Felsefe,  Siyaset,  Sosyoloji,  Tarih,  Toplum

İyonya Okulu

Bu yazımızda sizlere, İyonya Okulu’nu tanıtmaya çalışacağız.

Bu ismi hepimiz duyduk belki, ama hakkında ki bilgilerimiz kısıtlı olabilir, onun için bu okulu ele alırken elimden geldiğince sizlere ayrıntılı anlatmaya çalışacağım.

Felsefe tarihinin ilk okulu veya düşünce geleneğini oluşturan İyonyalı filozoflardan  Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes olarak bilinirler.

İyonya veya Miletos Okulu, felsefenin ilk okulu olarak ortaya çıkarken, Batı Anadolu kıyılarındaki İyonya da Antik Yunan felsefesinin ilk merkezi olarak seçkinleşir. İyonya okulunu meydana getiren bu üç filozofta, bugünden geriye dönüp baktığımız zaman ortak bazı özellikler tespit edebiliyoruz.

Dikkat ettiyseniz felsefe, düşünme okulu demişim. Burada, elbette bu cümlenin bir hedefi vardır. İlk olarak belirtmek gerekirse, bu filozoflar bu okulu açarken amaçları mitopoetik düşünceden sıyrılıp, felsefi düşünmeye geçişin simgeleşmiş hallerini ortaya koyar.

Buna göre, dünyayı açıklamanın biri doğaüstü güçlere gönderimle gerçekleşen mitik veya mitolojik diğeri ise doğal nedenlere başvurmaktan meydana gelen doğal yol olmak üzere, iki yolunun bulunduğunu kabul etƫiğimiz de, physici ya da physiologi adıyla sınıflanan Miletoslu doğa filozoflarının, mitolojik açıklama tarzına alternatif bir açıklama tarzı geliştirmiş ve böylelikle, felsefenin kendisini öne sürmesinin temsilcisi olmuş oldukları söylenebilir.

Bu filozofların en çok hoşuma giden yanları da, her hangi bir çıkar pratik amaç gözeterek değil, salt bilmek ve anlamak için felsefe yapmışlardır.

Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes, her ne kadar felsefede onların yaşadıkları çağda madde ile ruh arasında bir ayrım yapılmamış olsa da felsefe tarihinin ilk materyalistleri olarak bilinirler.

Nitekim, nedensel bir varlık anlayışı ortaya koyan ve varlığa ilişkin doğru bir açıklamanın maddi, fail, formel ve ereksel olmak üzere, dört ayrı nedeni ortaya koyması gerektiğini belirten Aristoteles’e göre, Miletoslu filozoflar yalnızca maddi neden üzerinde yoğunlaşmışlar ve var olan her şeyin kendisinden türediği arkhe ya da maddi nedeni belirledikleri zaman, varlığı açıklayacaklarını, neyin gerçekten var olduğunu belirleyeceklerini düşünmüşlerdir.

Bundan dolayı, bu filozoflara monist filozoflar denir. Dediğimiz gibi bu materyalist filozoflar evrendeki tek gerçekliğin madde olduğunu, dış dünyayı meydana getiren çokluğun gerisinde bir birlik aramaları ve madde söz konusu olduğunda da daha sonraki plüralistler gibi, varlığın temeline birçok arkhe ya da maddi neden değil de tek bir madde yerleştirmeleridir.

Miletoslu filozoflar maddi neden dışında bir neden, fail veya final neden düşünmedikleri ve özellikle de maddeye  hareket verecek onu harekete geçirecek bir dış güç tasarlamadıkları maddenin kendisi de cansız ve hareketsiz bir kütle olduğu için arkhe olarak kendi kendisini harekete geçirecek kendi hareketini yine kendisinin açıklayacağı bir ilk madde aramışlardır. Bu yüzden onlara hilozoistler denmiştir.

Miletoslu filozoflarda ortak olarak sergilendiğini gördüğümüz başka bir nokta da onların “hiçten hiçbir şey çıkmayacağı” (nihil ex nihilo fit) ve dolayısıyla madde ya da dünyanın ezeli olduğu inancıdır. Aynı zamanda tüm Yunanlı filozoflar tarafından paylaşılan bu inancın bir gereği olarak, hiçten yaradılış veya maddi dünyanın zaman içinde bir başlangıcı olduğu düşüncesi, onların akıllarının ucundan dahi geçmemiştir.

Elbet bu yazı bilim yazısı değildir. Ancak bu Miletoslu filozofların fikirleri, çok yakın tarihe yakın savunuldu. Ancak, bilimin gelişimi ile bunların hiçbir kaideye alınacak bilimsel olmadığını ortaya koydular.

2 Yorum

  • h

    yazılarınıza kaynak gosterin. bu yazıyı ahmet cevizci’nin felsefe tarihi kitabından almışsınız. kaynak göstermeniz gerekli

    • Ilkay

      Merhaba Harun Bey, öncelikle takibinize çok sevindim. Sitemizde anlaşma uyarısınca her yazar kendi yazdığı yazıdan sorumludur. Gerekli ricayı yapmıştım, artık daha titiz davranıyor arkadaşımız. Bilginize arz olunur, saygılar.

Siz de fikrinizi söyleyin!