Deneme,  Toplum

Bazen Ne Yaparsan Yap, Olmuyor Bazen… (2)

Bu yazı, Bazen Ne Yaparsan Yap, Olmuyor Bazen… (1) yazısının devamıdır. Linki tıklayarak okuyabilirsiniz.http://xn--gndemarivi-9db80j.com/gundemarsivi.com/bazen-ne-yaparsan-yap-olmuyor-bazen-1/

Haydarpaşa garının, reyonlara erişen arka merdivenlerinde, “burada durun lütfen “ dedi orta yaşlı kadın.
Çantasından çıkardığı parayı sürücüye uzattı ” üzeri kalsın.” Bahşişten memnun kalan sürücü ”yardım etmemi ister misiniz? ”  ”Gerek yok çok ağır değil valizim.”
Kısa merdivenleri kolayca çıkan kadın, yan tarafta ki büfeden sigara alıp ön kapıya doğru yürüdü, trenin kalkış saatinden çok önce geldiğinin farkında idi, bunu bilerek yapmıştı, onunla biraz daha yalnız kalabilmek için.
İlk görüşmelerinden bu yana 4 kez daha birlik de vakit geçirmelerine rağmen, ( ayrı şehirlerde yaşadıkları için sık görüşme imkanı yoktu) hala konuşulmamış, eksik bir şeylerin olduğunu hissediyor ama derine inmeye cesaret edemeyen kadın, bağışlandığını bilmek istiyordu.
Ön kapının merdivenlerinden inip, üç beş masadan oluşan büfenin en köşesine oturdu, bir çay istedi, bir sigara yaktı ve beklemeye koyuldu.
Denizden gelen meltemi arkasına alarak, aşığı olduğu bu haşmetli binaya ilk kez görüyormuş gibi hayranlıkla baktı ( ne çok şey paylaştık seninle, gözyaşlarıma, sevinçlerime, umutsuzluk ve pişmanlıklarıma. Ben seni çok sevdim, tüm eski binaları severim ama sen özelsin. )
Bir çay daha söyledi kendine…
Moda’da bir çay bahçesinde oturuyorlar, kadın tedirgin konuya nasıl gireceğini bilemiyor. O ise konuşuyor. Okulu bitince, biraz da ülkenin içinde bulunduğu olumsuz koşullar yüzünden yurt dışına gitmiş. Dönüşü, ressam bir kızla evlenişi, oğlunun doğumu, şu anda sahibi olduğu kültür merkezinin açılışı, karısı ile anlaşamayıp boşanması, annesinin hala çok sağlıklı olduğu ve birlikte yaşadıkları…
Bu arada cesaretini toplayan kadın ” Seni neden terk ettim bilmek ister misin ?”
Adamın yüzü değişti, dinlemek istemediği belli idi ama kadın vazgeçmedi.
”O akşam sen gittikten sonra uzun uzun olacakları düşündüm. Ailenin yanına gidip ‘okulu bırakacağım ve evleneceğim ‘ dediğin de kopacak kıyameti! Delikanlılığın en deli çağlarında, ailene rest çekip geldiğini ve söylediğin gibi bir EĞLENCE MEKANINDA iş bulduğunu VE EVLENDİĞİMİZİ…
Klasik batı müziği eğitimi almış, soylu bir ailenin rahat yaşamış çocuğu, sarhoşlara istek parça çalarken, oturduğu nemli bodrum katların da her türlü sefaletle yüzleştiğinde bana olan aşkı kaç yıl sürecek….
Bugün olsa aynı şeyi yaparım. Bu sana, senin sanatçı ruhuna duyduğum saygının ve sevginin bedeli inan bana…”
Adamın yüzünde ki o rahatsız ifade bir an da olsa yok oldu ve ”olsaydı keşke ne güzel aşk çocuklarımız olurdu” dedi… ve ekledi  ”Küçüktük çok küçüktük be arkadaş…”
Kadın rahatlamıştı, artık orta yaşta, yollarını çizmiş, yaptıkları işlerde başarılı iki insan olarak çok iyi dost arkadaş olacaklarını düşünüyor ve çok mutlu oluyor.
Üçüncü çayını söylerken saati sordu ( henüz cep tlf larının olmadığı zaman ). Trenin kalkış saatinin yaklaşmış olduğunu gördü, o ise hala gelmemişti.
Son sigarasını içerken, uzun uzun etrafa bakındı, denize, martılara muhteşem binanın her bir taşına…
Hesabı ödeyen orta yaşlı kadın yavaşça merdivenlere yürüdü.
ONU YOLCU ETMEYE GELMEMİŞTİ…
Tren ağır ağır hareket ederken ”olsun be dostum olsun, şimdi ÖDEŞTİK ” dedi kendi kendine.

Aşk, gençlikte yükselen hormonların, yaşlılıkta yalnız kalma korkusunun, insan beyninde yarattığı bir halüsinasyon görme halidir…

Siz de fikrinizi söyleyin!