Deneme,  Ebeveyn,  Güncel - Aktüalite,  Kategorisiz,  Psikoloji,  Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

Ambians Dilenciliği

Organize utanç vesilesi Dilencilik ve Şehvet Hastalığı

Dilencilik konusunda yazmam istendiğinde bir an duraksadım. Herkesin malumu suç ve kabahatlar kanununa tabi dilenciliği yazmayacaktım her halde. Onu ciltler dolusu hukuk kuralları anlatmış, kanun koyucular o işi bitirmişti. Ben ise dilenciliğin duygusal boyutunu yazacağım. Bir tür suistimal ve yanıltma yoluyla elde edilen dilencilik türü. Ben buna Ambians Dilenciliği diyorum. Ambians, bulunulan ortam gibi durumları anlatan bir kelime.

“Dilencilik, insanlık tarihiyle yaşıt bir “meslek” olup; yer ve zaman farkı gözetmeksizin hemen her toplumda görülen ve doğrudan insanların “merhamet” ve vicdan duygularını istismar ederek menfaat elde etmeyi temel ilke olarak benimseyen bir davranıştır. Dilenciliğin arka planında, muhtaç insanların toplumsal dayanışmayla ihtiyaçlarının giderilmesi gibi makul bir gerekçe bulunsa da; dilenenlerin büyük çoğunluğu için dilenmek, muhtaç olmak ile bunu meslek haline getirip kolay yoldan hayatı devam ettirmek arasında ince bir çizgiyi ifade eder hale gelmiştir.

Dilencilik, kültürdeki “iyinin ve iyiliğin kötüye kullanımı” olarak kendini gösteren ve gelenekte zuhur eden bir “ur”dur . Bu yönüyle dilencilik “ahlaki bir kötülüğü” de ifade etmektedir. Karşısındaki insanın merhamet damarını ortaya çıkarma, merhamet ve diğer gamlık hislerini sömürmeyi amaç edinen, bunun için kendi çocuğunu ve gerçekse bedensel engellerini/sakatlıklarını dahi araç olarak kullanmayı “meşru” görebilen, bu yönüyle insan onurunu hiçe sayan bu “meslek”; mücadele edilmesi gereken toplumsal bir sorun ve “utanç” haline gelmiştir.”
Kaynak: Yrd. Doç. Dr. Fatih BİRTEK alıntı.

Dilerseniz önce klasik dilencilikten de bir kaç cümle söz edelim. Dilencilik iki türlü ele alınıyor hukukta. Biri Kabahatler Kanunu’na göre kendini acındırarak, muhtaç gösterip çalışmadan para kazanma ve toplama yöntemi. Bu kabahat. Eğer dilendirilen kişi bir ya da bir kaç kişi tarafından dilendiriliyorsa, (Dilendirilen sayısı önemli değil!) hele hele de engelli ve bilerek engelli hale getirilmişse yani; bir ya da bir kaç organı sakat bırakılmışsa bu da suç oluyor. İkisinin de hukukta ya da kolluk kuvvetlerinde cezaları açık. Yeter ki uygulansın…

Türk Ceza Kanunu’nun 229. maddesi bu konuyu ele alır. Dilencilik bazen, salt dilenme olarak karşımıza çıkarken bazen de bir kadın, çocuk ya da engellinin (ya da engelli zannedilen bir kimsenin) kağıt mendil ya da çiçek satma görüntüsü altında “gizli ya da dolaylı” bir tarzda karşımıza çıkmaktadır. Örtülü dilenme olarak tanımlanan dolaylı dilenme, yardımsever kimse bakımından “bu kişi çalışıyor, bu dilenci değil” algısı oluşturup, sunulan hizmet bedelinin üstünde bir miktarın elde edilmesiyle sonuçlanmaktadır.

Şimdi aradaki farkı anladığımıza göre, asıl konumuz ‘ambiyans dilenciliğine’ geçebiliriz.

