Deneme,  Tartışma,  Toplum

Bir Günlük Ömür Kalsa

Uyumadım yine
gece uyku da kaçtı iyi mi..

Abimin babamın rahatsızlığı tetikledi uykusuzluğu kim bilir..

Arkadaşımın sevgili anneciğinin ölüm haberi..

Günümüz salgınla birlikte artan rahatsızlıklar, insan yaşamını kaybedişler, geri dönüşü olmayan gidişler…

Bir yazı okumuştum,
Yaşamınızın son günü olduğunu bilseniz ne yapardınız bir güne neler sığdırırdınız..
Cevap verecek bir şey bulamadım!

Neden?

Yapılacak o kadar şey varken planlar projeler, hayaller, umutlar, istekler, beklentiler o çok ki.

Tek güne neler sığar..

Sevgi ilgi fikrimize ihtiyaç duyacak çocuklar var mesela, bir gün içinde neler verebiliriz onlara.
Eskiden çok ta eski değil hani, büyüklerimizin söylediği sözler aklıma geldi!

– Çocukların eğitimleri tamamladıklarını, düzenli iş kurup mutlu olduklarını, görmeden güvenebileceğimiz birilerine emanet etmeden, gitmek olur mu öteki tarafa deyişleri, yavrularının geleceklerinden endişe duydukları o halleri geldi gözümün önüne..

Yapılmayı yaşanmayı bekleyen neler neler var ki.

Daha gezilecek görülecek karşıdaki dağın ardındaki memleketler farklı coğrafyalar var.

Daha sabahın erken saatlerinde uyanılacak, yürüyüşler yapılırken öten kuşların nameleri dinlenecek uçan kelebek kovalanacak doğanın o muhteşem uyanışı, hayvanların usulca etrafı gözetleyip tehlike olmadığını anladıklarında ortaya çıkışlarına, doğanın o muhteşem uyanışına güneşin doğuşuna şahit olacağız daha.

Gün doğumunu yakalayacak, ardımızda dağ önümüzde uçsuz bucaksız denizlere bakarak, resim çizilecek, mis gibi çiçeklerin kokusunu içimize çekeceğiz daha..

Gecenin karanlığında gökyüzünü seyre dalıp yıldız kovalayacak gözlerimiz…

Şansımız varsa karanlığa rağmen ay, ışığıyla bize göz kırpacak…

Belki kalbin ritmini minik te olsa değiştirecek bir şeyler olacak, yaşama ayrı bir tat ayrı bir mana mı yüklenir ondan sonra kim bilebilir..

Bir güne  nasıl sığdırılabilinir ki bunca şey.

Henüz özgürlük şarkıları söylemedik neşe içinde gür sesimizle.

Kimseye aldırmadan yağmurda yürüyecektik ıslanmalara da aldırmadan…

Bir güne sığar mı bu yazılanlar?

Ertelediğimiz ve ertelediğim o kadar çok şey varmış ki..

Belki yaşamın son günüymüş gibi yaşamak lazım her uyanışta, o nasıl olur onu da bilmiyor olabilir miyiz.

Bizi neyin mutlu ettiğini ve ne istediğimizi biliyor muyuz.

Belki diyorum, yaşamda önceliklerimizin farkına mı varsak…

Oradan mı başlamak değil, olduğumuz yerden devam etsek dünyadaki hayatımıza…

Berrak duru olmalı insanın içi..

Siz de fikrinizi söyleyin!