Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Tartışma,  Toplum

İndir Donunu Kaldır Donunu

Ülkemizin kırsal bölgelerinde özellikle seks üzerine bilgi sahibi olmayan ve ilk kez gerdek gecesinde bir kadınla tanışan erkeklerimiz var. Onlar da genellikle, atalarından duydukları şekilde ihtiyaç görmeyi seks zannediyorlar. Asla sevişmeden ve her zaman kadınlarıyla yalnızca ihtiyaç durumlarında ilişkiye giriyorlar. Sonuç olarak, ‘indir donunu kaldır donunu’ durumu yaşanıyor. Hiç sevişmeyen insanlarımız, yaşamadan ölüyorlar.

Ülkemizde kadınların en cahilden en bilgesine, televizyon programlarında en çok izlenen ve ciddi ciddi sözleri dinlenen profesörümüz Haydar Dümen oldu. Az anlatayım çok anlayın.

Başörtüsü demokrasisinden sonra indirilen donlar, çocuk ve kadın cinayetlerinde ülkemizde hiç olmadığı kadar büyük patlama yaşandı. Hatta, emniyet müdürlüklerinde işittiğimiz çıplak aramalarda öğrencilerin dizlerine kadar indirdikleri külotlar… Ve dahası istismar ve tecavüz haberlerinde okuduğum, adil adaleti sağlanmayan onurları ve namusları alınan insanlar…

Ülkemizde cehalet arttıkça, üzerine de cinselliğe hedef gösterme ve kolaylıklar sağlayan fetvalar da eklenince; bir de kanunlarda sapık ve katillere kolaylık sağlamayı unutmayan hükümetin eylemleri derken, ülkede çoğunluğun hakim algısı değişti.

Ensar Vakfı’na ait bir yatılı kursta ilk 45 erkek çocuğun ezildiğini anlayan teşhis edenler, 46’ya geçemişti. Hepsinin ezildiği kanaatine varılmış olmalıydı. Sahi o dönem kaç çocuk kursta ezilmiş ve kaç çocuk kursta eğitim görüyordu. Maksat neydi? Badelenme kursu muydu, yoksa eşcinsel arttırmak mı isteniyordu. Bu vakfı milletvekilleri korudu, bu vakfa devlet hazinesinden yardımlar yapıldı ve yapılıyor, bu vakfa hükümet büyük sorumluluklar veriyor hala ve asla, kapatılması gereken bu vakıf maalesef yargılanmayacak bile. Üstelik her yerde vakfın kursları var. Amaç? Ortada!

Dünyanın en kısa hikayesini Ernest Hamingway yazmıştı, ama daha kısa hikayeyi de ben yazdım hem de okuduklarımla. ‘Ezilmiş bir çocuktum.’ diyecek adamlar yarınlarda çok olacak.

Bir istismarda çocuk suçlanır, sapık haklı görülür vaziyete geldik. Vay efendim çocuğun rızası varmış, vs…

Özgecan gibi nice tecavüz sonrası katledilen kızlarımızın gazetelerde kot giydiği fotoğraflarını görmemiz mümkün olmuyor, çünkü isteniyor ki öldürülen kız mini etek giyip tecavüzcüsünü baştan çıkarmış / tahrik etmiş. Müslüman bir ülkede maalesef birinci sınıf sayılan erkek her zaman haklıdır.

Adliyeler, çocuk istismar ve kadın cinayetleri ile dolup taşıyor. Peki, halkın bu hale gelmesini neden istediler? Neden ahlak kanunları çöktü? Neden donlar indiriliyor ve neden gazeteciler kalem tuttuğu için içerdeyken, sapık ve katillerin çoğu dışarıda? Sizce içerde kimler olmalıydı? Bence sapık ve katiller! Günümüzde, tarikatler ve hocalarının badelerden ün yaptığı karanlık zamanlardayız.

Beynimiz kontrollerinde; medyada ne görmemizi istiyorlarsa onları görüyor ve işitiyoruz. Zoraki haşlanan kurbağalar sınıfında olmamızı istiyorlar. Algımızda neyin öncelikli seçicilik yapmasına o diplomasızlar karar veriyor.

