Çocuk Gündemi,  Deneme,  Kategorisiz

Çocukluğumuzdaki Oyunlar

Kültürümüzde Oyun

Geçmişten günümüze varlık gösteren her toplumda oyun ile ilgili materyallerle karşılaşılması oyunun, insan hayatında önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Oyun her kültürde ve her çağda var olan bir etkinliktir.  Günümüz şartlarında gelişen teknoloji ile beraber çocukluğumuzda oynadığımız birçok oyun kaybolmaya yüz tutmuştur. Bu yazı kültürümüzde yaygın olan oyunlarla ilgilidir. Bu oyunların bazıları unutulmaya yüz tutsa da dileğim en az bir defa bir çocukla bu oyunları oynamanızdır.

Yakar Top

Oyuncuların iki eşit gruba ayrılmasıyla başlar. Kız erkek birlikte oynanabilen bir oyundur. Bu işlemi yapmak için iki kişi seçilir ve karşı karşıya geçerler. Aralarındaki mesafenin herhangi bir sınırlaması yoktur. Birbirlerine adımlarıyla, sıra ile gelirler. Adımı diğerinin ayağına basan, ilk oyuncu seçme hakkını kazanır. Bir kazanan, bir diğeri oyuncuları seçerler. Eğer bir oyuncu arada kalırsa (artarsa) o da “ara böceği” olur ve iki takımda da oynar. Adım yarışmasında kazanan grup ortaya geçer. Diğer grup ise arası 8 metreyi bulan oyun alanının iki tarafına geçerler. İki taraftakiler de top ile ortadakileri vurmaya çalışırlar. Vurulan çıkar, kenardan grubunu destekler. Ortada kalanlar ise vurulmamaya çalışarak oyuna devam ederler. Ortadaki gruptan biri kalıncaya kadar oyuna devam edilir. Bir kişi kalırsa altılığa kalır. Yani 6 kez vurulmadan oynarsa, takım arkadaşlarını kurtarmış olur ve diğerleri de oyuna girer. Altılıkta yanarsa oyun diğer takıma geçer.

Bir de bu oyunun içerisinde “can kapma…” diye bir şey vardır. Eğer oyuncular kendini vurmak için atılan topu tutabilirse, bir canı olur ve o canla ya istediğini oyuna sokar, ya da biriktirip kendi vurulduğunda kullanır. Oyun kısaca böyledir. Sıkılana kadar, yorulana kadar böyle devam eder.

Yakala Top / İstop

Bu oyun topun havaya atılıp kapılmasına dayanır. 5-6 kişiyle oynanabildiği gibi 10-15 kişiyle de oynanabilir. Kızların ve erkeklerin birlikte oynayabildiği bir oyundur.

Oyuna başlamadan önce bir kişi ebe seçilir. Ebe topu eline alır. Diğer oyuncular da gelip topun üstüne ellerini koyarlar. Ebe topu yukarı atar ve bir kişinin adını söyler. O kişi top yere düşmeden topu yakalamaya çalışır. Topu yakalayan kişi hemen bir başka kişinin adını söyler. Adı söylenen kişi topu yakaladığı sürece, oyun bu şekilde devam eder.

Adı söylenen kişi topu yakalayamazsa ebe olur ve yere düşen topu tuttuğu yerde istop diye bağırır. Bu kişinin topu tutmaya çalıştığı süre içinde diğer oyuncular ebenin kendilerini vuramayacağı kadar uzağa kaçmaya çalışırlar. Ebe istop dediğinde herkes olduğu yerde kalır. Kimse yerinden kıpırdayamaz.. Yerinden oynayan ebe olur. Ebe bulunması zor olan bir rengi tercih ederek, istediği bir rengi seçer ve söyler. Söylediği anda diğer oyuncular tekrar harekete geçip o rengi bulmaya çalışırlar. Ebe de bu arada onları topla vurmaya çalışır. Vurursa ebe olma sırası vurduğu kişiye geçer; kimseyi vuramazsa tekrar ebe olur.

Yedi Taş

Yedi taş, bir takım oyunudur. Yedi tane taşın üst üste dizilmesi ve oyuncuların topu atarak bu taşları yıkması esasına dayanır. Bu oyun en az 4-5 kişiyle oynanır. Kız ve erkek çocukların birlikte oynayabildiği oyunlardandır.

Oyuna başlamadan önce belli büyüklükte (el ayası veya el kadar) 7 adet yassı taş toplanır. Bu taşlar üst üste dizilir. Taşlar dizildikten sonra veya önce oyuncular eşlerini yani takımlarını seçerler. Eş seçimi iki kişinin karşılıklı olarak oyuncuları seçmesiyle yapılır. Taşlar dizildikten sonra, 2-3 metre ilerisine başlangıç çizgisi çizilir. Bu iki takımdan biri ebe olur. Ebe olan takım, oyun alanının konumuna göre, taşların arka kısmında dururken, oyuna başlayacak takım çizginin diğer tarafına geçer.