Karıcığım Sevgilim Olur musun kitabını hazırladığım 5 yıllık süreç içinde insanların, en çok bu tür dilenciliği benimsediğini uyguladığını ve çoğu zamanda sonuç aldığını gördüm. Bütün insanların ortak arzusudur okşanmak. İnsanının insana teması sonunda beyne iletilen elektrik sinyalleri adrenalin ve serotonin salgılanmasına neden olur. Sonuçta da oksitsin dediğimiz mutluluk hormonu ortaya çıkar ki insanın da amacı zaten budur. Kısacası, insanların hiçbir zaman kurtulamadığı 3 hastalıktan birine sık sık yakalanması durumunun sonucudur ambiyans dilenciliği. 3 Hastalık mı 1- Şehvet, 2- Şöhret, 3- Servet hastalığıdır. Şehvet hastalığı insanın doğasıyla ilgili bir hastalık. İnsan üreme ve çoğalma dürtüsüyle yaşayan bir canlı. Tıpkı diğer hayvanlar gibi. İnsan ise bu dürtüyü şekillendirebilmiş haz ve doyum safhaları oluşturmuş bir varlık. İnsanı bu dilenciliğe iten sadece şehvet duygusu değil kuşkusuz.

İnsanlar, kandırılma, aldatılma, dolandırılma, hakarete ve şiddete uğrama gibi daha çeşitli nedenlerle zedelenen özgüvenini onarmak için de bu dilenciliğe baş vurabilirler. İçe kapanık kişilerde çok sık karşılaşıldığı düşünülse de bu çok doğru değildir. Katiller içe kapanık değillerdir ama onlar da bir kadının okşanmasına ve ilgisine muhtaçtır. Annesinin ya da sevgilisinin dizinin dibinde ağlayan çok mafya babası vardır.

Şimdi bakalım bu ambiyans dilenciliği nasıl beklentiler içerirmiş. Hayatın olağan akışı içinde ki stres ve sorunlar insan da dinlenme ihtiyacı doğurur malumunuz. Dinlenmenin en konforlu olanı da birileri tarafından sevilmek, okşanmak, masajlanmak gibi eylemler içerir. Ambiyans dilenciliğinin son beklenti durağı cinsellik, haz doruğu, sevişmek ve kişinin meni akıtması dediğimiz boşalmaya kadar gidebilir. İnsanların cinsiyetlerinde erkek daha çok bu dilenciliği yapar dense de ben tam tersini düşünüyorum. Kadın bu ihtiyaca daha yatkındır bana göre. Çünkü kadın seven olduğu kadar daha çok sevilen taraftır. Erkek ömrü boyunca 12 kez aşık olabilirken, kadının aşkı 3 ile 6 arasında sınırlıdır.

Kadın; himaye görmeye ihtiyaç duymasa da bunu bilerek nazlanma aracı olarak kullanıp biri/leri tarafından korunup, kollanmak, isteklerinin yerine getirilmesi hoşuna gider. Kabul edin etmeyin hayatın tamamı verilen ömrün en iyi şekilde sürdürülebilmesi için karşılıklı bir dizi alış verişin olduğu bir arenadır. Evliliklerin uzun sözleşmeli hizmet alımları zinciri olduğu gibi. Dilenciliğin çoğu da evlilik hayatında yaşanır. Dışarıdaki ilişkilerinde son derece dikkatli ve mesafeli olan kişi evde bu mesafesini ortadan kaldırır. Taleplerinin koşulsuz yerine getirilmesi beklentisine girer ve bunu uygulamayı bile dener. Talebi karşılanmadığı zaman da bunu sağlamak için ambiyans dilenciliği de dahil bir çok yola baş vurur.