Herkesin seyrine doyamadığı, adaletini yargıdan önce aradığı o Müge Anlı, programlarını izleyen arkadaşlarımdan çok bilgi sahibi oldum. (Konuya geçmeden şu notumu iletmeliyim, sahi neden kişiler kurumlardan daha büyük olsun isteniyor? Adliyelerin itibarını zedelemektir bu olay.) Duyduklarımla bu yazıyı kaleme almaya çok önce karar vermiştim.

Bir kız önce hala oğlu ile, sonra teyze oğlu ile ve daha sonra dayısı…vs. Baya kimseyle birlikte olmuş. Bir başkası komşusunun kocasından hamile kalıp, kocasına çocuğunun kendisine ait olmadığı itirafı…vs. Hikayeler çok ve işittikleriniz, izledikleriniz veya okuduklarınızla konuyu derinleştirerek okumaya devam edebilirsiniz.

Müslüman olmayan ülkeler de neden bu kadar ahlak çökmüyor diye düşününce şu çıkarımları yaptım;
cinsellik konusunda cazipleştirmelerine gerek duymuyorlar, ne kanunla ne fetvayla, ne de ahlaki hedefler ile insanların algılarına manipüle yapılmıyor. Herkes özgür yaşıyor ve insanlar ne giyildiği ile değil, haklı mı suçlu mu diye eleştirebilecek hakim algıya sahipler. İstedikleri ya da sevdikleri kimselerle ilişkiye girip 18 yaşından sonra birlikte yaşama özgürlükleri var. Gençken doğru kişiye kadar birliktelik yaşayıp ayrılıyorlar ve sonuç olarak doğru kimseleri bulunca evleniyorlar. O toplumlarda kadın cinayetleri neden yok, düşünmeliyiz.

Biz de bekaret mendili erkeklerin ayıbıdır. Misal olarak, Mardin’deki 13 yaşındaki kızı pazarlayan kadın, bekaretine dokunmadan işini gör deyince, onca insan işini görüyor, kızcağız dört ameliyat sonrası oturabiliyor. Dahası, kıza acıyan adamlar ilişkiden sonra, şeytana uydum ya da ramazanda gel de yemek vereyim gibi; vicdanlarını rahatlatma çabasındalar. Emin olunuz hepsi de oruç tutuyordur.

Bu kızcağızın başına gelenlerin üzerine bekareti var evleneyim diyen erkek olur mu? Demek ki bekaret evlenme adayı görülmek için yetmiyormuş değil mi?!.

Yeniden başladığım yere gelelim, Müge Anlı programlarındaki ve toplumda işittiğimiz ahlaksız bulduğumuz durumlara. Yukarıda anlattığım bir kız birçok sevgili değiştirmişti. Peki bu durum ahlaksızlık mıdır? Bence değil, ensest olmasaydı. Erkekler kadar cinsel hakkımızı kullanmak hakkımız, bizlerde insanız. Bu kız bir gün öldürülmezse türbanlı bacım, doğru insanla da ilişkiye girip ve onunla da evlenecektir.

Bir arkadaşıma bir Rus kadın şöyle sormuş, hiç sevişmediğin bir insanla evleneceksin, peki iyi sevişmiyorsa ne yapacaksın? Aynı yatak paylaşılmadan adam iyi birisi midir, değil midir; onunla yaşamadan anlayamazsın, diyerek devam etmiş.

O indirip kaldırılan donlar, hem cinsel hastalık (psikolojik) hem de mide bulandırıcı, ama bu toplumda büyüdüğüm için böyle düşünüyorum. Fakat, o türbanlı kadın öldürülmezse mutlu bir birlikteliğe ulaşacaktır kanaatindeyim.

Ülkemizde ahlak kurallarımızın açtığı yaraları iyice düşünmemiz lazım; gerek Mardin’deki 13 yaşındaki kız haberi gibi haberleri, gerek istismarlar, gerek cinayetler…

Kimse, kim ne yaşıyorsa ve bana ne derse; biraz ahlaklı olmaya yaklaşmışız; hem bize ne kimin kimle olduğundan? Sahi, magazinler ve izlediğimiz dizilerinde yanlış düşünmemize etkisi olmuş mu ne?!. Bizler dar baktıkça, korkarım ki ahlak daha da çökmeye devam edecek. Bana göre şu zamanda Lüt Kavmi’nden daha vahim halde ülkemiz.

