Deneme,  Edebiyat,  Tartışma,  Toplum

Aşk Tesadüfen Yaşanır

“Hepimiz kesinlikle mutlu olmak isteriz.”

Cicero

AŞK TESADÜFEN YAŞANIR

Kaybedecek bir şeyi olmayan insanın sert duruşundan daha olağan neyi olabilir?! Hayatın umut ağacında öğütülmüştüm. Her zaman hazır konumda bedenimin gizli bir yerinde saldırıya açık hırçınlığım saklı… Ruhumdaki renkler siyaha boyalıydı…

Olur olmaz anlarda nöbet geçirip durulurdum… Terk edildiğimde bütün aşklarımın ardından kaybetmiş olduklarımın yasını tutardım… Geceleri veranda da oturur, ay ışığında hüzünlerimi yıkardım güneş doğana dek… Ara ara yakama yapışan umarsızlık kervanının yolcusu olurdum. Damarlarıma acı şırınga ederdim. Aaaaah!!! Bir anlayabilseniz beni! Yaralarımı yalnız başıma kazıdıkça eski yaralarım akardı… Terk eden sevgilimin yüzünü anıştıran kadınları aradım sokakta…

Aşklarım da, acılarım da karışık, baharatlı. Kalabalığa karıştıkça terler, adımlarımın ivmesinde kokardı… Sokak fenerlerinin altında sigara yakar; üflediğim mavimsi dumanda yanan aşkımın serabına dalardım.

Küçücük kırgınlıkları büyük dargınlıklara eviren becerikli kadınlara yaslandım hep! Yaşlandıkça yaşlandım.

Kendi ellerimle keyifli rakı sofraları hazırladım her gece… Bekledim oturup eşlik etsinler diye. Sanki inadına onların istemleri şaraptan yana oldu!


Kadehlerin enginleşen kıvamında; güzel, bahçeli, havuzlu sitelerde oturmayı hayal ederlerdi… Bense arabanın zor geçtiği, sırtlarını birbirine dayamış, pencerelerinden delillerin eksik olmadığı, geceleri bıçkın delikanlıların nara koy verdiği, sümbül kokulu çatılarında otların, yağmur suyu oluklarında sarmaşıkların sarılı olduğu, iki katlı dış cephesi boyasız evlere bayılırdım. (Düz ovada çimen olmaktansa yalçın kayalarda çalı dikeni olmaya adamışım hayatımı.)

Bir türlü örtüşmedi; kendimle yaşadığım sokakla sevdiğim kadınlar… Sonunda yabanıl adam olduğumu anladım, beni dönüştürmek isteyen kadınların gölgesinde yürürken…

Öğrenmek de yetmedi; Sonbaharlarda bitti aşklarım. İlkbaharda başlamıştı oysa! Bahar mavidir. Acılar kırmızı…

Televizyon dizilerinde gönlü bol kadınlar geçiş yapıyor… Ant olsun; onları anıştıran bir kadına denk gelemedim. Senaristler kafa buluyor akşamüstünün deminde. Biz ekranı dört gözle, soluğumuzu tutarak izlerken kalem tutan ellerin kadeh artıklarından sızan yalanları tüketiyoruz…

Diye düşünürken bir gün; adını bile sormadığım kadınla –aceleden olsa gerek- Lucca’da oturduk… Başladık şarap içmeye!..

Anıl GÜVEN

Siz de fikrinizi söyleyin!