Biraz daha pratiksel düşünelim. Kadın ve erkek ikisi de çalışıyor. İşten eve geldiler. İkisi de yorgun. Kadın daha fazla stresli. Erkek ise egemen yapısından kaynaklı ev işlerini ve ambiyans hizmetini karısından bekliyor. Erkek iyi kötü bir şeyler yenip, biraz tv seyredip sonra karısıyla yatakta haz alıcı şeyler yaşamanın hayalini kurarken, bunu istemeye hakkının olup olmadığına ve bunu karısından istemek için bir zemin hazırlayıp hazırlamadığına bakmaksızın direk bunu ister. Sonuç genelde hüsrandır. Yani tartışma- huzursuzluk vb. Aynı şekilde karısı da kocasından benzeri hizmetleri biraz daha romantik hayaller kurarak bekler. İkisi de birbirinden sonuç alamaz ve sonuç genelde tartışma ve suçlamalara dönüşür. Beklentilerin karşılanması ve paylaşılması noktasında zamana yayılan davranış kalıplarının ve eylemlerin o anki sonu hazırladığını çoğu evli çiftler göremez. Hal bu ki süreç içinde bir birlerine dışarıya davrandığı gibi mesafeli, düzgün davransalar, iltifat ve özlem mesajları kullansalar belki de eve girer girmez ilk işleri önce yatak odası olabilir…

Şimdi dönelim ambiyans dilenciliğinin öteki yüzüne. Fütursuzca bir ihtiyaçtır sevgi kuşkusuz. Bir üst ihtiyaçtır. Bir köpeğin insandan bakışlarıyla, patileriyle dilendiği sevgiyi insanda insansan dileniyor aslında ama hiç birimiz bunu göremiyor hatta bunu acizlik olarak bile adlandırabiliyoruz. Kazak erkek, taş fırın erkeği, maço tipler aslında gururları yüzünden sevgiye daha çok hasret kalmış insan modelleri olarak karşımıza çıkıyor. Abraham Maslow’un gereksinimler piramidini incelemeden üst ihtiyacı zor anlarız. Bu alıntıyı iyi okuyunuz lütfen.

“Sevgi açlığı Maslow’un ünlü gereksinimler piramidinde 4. basamakla temsil edilir. Kabul görme basamağı çoğu zaman en önemlisiymiş gibi ele alınsa da aslında ilişkili şeylerdir. Evet insanlar kabul görmek onaylanmak, takdir edilmek isterler. Ama insanlar aslında sevilmek isterler. Oldukları gibi, ne haldelerse değiştirme veya şartlar koşmadan ve özellikle karşılığında sevgi beklemeden ve onlara tutkuyla bağlanmadan, sevilmek isterler. Böyle bir sevgi gördüklerinde ele geçirmek sahip olmak, o kişiyi hapsetmek ondan sürekli sevgi çekmek … Fakat işler böyle yürümez.



Maslow teorisi veya Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi, Amerikalı psikolog Abraham Maslow tarafından 1943 yılında yayınlanmış bir çalışmada ortaya atılmış ve sonrasında geliştirilmiş bir insan psikolojisi teorisidir.

Maslow teorisi, insanların belirli kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşılamalarıyla, kendi içlerinde bir hiyerarşi oluşturan daha ‘üst ihtiyaçlar’ı tatmin etme arayışına girdiklerini ve bireyin kişilik gelişiminin, o an için baskın olan ihtiyaç kategorisinin niteliği tarafından belirlendiğini söz konusu etmektedir. Maslow’un kişilik kategorileri kendi aralarında bir dizilim oluştururlar ve her ihtiyaç kategorisine bir kişilik gelişme düzeyi karşılık gelir. Birey, bir kategorideki ihtiyaçları tam olarak gideremeden bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine, dolayısıyla kişilik gelişme düzeyine geçemez.

Maslow, gereksinimleri şu şekilde kategorize etmektedir.