Saygının güneş olduğu yarınlarda, donların istemsiz indirilmediği, sıcacık sabah ışıklarıyla uyanmak ümidiyle.

******

Not: Benzer bir konuda yazımı da bu yazıya eklemek istedim, yalnız hoşunuza giderse ve bu bağlantıyla da tek sayfada okumak isterseniz diye linki ekliyorum. http://xn--gndemarivi-9db80j.com/gundemarsivi.com/yeme-icme-ciftlesme/ Önceden yazdığım yazım: Yeme, İçme, Çiftleşme

******

YEME, İÇME, ÇİFTLEŞME

Mülteci ya da yalnız oy verdiği için bankasına her ay maaş yatan insanlarda, ahlaksızlıklar neden çok diye düşününce; YEME, İÇME, ÇİFTLEŞME üçlüsüne ulaştım.

Üretim yok, kitap okumak yok, iş yok!..

Ekmek elden su gölden, (bu ekonomik sıkıntılardan) hiç tasa yok!..

Dert yok, keder yok… Açlık yok, soğuktan donmak yok… Hiç sıkıntı yok!..

Yiyorlar, içiyorlar hatta nargilerine kadar dumanlanarak; akşama kadar da çiftleşme derdini tasa edip geziyorlar!..

Yeme içme için düşünmelerine gerek yok, çiftleşme dışında düşündükleri de yok… Onlar için gerek de yok!..

Virüs gibi her yere hızla yayılıyorlar, ürüyorlar, arta arta atmosferimizi kirletiyorlar!..

Laf çok, hadis çok, dedikodu çok, her şeye cevapları çok, saygısızlıkla dolu hadsiz söylemleri de çok!..

2 Arapça kelimeyle bilge sanılanları da var bunların, başka bildikleri de yok, bu yüzden uydurdukları da çok!..

Kendilerine göre dini de kolaylaştırmışlar, biatçıları da çok! Dogmatikler, makineleşmişler!..

Çevrelerinde bir tane üç haneli IQ’lu kimseleri de yok! Sorgulayanları da yok!..

Bunlar Yeme/sinler, İçme/sinler, Çiftleşme/sinler!..

Yorulduk, ziyadesiyle ziyan olanlara üzülmekten yorulduk artık!..

Defolsunlar! Hatta insanlık için intihar etsinler! Zarar vermesinler!..

***

Sabah kalkıyorlar kahvaltılarını yapıyorlar, evden çıkıyorlar; bir yerlere giderken kadınlara ya da çocuklara taciz edici bakışlarıyla rahatsız ediyorlar. Bir yerde oturup akşama kadar oturup, ona buna bakıyorlar, tek düşündükleri çiftleşme! Gözlerinden okunuyor sapıkların! Sonra eve geliyorlar yemeklerini yiyorlar, yallak çiftleşmeye…

Çoğu mülteci de damsız girdiği için içeri, sapıtarak suç işliyor; yalnız sınır dışı olan tek mülteci haberi görmedim!

Böylesi erkekler sapıtmayacak da kim sapıtacak? Taciz bunlardan çıkıyor, tecavüz bu kesimden, ensest ilişkiden çocuk istismar suçlarına kadar hep bu kesim suç işliyor!..

Ailelerindeki cinsel problemlerden toplum da zarar görüyor. Bu kafadaki zihniyetlerin yetiştirecekleri çocukların sağlıklı olması imkansız! Kadınları türbansızları suçlar, sapıtır. Çocukları büyür ailesinden gördüklerini uygular.

Adalette kanunlar da bu sapıklar ile çocukları evlendirmek yönünde işledi. Tecavüzcüsüyle hangi siyasetçi çocuğunu evlendirmiş de bu kanununa karar kılabilmiş? Bu acımasızlığa nasıl vicdanları el vermiş? Vicdan olmazsa adalet de olmuyormuş, yazık insanımıza!..