Oyuna başlayan takımın oyuncuları, sırayla topu dizili taşları devirmek için atarlar. Top değip de taşlar yıkılınca, yıkan tarafın oyuncuları sağa sola kaçışmaya başlar. Taşların başında bekleyen takımın oyuncuları, topla kaçanları vurmaya çalışır. Bu sırada kaçan takımın oyuncuları da gelip taşları tekrar dizmeye çalışır. Vurulan oyuncu taşları dizme hakkını kaybeder. Taşlar dizilmezse herkes vurulana kadar oyun devam eder. Ebe olan grup kuleyi tamamlamadan, yani yedi taşı tekrar üst üste dizmeden kaçanların hepsini vurursa oyunu kazanır ve gruplar yer değiştirir. Eğer hepsi vurulmadan taşları dizerlerse, oyunu ebe olmayan grup kazanmış olur. Oyun bu şekilde devam eder.

Körebe

Körebe, gözü bağlı olan ebenin diğer oyuncuları yakalaması esasına dayanır ve en az 5-6 kişi arasında dar bir alanda oynanır. Bu oyun da kız-erkek karışık oynanabilir. Oyun başlamadan önce bir ebe seçilir. Ebe olan kişinin gözleri bir bez yardımı ile bağlanır ve birkaç kez döndürülerek, yönünü unutması sağlanır. Ebe şunu söyler:

– Ben bir keçe satarım.

Oyunculardan birisi,

– Neye satarsın?

– İçi dolu bir keçeye satarım, der.

Ebe gelen sesleri takip ederek oyunculardan birini yakalamaya çalışır. Eğer yakalarsa ebelikten kurtulur, fakat yakalayamazsa ebeliğe devam eder.

Bir başka oynama şeklinde ise ebenin gözleri bağlandıktan sonra oyuncular sağa sola kaçışırlar. Aynı zamandan seslenerek ebeyi yanıltmaya çalışırlar. Ebe ne tarafa gideceğini sesler sayesinde bulur. Bu seslenmeler ya “buradayım” denilerek ya da ebenin ismi söylenilerek yapılır. Ebe birini tutunca, o ebe olur ve oyun böyle devam eder.

Saklambaç

Bütün çocukların mutlaka oynadığı bir oyundur. Yaş grubu yoktur, 20-30 yaş arası bile isterse oynayabilir.

Oyuncular geniş bir alana toplanır ve aralarından biri ebe seçilir. Ebe önünü bir ağaca veya duvara dönerek, gözlerini kapatır ve 100’e kadar ya da 10’a kadar (bu alanın saklanabilme kolaylığı ve zorluğuna; alanın genişliğine veya darlığına göre ayarlanır) sayar. “Önüm arkam, sağım solum sobe, saklanmayan ebe” deyip gözlerini açarak saklananları aramaya başlar. Gördüğü biri olduğunda, sobeleme duvarına hızla döner ve gördüğü oyuncunun adını söyleyerek onu sobeler. Meselâ “Yasemin, sobe” gibi. Eğer ebe sobeleme duvarının uzağına gitmiş ve başka bir oyuncu da bulunduğu yerden ebenin oradan ayrıldığını görmüşse, koşarak gelir ve o sobeler. Sobeleyen kişi, bir oyunda ebe olmama hakkını kazanır. Oyun böyle devam eder. En başta sobelenen gelecek oyunun ebesi olur. Ebe, hiç birini bulamazsa gelecek oyunda yine ebe olur. Oyun başa dönerek devam eder.

Köşe Kapmaca

Oyun 5 kişiyle oynanır. Biri ebe seçilir. Oyun alanında 4 tane köşe olmalıdır. Ebenin dışında herkes bir köşeyi kapar ve ebe de ortada bulunur. Oyunda köşe değiştirmek esastır, eğer iki oyuncu anlaşıp birbirlerinin köşesine geçerken, ebe önce davranır da birinin köşesini kaparsa, bu kez ortada (köşesiz) kalan oyuncu ebe olur. Oyun böyle devam eder.

Hırsız Polis

Oyuncular toplanır ve aralarında bir hırsız ve bir polis seçilir. Önce hırsız, oyunculardan birinin eşyasını saklar. Bu arada polis olay yerinden uzaklaştırılmalıdır. Hırsızın eşya saklama işi bitince, polis gelerek o eşyayı aramaya başlar. Diğerleri polisi yönlendirir. Polis eşyaya yaklaştığında sıcak, uzaklaştığında soğuk diyerek bağırırlar. Polis eşyayı bulunca oyunu kazanır, bulamazsa kaybeder. Oyun tekrar oynamak istenirse, tekrar hırsız ve polis seçilir. Oyun bu şekilde devam eder.

Yağ Satarım

Yağ satarım, kız ve erkek çocuklarının birlikte oynadıkları bir oyundur. Bu oyunun tek malzemesi mendil olup 8-10 çocukla oynanır.