1. Fizyolojik gereksinimler (nefes alma, besin, yemek, su, cinsellik, uyku, sağlıklı metabolizma, boşaltım)

2. Güvenlik gereksinimi (beden, iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği)

3. Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel mahremiyet)

4. Saygınlık gereksinimi (özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı duymak, başkaları tarafından saygı duyulmak)

5. Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erdemli, yaratıcı, içten, problem çözücü, önyargısız ve hakikatleri kabul eder olmak)

Maslow’a göre birey için o an baskın olan gereksinimler hangi kategoriye ait gereksinimler ise, diğer deyişle günlük etkinlikleri ağırlıklı olarak hangi gereksinimleri doyurmaya yöneliyorsa, kişilik gelişmişlik düzeyi de onun istencinden ya da seçiminden bağımsız olarak bu gereksinim kategorisine karşılık gelen düzeyde bulunacaktır.

Belirli bir kategorideki gereksinimler tam olarak karşılanmadan kişi bir üst düzeydeki kategorinin gereksinimlerini algılamaz, böyle gereksinimleri yoktur. Örnek olarak günlük olarak karnını doyurabilen fakat güvenlik içinde bulunmayan, kendini sürekli olarak olası bir tehdit altında algılayan bir insanın, dünya görüşünü geliştirmek için kitap okumak gibi bir gereksinimi yoktur.

Belirli bir gereksinim kategorisindeki gereksinimlerin karşılanması durumunda kişi, bir üst kategorideki gereksinimleri karşılamaya yönelecektir. Bu durum kişilik gelişme düzeyini de bir üst düzeye sürükleyecektir.

Maslow’a göre psikologların yapması gereken, bireyin kendini gerçekleştirme(self-actualization ‘kendini gerçekleştirme’) aşamasına gelmesinin önündeki engelleri ortadan kaldırmasına yardım etmektir.”

Gördüğünüz gibi ambiyans dilenciliğinin ortaya çıkmasının sebebi zorunlu gereksinimlerin zamanında karşılanmaması, yani sevginin zamanında beslenmemesidir.

Sonuç olarak yazı beklediğimden uzun oldu. Birbirinizi ötekileştirmeden saygı başta olmak üzere sevginizi birbirinizden eksik etmeyin. Birinizin okşanmaya ihtiyacı varsa, sen bana ne yapıyorsun ki zıt karşılıklar oluşturacak tavırla içine girmeyin. Öpmeniz gerekiyorsa öpün. Sevgiye ihtiyacınız varsa bunu söyleyin, gurur meselesi yapmayın. Sevgi psikolojik bir beslenme şeklidir. Her gün pirzolada yeseniz birinin sıcak koynunda kan akışını hissedemiyorsanız önemi yok. Anlayışlı ve hoş görülü olun. Hep verin, inanın veren el alan elden üstündür. Sonunda siz kazanırsınız.

Hoşça Kalın

Gazeteci/Yazar/Danışman

Dursun UZUN

Yorum, talep ve eleştirileriniz için http://gündemarşivi.com veya dursunuzun33@hotmail.com‘dan ulaşabilirsiniz.

30 yılı aşkın süredir gazetecilik yapıyor. 2010 yılında Karıcığım Sevgilim Olur musun adlı kitabının ilk baskısıyla yazarlığa adım attı. Kitabın ikinci baskısı uzun bir gazetecilik/danışmanlık ve siyasi coğrafyadan sonra 2019 Kasım ayında yapıldı. Şu anda ülkenin her yerine ulaşıyor. Diğer eserleri Şehrin Çıkışlarını tutun (şiirler) Altta kalanın canı çıksın (Öyküler) Çakal kapısında yatırılan aslan Melda (roman) Çocuk kitapları 12 kitap Eğitim yayınları / Sosyal sorumluluk projeleri/kamu spotları 55 yaşında Tokat/zile doğumlu Mersinde yaşıyor. Evli Atatürkçü 3 çocuk babası...

Siz de fikrinizi söyleyin!