En çok çocuk istismarı yapan yaşlı hocalar, onlarında güçleri çocuklara yetiyor. Sokaklarda bile çocuklara sürtünerek geziyorlar. Diyelim bir hoca bir çocuk tecavüzüyle (çocuğun ailesi de fukara diyelim, mahalle baskısından korkup, namus belasından) evlendirildiği vakit, o çocuk korunmadan ne anlayacak, nüfus yapacak büyümeden! Peki sapık adam duracak mı birle, durmaz! Arap kafasında arttırmak isteyecek kadını, tecavüze devam ederse bir başka olayla da zamanla kanunlar çıkmaza girer, yeni kanunlar gerekir; çoklu evliliklerin önü açılır kadınlar mutsuz olur, ama oy için nüfus ürer! Bunca insanın ahına demokratik oy çoğunluğu değer mi derseniz, vicdan yok adalet aramayın!..

Tarikatler badelenenlerden ünlendi, kadınlarını kapı önlerinde bekleyen onursuz erkeklerden ünlendi. Eş cinsellik bunlar yüzünden arttı, eşcinsellere de bunlar suçlayarak yaşam alanı bırakmadılar (ne kadar ilginçtir ki badelenenen ile eşcinsel bir erkeğin yaşadıkları haz, birbirinin de aynıdır). Kerhaneler arttı, birçok kadın ve çocuk kayıp oldu! Eee, hani din hani ahlak? İnsanlık nerede?..

Hocalar da zıvanadan çıktı, günde 5 kez ezan okuyup yüksek maaş alıp, barınakları da veriliyor. Erken emekli olacak bu şahsiyetlere verilen imtiyazlar çok!.. Rahatlık çok, az iş çok boş zaman! Çocuk istismar suçlarına kadar suçları örtbas ediliyor!..

Mahallelerde Kuran bilenler, hocalık ile evlerinde kurs veriyor, sonra olaylar olaylar… Mahalle baskılarından korkan aileler çocuklarının istismara uğradığını söylemeye çekiniyor. Tecavüzcünün suçlanmadığı tecavüze uğrayanın haksız olduğu hakim algı oluştu. Ne kötü bir toplum olduk!..

***

Bunca çocuk istismarından da çocukların sağlıklı büyüme imkanları neredeyse yok! Ne geliyorsa fukaranın başına geliyor!.. Psikoloğa götürecek para da olmuyor, dertlerine çare bulacak insanlara da ulaşamıyorlar. Ötekileşiyor yavrucaklar!..

Birçok işsiz SSK’sına para yatıralamadığından hastalarıyla ya da kendileri (hasta olunca) hastanenin kapısından geçemezken, diğer maaşlı boş gezenlerin böyle tasaları yok… Özel hastaneye kadar beleş yaşıyorlar. Birçok mülteciye devlet barınak da sağlıyorken, bizim evsizimiz artıyor.

Bizim askerimiz Arap ülkelerinde soylarını bitirip şehit olup toprak altına girerken, mülteci Araplar toprak üstünde gezerken, kelle kesip nüfus üretiyor. Irkımızın gelecekteki nüfusu da tehlikeye giriyor. Suriyeliyi ferah yaşatıp, askerimizin şehit olmasına sebep olan kimselerin, şehitlik tepesini dolduruyor olmaları da ironik bir söylem!..

Şehit tepesinden dönen kim, Arap toraklarında ölen askerler vatan için savaşmadan nasıl şehit sayılıyorlar?

Bunlar rahat yaşıyor diye çocuklarımız evlere hapis ve biz kadınlara özgürlük yok!.. Zaten bu toplumda kadın olarak yaşam zor, üzerine saçmalıklar yüzünden baskı çok!..

Mülteciler, ülkelerinde adam keseceklerine kızlarımızı kesiyor! Biz şehit acısı yaşarken onlar, sadece çiftleşme derdi yaşıyor!

Günah işleyen çok, taktir varsa Allak’a kalmış! İnşallak cehennem vardır, inşallak! Yoksa mazallak!!!

 

 

 

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

Siz de fikrinizi söyleyin!