Güncel - Aktüalite,  Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

Arkadaş Hastalıklar

“Hiçbir doktor hiçbir b.k bilmiyor!”

Bu sözü benden önce birisi muhakkak söylemiştir diye tırnak içine aldım. Eğer bu sözü benden önce hiç kimse söylemedi ise, kesinlikle patenti bana aittir ve bunun cezasını çekmeye hazırım.

Türkiye’de nüfus 80 milyon, yıllık hasta sayısı 800 milyon. Bir kişi 10 defa hastaneye gitmiş. Bu oranın içinde önemli kesim, hiç doktora gitmemiş olmakla birlikte, kalanlar en az 20 defa hastaneye gitmiştir, demektir. Bu rakam Türk Vatandaşları için geçerlidir; Ayrıcalıklı Suriye vatandaşçıklarımız bu istatistiğe dâhil değildir.

Hastanenin birinde, doktorun kapı önündeki bekleme oturaklarında oturuyordum. Yaşlı bir teyze yanıma yaklaştı, ayaktaydı. Hemen ona yer verdim.

-Senin verdiğin yer bana uygun değil, buradan kapının üstünde adımın yazmasını göreceğim, orası yan oluyor, dedi.

Bu defa o yana doğru olan yerden birisi yer verdi. Teyze oraya da oturmadı.

-Ben yaşlıyım, ayrıcalıklı hasta oluyorum, doktor beni hemen içeri alacak, dedi.

Baktım konuşkan bir teyze:

-Yine de oturun, içerideki hastanın çıkışı uzayabilir, dedim.

-Uzamaz, doktor o hastanın suratına bile bakmamıştır, ilacı yazar, gönderir, dedi.

-Bu kadar olumsuz isen, neden geldin doktora?

-İlaç yazdıracağım evladım. Doktor bir sürü ilaç yazıyor. Başka doktor da bir sürü ilaç yazıyor. Onları tek tek deniyorum, hangisi fayda sağlıyorsa onu alıyorum, başka türlü iyileşmiyorum ki…

-Teyze, bulmuşsun yolunu, dedim.

-Ben tee, Sivas’tan geldim. Orada Dermaloji doktoru sayısı az, sıra için 3 aydır lanet programa giriyorum, 182’yi arıyorum, olmuyor, ben de İstanbul’a, buraya randevu aldım, geldim.

İnanılmaz bir şeydi. Hastanelerde durum bu şekilde olmamalıydı.

Sıra bana gelince içeri girdim:

-Boğazımda sürekli tükürük var…

Doktor elindeki ışığı yanan aletle kulaklarıma baktı, burnuma baktı, boğazıma baktı… Gerçekten de uzun uzun inceledi. Sonra yerine oturdu:

-Ali Bey, bu tür hastalıklara “Arkadaş Hastalık” diyoruz. Sizinle birlikte yaşar bu hastalıklar. Nasıl olsa zararlı değil, bununla yaşamasını öğrenin. Size ilaç yazacağım. Ama fazla ümidim yok.

“Arkadaş Hastalık”mış. Kim onunla arkadaş olmak istiyor? Bu bana zoraki zuhur etmiş hastalık ise buna arkadaş denmez, tecavüzcü denir. Her sabah bana tecavüz eden şerefsiz o… Doktordan da nefret ettim, eczaneye de gitmedim, hiç değilse devlete zarar vermeyeyim, bu ilaç firmalarına tonlarca para ödüyor, dedim. Bir kafeteryaya çay içmek için girdim. Aa, bizim yaşılar takımından bir abimiz de çay içiyor. Hemen tokalaştık. Yanına tordum.

-Ne derdin var, sen bu saatte çalışıyor olurdun? dedi

-Abi, bir derdim varmış, aslında dert değilmiş, arkadaşımmış, benimle birlikte yaşayan bir arkadaşmış. Doktor öyle dedi. Arkadaş hastalığım varmış ve onu öğrenmiş oldum az önce…

-Aaa, bende de var!

Allah belanı versin abi, ben daha hastalığı söylemeden ne olduğunu nereden bildin, nasıl kendinle özdeşletirdin! Bizim insanlarımız böyle işte! Birinde olan iyi veya kötü ama “özel” ne varsa kendinde de var sanıyor. Şimdi bu abi ile “Hastalık Arkadaşı” olma korkusu sardı beni. Bir de bu var; insanlar birbirleriye sürekli hastalık, dert vs konuşarak arkadaş oluyorlar.

-Yalnız, benim boğazım tıkalıymış, dedim.

-Haa, benim de belim tıkalı. Fıtık oldum. Ölene kadar onunla yaşayacakmışım.

-Benim başka sorunum yok.

-Benim midem de arkadaş hastalıklı.

-Senin durum zor olsa gerek abi!

-Yahu sen benim yaşa gelince, pörsümüş olacaksın. Ben senin gibiyken hastalık adını bilmezdim. Bak şimdi hastalık yoldaşlarım var. Arada altıma da kaçırıyorum. Karaciğerim mi, böbreklerim mi, neyse birisi şeymiş, üşütme gibi, çok ilaç kullandım, hiçbir b.k bilmeyen doktor hiçbir şey yapamadı.

-Abi, bu kadar çok dertleri kendine nasıl çektin?

-Yahu, on beş yıldır romatizmam var, her kış sokağa zor çıkıyorum, sen ne diyorsun! Ben dert koleksiyoncusuyum.

-Tam teşekküllü bir hastaneye git!

-Emekliyim. Param mı var? Ayrıca, doktora gitmek istemiyorum. Ömür boyu kullandığım ilaçlarla kendimi mahvettim. Ümidim kalmadı.

Aklıma takılan deli sorularla oradan ayrıldım.

Hastalıklar bu kadar çok olmasa, ilaç firmaları ortaya çıkar mıydı?

İlaç firmaları olmasa, insanlar tedavi için ilaç üretir miydi?

Üretilmiş ilaçlar olmasa doktorlar hastalara ne önerirdi?

Doktorlar olmasa devlet vatandaşına ne önerirdi?

Devlet olmasa insanlar hastalıkla ne yapardı?

En iyisi bu zoraki arkadaşımı kabul edip, onun kötülüklerine ses çıkarmamak, onunla birlikte yaşamayı kabul etmek.

Siz de fikrinizi söyleyin!