Bilim,  Felsefe,  Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

“Değer kaybından” söz etmek tamamen yanlıştır


Muhafazakâr, sol görüşlü, yeşil veya vatansever: Herkesin farklı, sadece kullandığı ve kendi koymadığı, değerleri vardır.

Gerçekten doğru değerleriniz var mı? Ne kadar aptalca bir soru, elbette var. Hem de muhafazakâr, ilerici, sağ, sol, liberal, yeşil, aile bilincine sahip, vatansever, hoşgörülü veya yabancı düşmanı olmanızdan bağımsız. Herkes her zaman kendisi için doğru değerlere sahiptir – aksi takdirde onlara sahip olmazdınız!

Değerler konusu garip bir şeydir. Kendiniz onların sahibisiniz, ama başkalarında onların kaybına yas tutuyorsunuz. Değerlerimize günümüzde ne oluyor? Onları kaybediyor muyuz? Kim hala kibar, dakik ve özenli? Kim başkalarını düşünüyor, sadece kendisini değil? Kimin kendi avantajı dışında başka değerleri var? Kim sadece parayı düşünmez?

Doğru mu bu? Eh, “değer muhafazakârı” eski Federal Almanya ile birlikte öldü, ne cep mendili ne de üç parçalı bir takım elbise bunu değiştirmeyecek. Bunun yerine değerli gayrimenkul ve saat markaları, değerli alacaklar ve değerli besinler var. Aynı anda toplumumuz manevi değerlerden de hiç yoksun değil.

Bugün bir İtalyan dondurmacısındaki tatlar kadar çok değer var. Sağlıklı beslenmek, formda ve sportif kalmak, her zaman bir baba olarak çocuklarımızın yanında olmak, partnerimize çok ilgi adamak, az buçuk ekolojik tüketmek – bunların hepsi zamanımızın önemli değerleridir.

Eskiden hiçbir değer-muhafazakârı bunlarla uğraşmak zorunda kalmamıştı. Değerlerini yaşamak onun için daha kolaydı. Onun sadece Adenauer ve Erhard’ı seçmesi, kadınlara müstehcen iltifatlar yapması, at nalıyla süslenmiş bir Benz sürmesi ve sosyallerden (sol partiler için kullanılan bir genel tabir) dolayı ahlakın bozulmasına kızması gerekiyordu. Ancak sahip olduğunuz değer çoğaldıkça, onlara uymak da zorlaşıyor.

Zira, değer temelli bir eylemden diğerine aceleyle, çocuklardan spora, oradan geriye eşine ve arada organik süpermarkete koşanın trafikte nezakete ve dikkate vakti yoktur. Beyefendi az olan değerlerini tam yaşardı. 21. yüzyılın değerlerinden itilen ise, çok değerlerini yarım yaşıyor.

Bu anlamda “değer kaybı”ndan söz etmek zaten tamamen yanlış. Aristoteles’in inandığı gibi insanın değerleri yoktur, onları ancak kullanır.

İnsanların değerleri kendilerinin olduğunu sanması, arabanıza işaret edip: “Orada ilerde duruyorum!” demek kadar aptalcadır. Kimse kendisinin arabası olmadığı gibi, değerler de onun değildir.

Ayrıca, güçlü değerlere sahip olmak, iyi bir insan olduğunuz anlamına gelmez. Değerler, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için değil, kendini onun içinde yönlendirmek için vardır.

İçgüdülerimiz artık bize rehberlik etmediği için, yaşamda neye ihtiyacımız olduğunu, neyi istediğimizi ve neyi onayladığımızı bize söyleyen değerleri aradık. Değerleri özellikle güçlü olan kişilerin, genellikle inatçı, katı ve hoşgörüsüz olmaları kimi şaşırtabilir?

Güçlü değerler sadece Luther ve Gandhi’ye muaf değil, Thilo Sarrazin ve Taliban’ın da güçlü değerleri var. Ve “sadakat” ve “güven” değerleri olmasaydı mafya ne olurdu? Değerlerini her şeyin üstünde tutan, onu başkalarının değerlerinin de üstünde tutar.

Yine de değerlere odaklanmak tamamen yanlış değil. Yanlış değerlere sahip olmaktansa hiç değer sahibi olmamak daha iyidir. Hoşgörünün değeri, hoşgörüsüzlükten bariz daha iyidir, insan sevgisinin değeri kesinlikle ateşli milliyetçiliğin değerinden daha iyidir. Bunu anlayabilmek, elbette değerlidir; aslında bilgelik ve farkındalığın bir neticesidir. Belki de kaybolan bunlardır?

***

Prof. Dr. Precht’e bana ve umarım size de, yeni bir farkındalığı sağladığı için, nezdinizde saygılarımı ve hayranlığımı iletiyorum.

Nizamettin Karadaş

 

Not: Bu yazı filozof ve yazar Prof. Dr. Richard David Precht’in 11.10.2018 Handelsblatt Magazin Nr. 6/2018 yayınlanmış Die Rede vom ‘Verlust der Werte’ ist vollkommen falsch başlıklı makalesini Türkçe çevirisidir.

1964 İstanbul doğumlu. 1972 den bugüne kadar Düsseldorf, Almanya ikametli. Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, 2 yetişkin kız çocuğu babası. 12 yıl Avukatlıktan sonra mesleğini bırakmış, her konuda meraklı, araştırmacı, analist ve okumasını seven rahat ve huzurlu bir insan.

Siz de fikrinizi söyleyin!