suyun 4. sınıf su kalitesinde olduğu tespit edilmiştir.

 

 

 

Bir zamanlar Türkiye’mizin en bereketli ovası olan Çukurova da Seyhan ve Ceyhan nehirleri ile kirlenmiştir; bu kirlenme diğer nehirlerimiz için de geçerlidir.

Şimdi şu görüşümü sizlerle paylaşayım; nehirlerimizin kirlenmesi sonucu kaybettiğimiz ekonomik kayıplar sanayimizden daha önemlidir…

Yine de ben Atamızın “Benden sonraki nesiller olayların arkasından değil önünden gitmelidir.” sözlerinden de cesaret alarak çözüm önerilerimi sunacağım.

İstanbul büyükşehir belediye başkanını uyarmak istiyorum ve uyarılarımı şöyle sıralıyorum:

a) Sayın başkan yıllardır İstanbul’un taksi ihtiyacını karşılamak için yoğun çaba harcıyorsun… Oysa benim sana
önerim İstanbul’un nüfusunu azaltmaya yoğunlaştır çabalarını; hatırlatmak isterim, bir zamanlar İstanbul belediye başkanları Bedrettin Dalan ve Nurettin Sözen her ikisi de susuzluk nedeni ile yüksek oylarla kazandıkları seçimlerden sonra ikinci kez şans bulamadılar kaldı ki o zamanlar, bu kentin nüfusu 8 ve 9 milyon idi şu anda ise bu kentteki yabancıların sayısı o kadar!!!

b) 200 bin dolar vererek İstanbul’da konut alanlara vatandaşlık verilmesini kabul etmemelisin!!!
200 bin dolar yatırım yaparak İstanbul’da vatandaşlık hakkı tanınan kişilerin % 45’i İran %30 Irak’lı. Şimdi sadece siz değil, tüm muhalefet partileri de bu sorunun ulusal bir sorun olduğunu kabul etmelidir.

c) Türkiye’nin sanayi yatırımlarının yaklaşık % 80 / 85 İstanbul’dadır (deprem bilimcilerin uyarıları ile yaklaşan büyük İstanbul depremi sonucu, ülkemiz yıllarca çok ağır bedel ödeyeceğini bilmelisiniz!) Bu nedenle en kısa zamanda, tüm sanayimizi Anadolu’muzun daha güvenli yerlerine taşımaya gayret etmelisiniz .

Benim önerim, Akdeniz kenarında uygun alanlarda sanayimizi yoğunlaştırarak çözümü orada aramalıyız; bu konuda çözüm önerim var.

d) Büyük önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK Cumhuriyetin ilk yıllarında tüm sanayi yatırımlarını Anadolu da gerçekleştirdi; büyük önderimiz İstanbul’un sadece bir kültür başkenti olmasını talep etmiştir…

Sizde Sn İmamoğlu ve tüm ana muhalefet parti mensupları ile beraber İstanbul’u sadece kültür başkenti olarak yenileyin….

e) İstanbul şehrimizi bekleyen bir başka sorun ise, İstanbul’da gıda fiyatları hiçbir zaman ucuzlamayacak tır kent halkının ucuz gıdaya erişmesi mümkün gözükmüyor. Anadolu’da üretilen ürünlerin İstanbul’a gelene kadar sekiz misli artmaktadır; böylece hem Anadolu köy üreticileri kaybediyor ve hatta pek çok ürünün dallarda kaldığı biliniyor!

Son sözlerim: uzun bir dönem ‘İstanbul’un taşı toprağı altındır’ diyerek Anadolu’nun bütün yörelerinden göç alan İstanbul, şimdi ‘Anadolu’muzun taşı toprağı altındır’ diyerek ters göçü teşvik etmeliyiz(!) etmek zorundayız.

Siz de fikrinizi söyleyin!