Oyuna başlamadan önce bir ebe seçilir. Oyuncular yüzleri birbirine dönük halka oluşturacak biçimde yere çömelirler. Ebe bir mendilin ucunu düğümleyerek eline alır. Bunu arkasında saklayarak halkanın çevresinde dolaşmaya başlar. Bu sırada da oyuna adını veren tekerlemeyi ve eklediği başka tekerlemeleri söylemeye başlar. Ebenin söylediği tekerlemeleri oturan oyuncular da söyler:

Yağ satarım bal satarım

Ustam ölmüş ben satarım

Yağlıca ballıca dayak atarım

Kömürlükte kömürlük

Hanımlara ömürlük

Beş param olsa

Oda benim olsa

Sağ olsa da sağ olsa

Hanım teyze sağ olsa

Ebe tekerlemeleri söylerken, oyuncuların etrafında birkaç defa dolanır. Bu sırada mendili hissettirmeden bir oyuncunun arkasına bırakır. Diğer oyuncular ebenin mendili bıraktığını görseler de seslenmezler. Ancak tekerlemelerin söylenişi hızlanır. Arkasına mendil bırakılan oyuncu, bunun farkına varırsa, mendili alıp ebeyi kovalamaya başlar. Eğer ebe yakalanmadan mendil koyduğu çocuğun yerine oturabilirse, mendili alan çocuk ebe olur. Ancak mendili alan çocuk ebeyi yakalarsa, yani ona mendille vurabilirse, oyun aynı ebeyle devam eder.

Eğer arkasına mendil bırakılan çocuk bunu fark etmezse, ebe dönüp de mendili bıraktığı çocuğun arkasına gelince, mendili yerden aldığı gibi çocuğun sırtına vurmaya başlar. Bunun üzerine çocuk kaçmaya başlar ve dolanıp kendi yerine oturur. Bu esnada onu kovalayan ebe elindeki mendille kaçanı bir güzel döver. Çocuk hızlı kaçabilirse dayaktan kurtulur fakat ebe olur.

Mendil Kapmaca

Oyuncular iki gruba ayrılırlar ve karşı karşıya tek sıra hâlinde dizilirler. Aralarındaki mesafe 20 metre civarındadır. Ortalarında da 1 kişi mendili tutmak üzere bekler. İki elinde iki mendil vardır. Oyunun başlamasını bildiren düdük sesi ile her iki grubun oyuncularından önde bulunanlar koşarak mendili kapar ve tekrar dönüp kendi grubunun başındakine verirler ve kendileri sıranın en sonuna geçerler. Oyun tekrar kendilerine gelince, oyun bitmiş olur. En önce bitiren grup oyunu kazanır. Bu oyunda hızlı koşmak ve hareket etmek gerekmektedir.

Topaç Çevirme

Değirme oyunu, yumurta büyüklüğünde, piramitsel görünümde, sivri ucunda nal çivisi çakılı topaç denilen bir ağaç parçası ile oynanır. Bu oyun erkekler arasında oynanır ve oyuncu sayısı 5-6 kişi olabilir.

Topaca sarılan ip yaklaşık bir metre uzunluğunda olup, çuval ağızları bağlanılan, halk arasında İngiliz ipi denilen, pamuktan yapılmış yumuşak iplerdir. Yani ip topaca rahat sarılacak yumuşaklıkta olacaktır.

İpin bir ucu ilmek yapılarak orta parmağımıza takılır. Diğer ucu topacın başındaki çivinin boynundan başlayarak, enlemesine topacın etrafına sarılır. İp sarıla sarıla topaç avucumuzun içine kadar gelir. İşaret, orta ve yüzük parmağı üstten, baş ve serçe parmak yanlardan kavramış olarak, topacı bir iki metre ileriye doğru atar, ipi hızlı bir şekilde kendimize doğru çekeriz. Bir oyuncu, attığı topacın diğer topaçlara değmesi, zarar vermesi dönme süresi nispetince başarılı sayılır.

Bir oyuncunun topacı dönerken, bir başka oyuncu kendi topacıyla dönen topacın tepesine hızlı bir şekilde vurarak onu yarmaya çalışır. Eğer vuramazsa, dönmekte olan topacını döner durumdayken avucunun içine alıp, dönmekte olan arkadaşının topacının tepesine bırakır. Bu vurma eylemine “değirme” denmekte oyun da adını buradan almaktadır.

Bu oyundaki en önemli özellik topacın ucunda bulunan at nalı çivisinin başının yeğlenerek iyice inceltilmiş, sivriltilmiş olmasıdır. Bu durumda topaç hem daha iyi dönecek hem de değdiği topaca daha fazla zarar / hasar verecektir.

Kutu Kutu Pense

Bu oyunda oyuncular el ele tutuşarak bir daire oluşturur. Daha sonra da oyuncular ezgili bir şekilde şu tekerlemeleri söyleyerek çevrelerinde dönmeye başlarlar:

Kutu kutu pense

Elmamı yense

Arkadaşım ……

Arkasını dönse

Adı söylenen oyuncu arkasını döner, bu sırada arkadaşlarıyla beraber dönmeye de devam eder. Herkes arkasını dönünce oyun biter.

 

 

 

Siz de fikrinizi söyleyin!